yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKarabasanlaşan ekonomiden fren patlaması - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Karabasanlaşan ekonomiden fren patlaması – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Önce Türkiyede aylık eflasyon açıklandı. Oldukça yüksek çıktı. Fakat, buna rağmen bağımsız ekonomisler net şekilde, bu rakamların dahi çok iyimnser olduğunu belirtmekten kaçınmadılar. Bugün de bizim ayrık  eflasyon açıklandı. Yine oldukça yüksek. Şimdilik “şahane iktisatçılarımız” fazla eleştiri yapmadı. Koltuklarda ise atama histerisi devam ediyor. Her iki eflason rakamları en yüksek ifadeyle belirli tarihi dönemin en kötü süreci olduğu kabulleniliyor. Yine de tekrar edelim, açıklanan yüksek rakamlara rağmen oldukça düşük olduğu inancı yaygındır. Devamına mı gelelim: ülkemizde elektrik hikayesi adeta çirkefleriyle birlikte etrafı iyice batırdı. Kesintielr ve zamlar kardeşleşip ayrışmayacak şekilde saydamlaştırıldı. Yine de hayat akıyor. Borçlanma ise başka bir felaket, Yönetim borç almaktan artık güvensizliği de üst dereceye çıkardı. Yüksek fayizle alınan borçlar dahi bulunmakta zorlanıyor. Ama, en basitiyle elektrik için mazot gelmesi de gerekiyor. En basit kuralların dahi uygulanmadığı da malumumuz şeklinde anlatılıp gidiliyor. Yine de sokakta makam arabaları, arada Ankaaraya bakıp beklentiler, birbiriyle yarışmaya devam ediyor. Bu arada bir firmaya araç kayıp yeni sistemi için altıyüz milyon para verileceği haberi de başka kuşkuların da filislenmesine neden oldu. Ama, seçimi kaybeden transsferli vekil meclise müdürlük mevkilerinden birisine otururken, öteki seçimi kaybeden aday da müşteşarlıkla ödülendirldi. Hele de bayrak ve hamasetin çekim ivmesi hala suçlamada yer bulmaya devam ediyor. Saraylı Küliğe hayalcisi ise refahtan söz etmekten çekinmiyor.

Olaylar akıyor. Ekonomi resmen darmadağın. Fırsatcılar da zam üstüne zam resmiyeti dışında keyfi fiyat yükseltmeye devam ediyor. Güdük burjuvamız hem ağlayan hem de fırsatı değerlendirip ceplerini doldurmaya devam ediyor. Yakınan çok da bunun tepkisel muhalefet içvmesindeki yeri hala bayram şeklinde geçiştirme oluyor. Sanmayın sadece bizde kriz var; en başta bağımlı olduğumuz Türkiyede de kriz dalga dalga vuruyor. Dünya kapitalizim yapısında aşmazlık yaygın oluyor. Girilen 2008 yılı finansman krizinden çıkmak bir yana, yenileri de eklendi. Son günlerin yeni felaketin adı da gıda krizi olacağına benziyor. Ben bu yaşlı halinde tüm tanık olduğum ister yerel ister genel kapitalist krizlerin bu denli uzun sürmediğine şayit oldum. Yine, bu krizlerin yönetememe gerçeği de ilk defa oluyor. Neoliberalizmin 1998 yılındaki tıkanmasıyla birlikte, hala sistem yeni bir yapılanışa geçemedi.

Gerçekten, yaşamla birlikte birçok genel kapitalist kriz yaşadım. Bunları siyasal dönemimde de değerlendirdim. Bu denlisi olmadı. Ancak, şu eksiklik de hep sırıtıyuordu. Genel kapitalist krizler yanında, bizi bağımlılık ilişkisi sonucu veya daha net olarak Türkiyenin sömürgesi olduğumuz için direk ital edilen krizler de oluştu. Sonuçta yine kendi gerçeğimizin de krizleri yaşandı. Bunların hepsinin kendine has özellikleri de oldu. Kapitalizim, ilhaklaşma sömürgesel ilişkilerin sonuçlarını teker teker yaşadık. Biz bunları ret etsek de hayat bizi bunlarla yüzleştirdi. Çünkü, sanki ile başlayan bağımsız olma ve Norveç veya Yeni Zelanda kıyasları yapıldı. Oysa sömürgesel gerçek ve illhaklaşma adımları aldı başını gidiyor. Öyle ki son krizlerin gözleri Ankaray, kulakları çıkacak Fuat bey sözlerine endekslenip para bekleniyor. Gelinen süreci doğru tanımlamazsak, tüm kurumsal gerçekleri ret edip içsel koltukçularla sınırlarsak, nedeni hiç anlayamayız. Sadece sonuçlar ve bizi yakış öfkesiyle sınırlı kalıp gideriz.

