yaklaşımlarÖzkan YıkıcıEmekli yargıcın can yakan uyarıları - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Emekli yargıcın can yakan uyarıları – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Pazarın gecesinden bıkmış gibiydim. Sesizlikle klima bunaltısı arasında kaldım. Bilgisayarı açtım. Şöylesine dolaşmaya başladım. Birden, geçenlerde okuduğum dostum emekli yargıç Hasan Sözmenerin yazısına yeniden bakıp tepkileri ölçme merakım geldi. Facebooks sayfasına girip yazıya yeniden baktım. Gerçekten, dostum Hasan çoğunun yanıltıdığı gerçekleri yeniden basit ama net sözlerle yazdı. Belirli mesajlar da alındığı anlaşılıyor. Yalnız şu gerçeklik pek söylenmedi veya söylenmek istenmedi: öyle ya mütiş bir ezberimiz vardı: “bizim yargımız bağımsızdır ve korumalıyız” tabusu oluşturuldu. Ülke kkoşullarından da üste konup bir yargı ezberi yaratıldı. Hat ta eksiklikler dahi eleştirilip doğruları söyleyenlre dahi bu savunma tabusu hep kulanıldı. Oysa K. Kıbrıs gerçekleri her tarafta olduğu gibi yargıda da net olarak kurallaştı. Nitekim Hasan Sözmenerin basit bir dil ile en genel kuralın dahi yazılı olmasına rağmen nasıl kolayca çiğnenip, kabullendirildiği de yeniden anlaşıldı. Hemen 78 yılında Hukuk fakülteli siyasyal arkadaşların Sömürge tipi demokrasi veya faşizmin önemli ilkesi takılıp canlandı: “yasal yetki dengesi demokratik yapılarda veya kuvetler ayrımında olur. Sömürge tipi demokrasi veya faşizimde kurumsallaşma yetkinin mutlaklığı üzerine olur. Yasalar olsa dahi bunlar yetkiyle dengelenmez. Yetki mutlak olup yasanın uygulanması keyfidir” gibi uzun uzun hukuki işleğiş sistemle bağdaştırılıp anlatılırdı. Sanırım, hasan beyin ceza davası üzerine anlatıkları nasıl oluyor da böyle çelişkili oluyor sorusuna yanıtı ta eskiden biz biliyorduk….

Hasan Sözmenerle oldukça iyi dosluğumuz vardır. Buna ek olarak yargı konusunda da epey tartışmalı jimnastik beyni de yaptığımız oldu. Özellikle kamudaki birçok yolsuzluk veya aksızlıkların neden çözülmediğinin yargısal ayağı ile Hasan beyden çok bilgi aldım. Tabi ki işleyen kamu sistemi ile korumacılık ile bilgisizliğin nasıl kaynaştığını da iyi kavramama yardımcı oldu. Hele ta baştan davalardaki yargıç yaklaşımının önemi beni pratikte oldukça faydalı duruma getirdi. Neyse, konumuz dosluk ve öğrendiklerim değildir.

Hepimiz en basitiyle şunu yaşadık: bazı konularda trafik kazasından normal saldırıya veya hırsızlığa varan davalarda daha başlamadan kapandığına tanık olduğumuz çok örnek var. Hat ta, yakalanıp da uyuşturucudan davasının dosyası ilerlemeden sonlandığı şekiler de karşımıza gelir. Bizim yerel hukuku okuduğumuzda hemen terslikler aklımıza da düşer. Örnek, birçok konunun sildirtildiği, madura baskı yaptırıp davanın çekilmesiyle konunun sonlandığı uygulamalar hepimizin aklına mutlaka gelir. Bunları doğal şekilde kabulendik. Evinin havlusuna girip kadını öldürten şahsın nasıl yargılanmadığı veya uyuşturucu bulundurmayla yakalanın nasıl devamının gelmediği bilgiler hep duyulur. Dahası, birileri resmen yargılanmasına rağmen, davanın kapanacağına dağir idiyalar sonrasında doğrulandığı da yaşanan örneklerdir.** Hele de suçlu olmadığı halde sırf siyasal nedenlerle birçok haktan madur edilenlerin hikayeleri konuşulmaz bile. Sadece, yeri geldiğinde karşıtına tehtit olarak kulanılır.**

Hasan bey şu basit kuralı açıkladı: yaşanan olayın soruşturması sürer. Ceza davası açılımında ilgili kişinin davayı geri çekmesi eşitdir, davanın sonlanması demek olmadığını güzelce anlatı. Bu özellikle Akacan davası üzerinden de yorumlandı. Davacı geri çektim dese dahi, yine de davayı savcılık yürütür. Oysa bizde sık sık bunun tersi olur. Özellikle Akacan davalarında veya Falyalı yargı süreçlerinde epey soru işaretleri ortaya çıktı. Fakat, başta yargı kurumu ve siyasal meclis partielri bunun üstüne gitmedi. Sormadı bile. Bir anlamda Hasan Sözmener, var olan hukukin işleğiş ile yapılan terslikleri anlatan kişi olarak belirli kesimlerde yankı buldu. Yargı yapısı bulur mu bilmem. Tam da Türkiyenin buradaki yargı işleyişini kendine benzeteceği bilgileri dolaşırken, Elçilik direk buradaki işler için müşavir atarken, akacan davvasıyla etrafa saçılan sözlerin de ürpertici oluşu, Sözmenerin basit hukuki anımsatmaları elbet bizim de nerelere geldiğimizin de aynasıdır. Hani çok eskideki denilen yasal yetki dengesi var ya, tıpatıp buraya uyuyor. Ülke gerçeklerinden kaçamayacağımızın da kendisidir. Bağımsız yargı deyip, onun kuralları diye anlatılırken, her önemli konuda bunun sorgulanma pratiği bize direk K. Kıbrısın resmini karşımıza getiriyor. Hele muhalif iseniz size vurulan damgalarla zaeten yargılanmadan düşünceniz nedeniyle birçok hakınıza darbe gelme gerçeği hep hissedilmesi normaliği vardır.

Hasan Sözmenerin yazısını okuyanların önemli kısmı, bunu önemsedi. Hat ta, bilmiyorduk diyenlere de rasladım. Daha acısı, kimi üst kesim “ki bunlar yanlışlarla aklanan, korunanlardır da” herkes çıkarına bakar. Burası KKTC derler. Ama, göründü ki İngiliz yargı sistemimiz veya bağımsızlığı ile övünürken, birden Türkiye uygulamaları yargılama şekileriyle nasıl çaktırılmadan haşırneşir edildiğimizi de yaşadık. Demokrasi olmadan demokraside yaşama yalanına doğru şimdi hukukta gidiyoruz. Özellikle Roma hukukunu bilenler nedemek istediğimi de kolayca anlar.

Kısaca; dostum emekli yargıç, bir anlamda bizim suratımıza kendi yargılama gerçeklerimizi vurdu. Değişir mi, veya yazılı olan uygulanır mı derseniz. Size , Zaten Kuzey KIbrısta yaşıyorsunuz. Koşullarımız size yanıtı hemen verir. Hele yargı içinde elçilik kelimesi var sa!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin