Nükleere Hayır Platformu, Çernobil faciasının 36’ncı yıl dönümünde, ara bölgede iki toplumlu eylem düzenleyecek

Yeniçağ podcastını dinleyin


Nükleere Hayır Platformu, Çernobil faciasının 36’ncı yıl dönümünde, ara bölgede iki toplumlu eylem düzenleyerek, “Akkuyu’da açılması planlanan nükleer santrale hayır” çağrısı yapacak. Kıbrıs’ın iki tarafından bazı sivil toplum örgütleri, siyasi parti ile sendikaların oluşturduğu Nükleere Hayır Platformu, 20 Nisan’da Lefkoşa’da ara bölgede bulunan Dayanışma Evi’nde Çernobil faciasının 36’ncı yıl dönümünde düzenleyecekleri eylemle ilgili basın toplantısı düzenledi. Platform temsilcileri, tüm herkesi, Çernobil trajedisinin 36’ncı yıl dönümü dolayısıyla, 27 Nisan Çarşamba günü saat 18.00’da ara bölgede Ledra Palace Otel karşısındaki Dayanışma Evi önünde yapılacak eyleme davet etti.  Eylemde, Çernobil faciasında hayatını kaybedenleri anmak için insan zinciri oluşturulacak, mumlar yakılacak.  Platform temsilcileri, “Unutmayın! Nükleer güç tehlikelidir; dün Çernobil’de yaşadık, bugün Fukushima’da, belki yarın Akkuyu’da! Akkuyu’da planlan nükleer güç santrali Girne’ye yalnızca 90 km. uzaklıkta” diyerek, “Çocuklarımızın geleceği için gelin seslerimizi birlikte yükseltelim” çağrısı yaptı.  Basın toplantısında Nükleere Hayır Platformu adına Salih Erşangil Türkçe, Güney’den Melina Menelaou da Rumca dilinde basına açıklama yaptı. Basın toplantısına Platformdan diğer bazı örgüt temsilcileri de katıldı.

Okunan Açıklamanın Türkçe tamamı şöyle:

Türkiye’deki nükleer santral Akkuyu, Girne kıyılarına sadece birkaç kilometre uzaklıkta ve hepimizi ilgilendirmesi gereken bir konudur. Nükleer santraller çok önemli çünkü sadece çevre için bir tehdit oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda öncelikle çevredeki insanların sağlığını ve güvenliğini etkileyebilir. Olası bir sızıntı hem işçiler hem de bölge sakinleri için büyük bir risk oluşturabilir. Bununla birlikte, dolaylı riskler de çok önemli ve tehlikelidir. Olası bir sızıntı hem işçiler hem de bölge sakinleri için büyük bir risk oluşturabilir. Bununla birlikte, dolaylı riskler de çok önemli ve tehlikelidir. Talihsiz bir kaza durumunda çevrenin (hava, toprak, toprak altı, su) kirlenmesi, radyoaktivite geniş coğrafi alanları etkileyerek seyahat ettiğinden, sadece bölgenin kendisini etkilemeyecektir.

İnsanlık, 11 Mart 2011 Cuma günü Fukuşima’da meydana gelen korkunç depremin, neden olduğu tsunaminin ve bunun sonucunda ortaya çıkan tahribatın sonuçlarından hala acı çeken Japonya’nın trajedisine tanık oldu.

İnsanlık, nükleer santrallerin reklamı yapılan “güvenliğinin” hızla bilincine varıyor ve şimdi bunu çok sorguluyor. Bu nedenle, sıfır nükleer silah ve nükleer santral için Avrupa ve dünya kamuoyunun yeni bir seferberliği için daha zorunlu hale geliyor.

Ne yazık ki, yukarıda belirtilen dramatik olaylardan sonra bile, Türkiye, Kıbrıs açıklarında, oldukça sismik bir alan olan Akkuyu yakınlarında, daha geniş bir bölgenin güvenliğini tehdit eden bir nükleer santral inşa etmektedir.

Santralin “normal” işleyişi sırasında oluşan radyasyon, ayrıca kaza sonucunda oluşabilecek bir sızıntı yakında yaşayan insan da dahil her canlının yaşam kalitesini gitgide yok edecektir. Doğu Akdeniz havzası çok büyük ve iç içe geçmiş bir ekosistemler bütünüdür. Radyasyon sızıntısı durumunda nükleer santralin yüzlerce kilometrelik çevresi zarar görecektir.

36 yıl önce bugün meydana gelen Çernobil kazası halen insanlarda ve Karadeniz havzasında sorunlar yaratmaya devam etmektedir; atmosfere karışan radyasyondan dolayı ölen binlerce insan, binlerce ölü doğum, değişik hastalıklarla doğan bebekler aynı hatanın tekrarlanmasına engel olmamızı gerektirmektedir. Japonya’nın bugün yüzleştiği nükleer tehlike dünyanın farklı yerleriyle ama özellikle fay hattına çok yakın olan Akkuyu’yla ilişkilendirilebilir.

Nükleer atık da yüzyıllarca boyunca sürecek bir çevresel felaketin ta kendisidir.  Kimse bu atıkları güvenilir biçimde yok edebileceğini iddia edemez ve sızıntı tehlikesi süreklidir. Nükleer atığı imha etmek oldukça pahalı bir işlemdir ve bu bile nükleer enerjinin ucuz olduğu iddiasını çürütmeye yeter. Çevreye olan bu etkinin bedeli ölçülemez düzeydedir. Gerçekten merak ediyoruz: nükleer atığı kendi toprağında on binlerce yıl tutmayı isteyecek herhangi biri var mıdır?

Nükleer güç ne yenilenebilirdir ne de temizdir. Kuşkusuz ki yaratacağı sorunlar sağlayacağı avantajlardan misliyle daha fazladır. İnsanlık bugün nükleer enerjiyi gereksiz kılacak birçok enerji üretim yönteminden faydalanabilir.

Yaşam kalitesiyle ve çevrenin korunmasıyla ilgili görüşümüz nükleer enerjinin varlığıyla ve kullanımıyla taban tabana çelişmektedir.

Tüm Kıbrıslıları Çernobil trajedisinin 36. yıldönümünde 27 Nisan’da saat 18.00-19.00 arasında mumlarıyla birlikte Ledra Palace – Dayanışma Evi önüne çağırıyoruz… Çernobil kurbanlarını anmak üzere bir insan zinciri oluşturuyoruz…

Unutmayın! Nükleer güç tehlikelidir; dün Çernobil’de yaşadık, bugün Fukushima’da, belki yarın Akkuyu’da! Akkuyu’da planlan nükleer güç santrali Girne’ye yalnızca 90 km. uzaklıkta!

Çocuklarımızın geleceği için gelin seslerimizi birlikte yükseltelim!

- Advertisement -spot_img

Yeniçağ Podcastını dinleyin

- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
332AboneAbone Ol