Tekrar özetleyelim: ben siyasal olarak dünya görüşüm oluştuktan sonra, birçok genel ve yeyrel krizle karşılaştık. Yetmişlerdeki birçok yönlü dünya kapitalist krizi yaşadık. K. Kıbrıs bu dönemde şanslı çıktı. Fiylen ikiye ayrılan ada sonucu ganimet paylaşımı ile nerede ise hisetmeyerek geçirdi. Ama, ganiemt hırsı ve Türkiyeleşme yapılanışı da yeniden sömürgeleşme döneminin de üeretilmesiydi. Neoliberaleşme dönemi de gelirken de anlayarak yaşadık. KKTC ilanıyla da resmen yasadışı koşulların yerleşmesi ile gayrı nizami ekonomik ortamın gelişmesi de oluştu. İkinci önemli krizler Doksanda aşandı. 94 yılı krizi net hissedilen önemli sistemsel ve Türkiye krizlerinin Kuzeye vuruşunu öğrendik. Tabi K. Kıbrıs kendi koşullarıyla da başka gerçekleri de yaşadı. İkibin yılında yine hem genel hem de yerel koşulalrın vurduğu ekonomik yıkım süreci oldu. Çünkü Dünya krizinin etkilerinin Türkiyeyi de sarsarken, buraddan teyet geçmesi mümkün değildi. Buna ek olarak dış sermayenin içteki işbirlikçileri tasfiye etme sürecinde başta Bankalar krizi de Türkiyeleşmenin Kıbrıs ayarlı öteki dalgası oldu. İkinci ganiemt dönemiyle buradaki güdük sermaye banbaşka rant ilişkilerine geçti.

Dünya neoliebralizmin tükeniş krizini 2008 yılında hem de ABD merkezinde başlatı. Dalga dalga K. Kıbrısa dek geldi. Fakat, ikinci ganimet paylaşım sürecinin devamı, buradaki etkileri fazla hissedilmiyordu. Ancak, kriz çözülemiyordu. Dalga dalga vuruyordu. Öyle bir noktaya geldi ki 2018 yılında giderek derinleşen ve çıkılamayan krize doğru yelken açıldı. Bağımlı olma ise para piyasasından tutun yasa dışı koşulların kirliliği burayı hep etkileidi.AKP ise Türkiyedeki rejim değişiminin yansıyışını buraya da getirdi. Ekonomide yetkilerin önemli kısmını daha eline geçirdi. Paketlerle bağımlı zorlanması artırıldı. Türkiye krizlere girerken, alt idari birimi K. Kıbrıs da aynen yaşıyor. Artık ekonomi dneilince Türkiyeden gelen paketler le sınırlanıyordu. Kordinasyon yetkisi ile TC elçilik heyetleri kontrolu çizgisine dek geldiler. Bunlar hep sorun ürete ürete ve borçlarla boğularak günümüze gelindi.

Şimdi, tüm sorunları izlerken, çözüm olarak koltukçular hep imzalanacak paket veya Türkiyenin yardımlarıyla seçeneklerini ielri sürmekten başka çareleri kalmıyor. Odenli yandaşlaşma ile silikleştip teslim oldular ki görüş dahi söyleyemez haldedir. Tuaflıklar ise teslimiyet ile gelinen sonucun ta kendisi gibidir. Söyleyecek söz veya söyleyememenin cenderesinde olmanın ekonomik aşmazını yaşıyoruz. Ama şu tatlı bahane hala geçiyor: sanki bağımsızmışık gibi ve kurumları yönetiyormuşukcasına öneriler ve Norveç benzetme hayaleri gayet güzel rüyadır. Sömürge olup da sömürgecilikten kaçtıkça bunlar yaşanmaya devam edilecek. Elbet bu koşullardan da kazanan olduğu da kesin. Bunlar da ona göre tavır koyup karşı sömürgeciliği bağımsızmış gibi szavunma refleksiyle gerçekleştirior. Demek ki genel kriz Türkiyedeki etkisi ve buraya yansııp yükü de bize kalıyor.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin