Dış gelişmelerm bizde fazla önemsenmez. Bakmayın dildeki “uluslararası koşullar” lafazanlığına: gerçekten dünyada olanları pek de izleyen yok. Sadece, Kıbrıs için bazen de bahane bulma veya destek atmak için kulanılan laflardan öteye geçmiyor. Hat ta Akdenizdeki gelişmeler, direk Kıbrısla alakalı tutumlar veya içeleştiğimiz Türkiyedeki tehlikeler dahi fazla konuşulur halde bulamazsınız. Ama, dünya dönüyor. Krizler uçuşuyor, emperyalist çelişkiler derinleşiyor, sistem krizleri yönetememekten dolayı savaş olasılıkları özellikle yöreselde iyice gündeme doğru kayıyor. Karadeniz de bunlardan birisidir. Daha somutu, Ukrayna krizi zaman zaman sıcak dokunuşlu savaşı daa işaret eder gibi gelip gidiyor. Bir yanda NATo öte yanda Rusya. Oynanan yer Ukrayna, daha geneli, Ukrayna. Biraz daha siyasallaştırırsak, Doksanlardaki Emperyalist Rusya kuşatma politikasının geldiği nokta nedeniyle tırmanışın artmasıdır. Fakat, genelde medya konuyu iki taraf üzerinden işliyor. Bunu daha da ince taraftarlaştırıp Rusya karşıtlı esrumanlarla da zenginleştirmektedir. Bir önmeli kaçış da Ukraynadaki yapılan siyasal darbeleri pek konuşturtmayarak, Emperyalist planları yokmuşçasına itip ona göre bir ikili polemik çizgisinde sürdürülmektedir. Üstelik, Rusyanın askeri gücü üzerinden travmaya varan haber verilirken, Balkanlardan Baltıklara varan Amerikan kuşatmasına ayni derecede haber vermemesi de tesadüf değildir. Ukraynadaki direk faşist darbe ve rol alanlar ise çoktan unuturuldu. Bunlar yeni Rusya kuşatmasındaki bBatı Emperyalizmin siyasal probaganda görünümdeki gelişmelerdir. Bir kısmı söylenirken de Rusya hamelleri daha bir karşıtlık damıtılışla verilmektedir. Değişmeyen gerçek, Batı Rusyayı kuşatmaya çalışıyor. Ukrayna ve Gürcistanı NATOYA alarak adete ilk kısgacı oluşturmaya çalışıyor. Karadenize açılarak resmen bu yörede de hegemonyayı tamamlama peşinde. Rusya da kendi dibinde NATOYU görmek istemiyor. Burada önemli bir uturma başarısı vardır! Çünkü, işlerine gelince veya haklılık için yalan olsa da Uluslararası hukuk kuralları da deniliyor. Fakat, Karadeniz genel kuralında gördük ki en yakınen bildiğimiz Montro anlaşmasının devre dışı brakılması arayışlarının da olduğunu dinlemekteğiz. Ozaman, Rusya böylesi krizlerde yaşarken, bazı durumları hatırlatmanın da önemi kaçınılmazdır. Pek de sevmediğim kelimeleri yazsam da uyaracam: Rusyayı haklı çıkarmak veya Rus yanlısı olmak değildir. Sadece oynanan oyunda bizi kandırarak yanlış saptırmalarla bilgi sunar gibi kandırmaktan kurtarmak için, aşağdaki tekrarları yeniden hatırlatıyorum.****
Karadenizde kriz sıcaklaştırılma adına gemiler sokulma peşinde. Ukraynaada olanaklar zorlanıyor. Ukrayna rejimi de batının tutumuyla kendine yönelik hesaplar yapıyor. Rusya da karşılık veriyor. Diplomasi denilen araç, aşmazdaki kontrol dar mekanizma gibidir. Burada yoğunluk Rusyayı suçlamak üzerinden yapılıyor. Size konuyla direk alakalı bazı anımsatmalar hatırlatacam. Bunlar elbet imzalanmış belgelerdir. Kim haklı kim haksız noktasında değilim. Dikatle okuduktan sonra, günümüz krizler kapitalist yapıdaki değerlendirmeler için oldukça katgısı olacaktır.***
Özellikle soğuk savaş döneminde hat ta Stalinin ikinci dünya paylaşım döneminde Sovyetler oldukça bazı konularda esnek davrandı. Batı Emperyalist yapıya güvenceler verdi. Hat ta bazı devrimleri sırf kriz artmasın diye desteklemeyerek yenilgilerine neden oldu. Bunu en iyi bilen ülke Yunanistandır. Yine destekleyip de kendine karşı olmasına rağmen desteği kesmediği ülke de Türkiyedir. Bu gün Sovyet desteği olmasa Kemalist devrimin olacağı pek mümkün değildi. Yine Sovyet destekleseydi Yunanistandaki sosyalist devrim gerçekleşecekti. Böylesi kritik dönemlerde tutumlar vardır.
Gelelim daha yakına: Gorbaçov döneminde Amerikayla yapılan anlaşmalar vardı. Gorbaçov kendi kontrolundaki ülkeleri serbesleştirirken, batı kapitalizme geçişine engel koymazken, şu anlaşmaları da ypıyordu. Nato Doğu Avrupaya yayılmayacaktı. Batı bu sözü hiç tutmadı. Gorbaçov tutu da önce Varşova paktı ülkelerini sonra Baltıkları kaybeti. Ama, Batı anlaşmalara rağmen bu ülkeleri NATOYA aldı.
Son Sovyetler son döneminde yine ülkeye bağlı cumhuriyetlere Batının en azından örgütsel olarakn içine almayacağı anlaşmaları da yapıldı. Batı buna da uymadı. Öyle ki Baltık ülkelerini NATOYA üye yapıyor, oraya en moderin silahları yerleştirip Doksanlar stratejisiyle Rusyayı kuşatma planları yaptı. HİÇBİR anlaşmaya uymadılar. Yelsini de kulanarak Rusyayın darmadağın yaptılar. Rusya içi Çeçenistanı kışkırtarak ayaklandırdılar. İslami cihatçı ihracı yaptılar. Tüm bunlar hep Rusyada elbet beleklere kazıldı. Bu müdahale hırsı Gürcistana dek geldi. Nato Ukrayna ve Gürcistanı da Natoya alarak Rusyayı ablukaya koymayı düşündü. Hamleleri de yaptı. Umadığı yanıtı ise 2008 yılında Gürcistanda aldı. Ukraynadaki Turuncu devrim deneğimi yinen Seçimle Rusyanın lehine döndü. Bunlar Amerikan cepesini hırslandırdı. Ama, Rusya da artık karşılık veriyordu. Gürcistan hamlesi ve Suriyeye inmesiyle Emperyalist Rusya kuşatma hareketi birden geriye döndü.***
Ukrayna konusuna bakarsak, anlaşmalara göre batı itifaklarına girmemesi gerekir. Bunu sağlamak için faşistlerin yapdığı darbeyle de sınanmaya başlandı. Elbet, Rusyanın dibinde NATONUN olmasını istemesini beklenemez. Buna olanak sağlaması ise imkansız. Üstelik, Karadeniz için anlaşmalar yapıldı. Montro anlaşması da bunlardan birisidir. Batı bunu da bozup,kendi hegemonyasını oraya yaymak peşinde. Erdoğanın kanal aşma hikayesi boşuna değildir. Tüm zararlar ortadayken direnmesi de boşuna olamazdı. Tüm bunlar karşısında Ruslar hep yapılan anlaşmaları hatırlatıyor. Gelecek hamleleri de karşılacağı nı da uyararak belirtiyor. Böylesi kısa bir gelişme dönemi vardır.
Gördüğünüz gibi konu öyle basit denilen ikili demeçlerle sınırlı değildir. Şimdi bu oyun Ukrayna üzerinden oynanıyor. Güç, hegemonya ve anlaşmalar. Hepsi birbirine karıştı. Politik girişimler her türlü tehlikeleri de içermesi normaldır. Rusya bu çenberde gücüyle kendi geleceği için oynamaktadır.
yazarın tüm yazıları:
Özkan YıkıcıKrizlerde Rusya’yı anlamak – Özkan Yıkıcı
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin