Yeniden filimi geriye saralım. Benim 16 yaşında olmak üzere olduğum günlere dek gidelim. Türkiyede Körler okulundayken, ortamın ısındığı, Emperyalist politikaların üst düzeyden otoriterleşmeye doğru kaydırıldığı günlere dek ulaştım. Doğrusu, o dönem TRT özellikle dış haber vermede bugünden daha ilerde olduğunu söylesem, yanlış olmazdı. Ancak, farkında olmadan Türkiyenin de 12 Mart darbe girişimi arifesinde olduğu koşulların yaşandığı da başka gerçeklikti…işte o günlerde Landenderide Pazar günü Ocak ayının sonunda yapılan Yurtaşlar eylemine İngiltere askerlerinin saldırısıyla ölümlerin gerçekleştiği haberleri yayılıyordu. Yeni yeni ısındığım sosyalist görüşlerle de konunun Türkiye gazetelerindeki gelişmeleri de izlemeye çalışıyorum. Özellikle Edebiyat öğretmenimiz Yusuf Duman kendi dersinde Akşam gazetesi ağırlıklı aldırtığı güncel gazeteleri de dersinin bir bölümünde bize okuturuup bilgi sahibi de ediyordu. Haberini duyduğumuz Kanlı Pazar olayı Türkiye özellikle sol eylimli gazetelerde ön sayfalardan ele alınıyordu…
Çok geçmeden olalayın önemli nedenlerini anladık. İngiltere kendine bağımlı Kuzey irlandada bazı sert önlemler aldı. En tartışmalısı olan: sorgusuz göz altına alma kararıydı. Böylelikle suçlanmadan,keyfi şekilde göz altı yapılıp epey zaman tutuklanma durumu oluştu. Kuzey İrlandalı belirli kesimler karşı çıkar. Ocak sonunda, Pazar günü yürüyüş yapmaya karar verirler. Adına da Yurtaş hakları denilir. İngiltere hükümeti bunu banbaşka telden propagandaya takar. Nitekim, Pazar günü başlayan protesto eylemlerine direk ateş açar. Paraşütcüleri indiritip eylemi engelemeye başlar. Kurşunlarla da ölenler olur. Sonuçta epey ölümler olurken, giderek K, irlanda derinleşen iç savaşa yöelir. Birçok genç, öfke ve çaresizlikle birlikte, İngiltere engeleme başarısını “kutlarken” onlar da irlanda cumhuriyetçi ordusuna katılmaya gidiyorlardı. Bu siyasal olay ingilterenin tüm yaygın propagandasına rağmen tutmuyordu. Fakat soruşturmalar da devam çizgisinde bekliyordu. Uzun yıllar sürdü. Bleyir döneminde konuya dokununca da İngiliz hükümetinin nedenli sorumlu olduğu da kanıtlanıyordu. Gerçekler çıktıkça, Bleyir de Doksanların ortasında bu politikanın devam edemiyeceğini kabullenip, yeni K. İrlanda anlaşmasının yapılmasına yönelindi. Terörist denip suçlanan İRA liderleri masada görüşmeci olarak katılarak anlaşmayı gerçekleştirildi.
Aradan Kanlı Pazar sürecinin üstünden yarım asır geçti. Doksanlarda hep K. İrlanda barışı örnek larak gösterilirken, nedense Kanlı Pazar gibi İngiltere provakasyon kirli sayfalara pek dokunulmak istenmez. Oysa bu ilhak edilen ve direnişle karşılaşan K. İrlandanın çok karanlık sayfalarının acı çığlıklarıyla doludur.
Aradan yarım asır geçti. Şimdi, yine Birleşik Britanyanın AB dışına çıkmasıyla bu defa başta K. İrlanda durumu yine tartışma ekseninde. Üstelik yine ingiltereden kopma tehlikesinin de olası olduğu düşünülüyor. Zamanında terörist diye sulçlanan yapı ise şimdi K. İrlandanın en güçlü partisi durumunda. Şinfeyin adıyla K. İrlanda parlementosunda en kuvetli yapıdır. Bunlar birden akla gelen Kanlı Pazar olayı sürecinden günümüze gelişe dek uzanan filimden akıldan çıkarılan örneklem dönemlerdir. K. İrlanda barış süreci bir zamanlar Annan planı başlangıcında bizim ülkemizden gönderilen kimi kesimlerce de inceletildi. Fakat, gidip de gelenlerin izlemimleri ile gerçek yaşananlar nedense bazen çok farklı anlatılarla aktarıldı. Nerede ise İngiltere sömürgeciliğim bnaşarılı geçişi diye yutturulma tehlikesi yaşandı. Zaten gezi sevdalısı, fon aşklı ülkemiz kesimleri bunu yutup buraya örnek olarak gösetermeğe de hazırır oldadır. Böylesi eksik bilgilenme sonucu olumsuzluklar da vardır.
Bir önemli başka notu da ekleyecem: Ayni zamanda 28 Ocak günü Türkiyede TKP li 15 yoldaşın karaadenizde boğdurulma yıl dönümüdür. Türkiyedeki Kurtuluş mücadelesine katılmak için Baküden Ankaraya yola çıkan TKP yöneticileri, provakasyonlarla Trapzona çektirilip, ordan bindirildikleri yelkenlide direk Ankara kesimince boğduruldu. Bu önemli olay ilgili dönemde Sovyet Türkiye ilişkilerinde nedense pek konuşulmak istenmeyen konu olarak hep örtülmekle geçiştirildi. Özellikle TKP Sovyet yanlısı oluşu ve politik tutumların çıkarsama nedeni, olayın fazla deşilmesine engel olunuor. Türkiye solu da nedense konuya fazla girmiyordu. Nitekim, bu eksiklik son yıllarda daha çirkin bazı konuların, yeni yeni ortaya çıkmasına neden oldu. Buda, meraklı araştırmacıların ısrarıyla gerçekleşti.
Katledilen TKP lideri listede hep varken, son dönemde anlaşıldı ki Supinin eşi de vardı. Bu katledilmedi. Tam iki yıl katliyamın gerçekleştiren Yahyanın esiri altında kaldı. Mariya SUpi fayişe gibi kulanılmak istendi. Direndi ve iki yıl sonra tutulduğu dar yere imtihar etti. Bunu son dönemde araştırmalarla kanıtlayan birkaç kişi var. Kitabı da yazıldı. Bu ek bilgiyle Karadenizde 1 asır öncesi katledilen TKP yetkililerin hikayesine şimdi Supinin eşi Mariya da eklenip, konu aydınlanma yolundadır.
***
Kısaca, tarih yaşandı. Ne kadar karanlıkta tutarsan tut, sonuçta gerçekler örtülemez. Yukardaki tanıklaşan gerçekler, zamanında çok gizlendi. Başka hesapla saptırıldı. Oysa şimdi yavaş yavaş gerçekler yerine oturmaya çalışıyor. Dileğim, en kısa zamanda en azından ortaya çıkan bizim yakın tarih gerçeklerimizin de tarihe eklenmesidir.