Seçim startı verildiği andan itibaren konuşulan tek konu boykot ve boykotçular oluyor. Hakaret edenden tutun da akıl verene, eleştirenden tutun da tepeden bakana kadar herkes sıraya girdi. Bu nitelemeler genelde kendini solda konumlayan çevrelerden gelmekte. Sanki de sandığa gidecek olsak kendilerine oy verecekmişiz gibi adeta yalvarıyorlar. Arkadaşlar bu rejimde hepinizi toptan reddediyoruz, bunu niye anlamıyorsunuz. İşgal rejiminin sandığını, verdiği vatandaşlıkları, bilinmeyen nüfusunu, toplumun iradesinin gasp edilmesini, göstermelik meclisini, hukuksuzluğunu, Kıbrıs’ın kuzeyini garnizon haline getirmesini, vs vs. tümünü reddediyoruz.
Radyolarda, TV’lerde, sosyal medyada konuşan adayların pek samimi bulmadığım bir söylemleri var. “Boykota saygımız var ama örgütlü ve birlikte olmalıydı” diye. Boykot kararı almadan önce çeşitli birlikteliklerin zorlandığını en azından aday olanlar biliyor. Ayrıca YKP olarak boykot çağrılarını şimdi yapmıyorzu ki, yıllardır yapıyoruz. Gelin çoğalalım ve birlik olalım, gerekirse örgütlenelim dedik ama herkes bireysel ve partisel kaygılarla hareket ederek seçim kararı aldı. Şimdi ise “örgütlü olmalıydı”, “birlikte olmalıydı” demek en hafif tabiriyle samimiyetsizliktir. Bir de “sandığa gidin de hangi partiye isterseniz oy verin” tavsiyeleri yok mu, gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Kendini sol diye tanımlayan birinin veya bir partinin, sağ da olsa bir başka partiye oy verilmesini istemesini nasıl tanımlayacağımı çözemiyorum. Eyy boykot, sen nelere kadirsin…
Yeni Kıbrıs Partisi (YKP), yaklaşık 20 yıldır özellikle genel seçimleri boykot ediyor. Gerekli değerlendirmeleri yıllar önce yapmış ve ileriye dönük öngörüleriyle rasyonel kararlar almıştır ki bu kararlar hala geçerliliğini korumaktadır. Yıllarca boykot yapan tek siyasi parti olduk, herkes her zamanki gibi alkışlıyor ve sırtımızı sıvazlıyordu ama fiili destek sınırlıydı. Yılların birikimi ve işgal rejiminin dayanılmaz uygulamaları şimdilerde bu cepheyi genişletti ve halk desteğini artırdı. Bunda özellikle 2020 cumhurbaşkanlığı seçiminde, “parmağım kör gözüne” misali yapılan müdahaleler etkili oldu. YKP’nin boykot gerekçelerinden biri de devletin siyasi partiler arasında ayırım yapması ve gerektiğinde bir siyasi parti gibi size rakip olmasıydı. Nitekim geçen gün Yüksek Seçim Kurulu Covid-19 temaslılarının da oy kullanabileceğini açıkladı. Öncesinde de Sağlık Üst Kurulu temaslılara karantinayı kaldırmıştı. Pandeminin rekorlar kırdığı ve bulaşın çok kolay olduğu, 2 hafta öncesine kadar temaslıların bileklik takarak evde karantinada tutulduğu bugünlerde alınan bu kararı nasıl okumalıyız. Boykot korkusu o noktalara vardı ki seçime katılımı engellemenin türlü yollarına başvuruluyor. Seçimden sonra vaka sayısının artmasında bu kararların etkili olacağını söylememize gerek yok sanırım.
Tüm engellemelere rağmen boykot bu rejimden rahatsız olanlar tarafından sahipleniliyor ve daha yüksek sesle dile getiriliyor. Boykot yapınca ne çözülecek diyenlere bir sözümüz var: Boykot bir başlangıçtır. Boykot radikal bir başkaldırıdır. Boykot bir reddediştir, rejimden kopuştur. Reddediyoruz ve bu düzeni eleştirme hakkımızı elimizde tutuyoruz. Toplumsal desteğini arttıran boykot platformu çalışmaları seçimden sonra da hızla devam edecek ve bu rejimin uygulamaları uluslararası örgütlere aktarılacaktır. Kıbrıs sorununun çözümünde özne olmak için, geleceğimizi kendimizin belirlemesi için bu başkaldırı zorunludur. Bu çerçevede ülkesini seven herkesi, her örgütü boykotu desteklemeye ve taraf olmaya çağırıyoruz. Bu mücadelede tarafsızlık statükodan yana olmaktır.
YKP olarak, hali hazırda müdahale edilmiş bu seçimden hayır gelmez diyoruz! İrademize ve geleceğimize sahip çıkmak için “her cephede direniş” ilkesiyle herkesi boykot cephesinde direnmeye çağırırız.
Oy moy yok, boykot var boykot!
Boykot Eylem Komitesi adına
Emir Taşcıoğlu