yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGüncel akışkanlıkta, Lefkoşa Mağusa ekseni - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Güncel akışkanlıkta, Lefkoşa Mağusa ekseni – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Pazartesi günü, Erdoğan kör kuyuya taş atar gibi yeni açıklamasını patlatı. Kısa zaman önce fayizlerin politik eksenli kesimini düşürterek, resmen yeniden TL tepetaklat gitmeyi hızlandırdı. Oysa Merkez Bankası Erdoğanın kararıyla politik fayiz düşürürken, birkaç gün sonra, hafta başı Pazartesi günü bu defa kör kuyuya taş atar gibi bilmeceli açıklama yaapttı. Her iki karardaki ortak nokta ister yükselme ister düşmede sert şekilde yaşanmasıdır. Buda resmen ekonomide riskin daha tehlikeli olmasının işaretiydi.

Pazartesi günü Erdoğan, bu defa kısa zaman öncesi kararın tersine açıklama yaparken, ayni zamanda kısa dönemli önce “İsrail ve sonra Çin” modelerinden sonra, şimdi de yeni bir prokram sunuyordu. Bunların anlamı yanında, ne demek istediği tartışması da hemen başladı. Örtülü fayiz artışı veya dolarizasyon gibi isimlerle bu kararın adı konuldu. Elbet, içerik yapılırken de gelecek hesabı ile tutarsızlık arasında da tahminelr gerçekleşti… Bunlar olurken de medyaya peşpeşe yasaklar da sıralanıp, bazı olguların dışta brakılmasına çalışılındı.***

Pazertesi ikindini başlayan bu yeni eters para düşüş veya döviz inmeleri elbet direk yansıdı. Şu komiklik de kaçırılmadı! Önce benzine zam dendi ve ardından TL yükselmesi ile zam kararı kaldırtıldı. Bunun bilinçli olduğuna inanan epey ekonomist de oldu. Bunlar Türkiyede fırtınadan kasırgaya çevrilirken, K. Kıbrısı da vurmaması mümkün değildi: nitekim para hareketleri sadece rakamlarla da olsa konuşulmaya başlandı. Herkes birşeyler söylüyor. Salı sabahı Lefkoşada başlayan gözlemlerim, ikindin Mağusada sürdü. Özellikle etkili olmayacak yerde hiç onuşmamayı da yeyledim. Çünkü, sadece rakam takibiyle gelişi güzel yorumlar yapıldı. Yetrsiz bilgilere karşın, önemli denecek yorumlara da sarıldılar. Sanki normal ülkeymiş gibi konuşan çok. Hele de medya şovlarında Türkiye gerçeği hiç ele alınmak istenmedi. Kimi yalaka gazetecielr de fırsatı bulup Türkiye övgülerine girişti. Ahali de onlara bol bol övgüler sıraladılar.

Yeniden görülşdü ki normal koşulları dikatte almadıkça, hiçbir zaman konunun özüne dokunulamaz. Nitekim en basit kural olan durum hiç önemsenmedi. Normal koşullarda olunmadığı, krizler dönemi ile siyasal kararın olaylardaki etkisini yerlei yerine konulamadı. Sanki normal ülkede gelişmiş kapitalist ülkede konuşur gibi veya gelen rakamla övme veya endişe duyma sığıntısında kalınıyordu.. Buda siyasal yönün gözden kaçması, Kuzey Kıbrısın sömürgesel gerçeğinin hiç dikate alınmanmasına yaradı.

Burada önemli birkaç noktayı belirteyim: gerek birkaçgün önce gerek se Pazartesi günkü kararlaar ve etkilerinin önemli nedenlerinden birisi siyasal tutumdur. Bu tutum krizleri ateşlerken, yeni fırsat arayışı da kesin vaardır. Türkiyedeki Erdoğanın yönetememe ve iktidarda kalma siyasal tutumu, bu kararlarla yön aradığı da kesin. Nefes aldırtarak baskın seçim, seçimi normal zamanda yapma koşulları ve olağan üstü karar süreciyle erteleme seçkileri arasında siyasal gelecek aramaktadır. Bu da devletin daralan çöken kurumsal yapısıyla, ekonomideki kulanılan yöntemlerle önemli durum siyasal olmayı öne çıkardı. Çünkü, sonuçta sert düşüşler veya yükselişler alınan siyasal kararlarla ateşleniyor. Bunun önemli tehilkeleri ise orta vadede daha kötümserliği getirecektir. Kısa zamanlı nefes alıp hemen baskın seçim kuralıyla dengesiz kararlardaki etkisi oldukça fazla olduğu da anlaşılıyor. Elbet, gelecek karşılığa göre bu gelişecek. Belli olan, son dönemde yine tüm olumsuzluklarına karşın, Erdoğanın gündem b elirleme sürecini eline geçirdiği anlaşılıyor. Buda dengesizlik yanında kısa vadeli nefes alıp baskın seçenekleri de yokladığı anlaşlıyor. Kolay kolay iktidarı braakacağı da yok. Burada yine muhalefet partilerin yetersizliği yeniden yaşandı. Muhalif kitleleri hala kucaklayıp harekete geçirecek siyasetden uzaktırlar.

Erdoğanın sadece şu kararı önemli: güvence veriliyor. Döviz karşılığında bir yılda kayıpları karerşılama deniliyor. Öyle kısa zamanlı ymevduatlaraa değil. Demek ki bir yıllık süreçte bazı durumlara dikat edecektir. Bankalar yerine ise Hazine garantisi ile yükü yine halktan alacağı vergilerle garanti veriyuor. Bankaları da rahatlıyor. Bunlar yaşanırken de TL yönündeki ikincil olma ve Dolarizyasyona yönelinir. Bu türkiyede ilk değildir. Ayni tutumu yetmişlerde de gerçekleştirmek istedi. Demirelin değimi ile “beş sente muhtaç hale” sokuldu. Hazinedeki açığın dövizde oldukça yüksek oluşu, Slopların kulanımı gibi olumsuz durumlar da başka bir neden. Ama, belirtiğim nokta, normal koşullarda bunlar yaşanmıyor. Anormal şartlarda siyasal kararlardır. Kapitalist kurlrlarla da çelişkili. Ama, uygulama ile kendine yönelik fırsat bulmak da önemli istençtir. Böylesi kararları kitlelere salt rakamlarla sunup öteki gerçeği görmelerine de engel gerçekleştirilmektedir. Elbet, K. Kıbrısın Türkiye sömürgesel gerçeğini hiç gözetmeğip hat ta Karadağ benzetmeleri hala yapılıyorsa, bize de sadece rakamlarla kısır yükselen sesli konuşmak brakılmaktadır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
357AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin