yaklaşımlarÖzkan YıkıcıPazarın havasından geride kalan haftanın yelleri - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Pazarın havasından geride kalan haftanın yelleri – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Haftayı tamamlarken, Mart ayından Nisan ayına da geçtik. Haftamız iki ayı birlikte yaşadı. Bir anda karlı havadan sıcak kuru topraklı döneme doğru da yelken aştık. Önceki hafta alışılmamış Martı yaşadık. Kar yağışı ve soğuk. Kıbrısta böylesi Mart ayı yaşanmadı. Başlangıçtan sonuca adeta soğuk kışın da ötesinde resmen kar yağışı da alışılmış iklim değildi. Geride braktığımız hafta ise birden soğuk iklimden sıcak iklime doğru hızla geçildi. Beraberinde de tozlu havayla sağlığa dikat denerek. Bunlar Kıbrıs iklimlerinde görülen yaşananlar değildi. Arada ilk bahar dönemi adeta yutuldu. Dört iklim yerine keyfi dönemsel darmadağın süreçlere geçmiş gibiyiz. Denilen “iklimler bozuldu” kuramının yaşamdaki karşılığını yaşadık. Sonuçta iki ayrı dünyayı artık tartışılan adıyla “Akdeniz ikliminde” hayatınızla kanıtladık. Buna bir de yetmezmiş gibi bu karmaşada altüst yaşam olurken, başta doğal gaz ve elektriğe zamlar peşpeşe kondu. Hem de asronomik denecek boyutda. Yurtaş, bir anlamda soğuktan sıcağa kayarken, dondurulma sürecinde yaşadıkalrının ağır başka faturasını da elektrik olayında hem fiyat farkı hem de kesintilerle birlikte karşısında bulacaktır.

Tüm bu çarpık gelişmeler elbet yaşama da kendini koyacaktı. Zamların ekonomik yönü ile iklim bozulmalarının adeta kanıtlanırcasına derince geçişmesi, Kıbrısın artık Tropikal kuramın dahi yetersiz kalacağı yeni döneme gelişin  sonucudur. Biz neden sonucu sorarak sorgulamadığımız mütetce, konuları gelen onuçlarla ve sisteme dokunmadan ele alırsak, cahileşme ile teslimiyetin cenderesinde debinmeye devam etmekten başka çaremiz kalmıyor.

****

Hafta sadece iklim bozulmasının yşamla kanıtlanmasıyla geçmedi: önemli tepkilerin eylemlerle sokağa taaşması da görüldü. Hafta sonuna doğru Cuma günü hem de Nisanın ilk gününde kalabalık mitink gerçekleşti. Sendikadan muhalif partiye birçok katılımcı vardı. Adı ne konursa konsun sonuçta neden sonuç ilişkisinin sorgulanmadığı tepki kendi sonucunu da yansıtı. En basitiyle, onca kalabalık katılım sayısalığı olayı düzenleyenleri memnun yaptı. Sayısal onca yükseklik ile sistemin temel nedeninin sorgulanmaması da egemen güçleri memnun  yaptı. Muhalefet partileri böyylesi tepkiyle hem sisteme dokunulmama hem de kendilerine kapı aralanıp, koltuk rüyalarının artmasını sağladı. Önemli olan, K. Kıbrısın sömürgsel gerçeği, şimdiki sahiplenme kesimi kendilerinin protesto edilmemesine de gayet memnun kaldılar. Üstelik, koltukçulara karşı olan yönelişin, yarın için UBP içi dizayinden genel elit yönetim içinde değişiklik yapma fırsatı da verildi.

Yine de katılım yüksek. Eleştiri yapanlar bayrak takıntısıyla saldırı yapıldı. Tam bir K. Kıbrıs eksenli siyasal turunsol yansıyışı gerçekleşti. Bu arada eklemeden eksik kalacak: yeni paketler yolda. İlk kıvılcımları belediye v  hayat pahalılığı kaldırılmasında parlamaya başladı. Koltukcu kağosu da resimleşti. Ankarada Tahsin ve Sunat, bursada Tatar dolaşırken, hükümetin başı Sucuoğlu K. KIbrısta gelişmelerle ne olacağını anlamaya çalışıyordu. Mitink onu rahatlatırdı. Ankara rüzgaarı ise endişelerini devam etme gerekçesi halinde kalmasına neden oldu. Bir karışıklıktır gidiyor. Ama, gerçeğin kendisi ne meydanlarda nede Ankarada konuşulunuluyor. Elbet bazı sendika ve partiler bu durumun farkında. Olanaklar ölçüsünde bunu anlatmaya uğraşıyorlar. Hala yetmiyor. Hele gürlemeler ile nedenin olmadığı konuşmalar, bizi hep gerçeklerden uzaklaştırma rolunda sürmektedir.

****

Tüm bunlar yaşanırken, zamlar geliyor. Parlemento ise gidrek sıfırı tüketmekle meşkul. Krevatla yükselen sesler, etrafta olanlardan çok uzak. Esintiler darmadağın ediyor da hala rüzgarın olduğu gerçeği söylenmekten ısrarla kaçınılınıyor. Tepkiler var. Şikayetler artıyor, önerilenler çoğu da malum. Peki neden sorulmadan niçin denmeden sadace sonuçlarıla polimik yapmak nereye kadar gidecek? Sadece olanakla müsaade edilen yere atış yapmak yetiyormu? Siz gerçeklerden kaçarak, nedenleri dikayte almadan nereye kadar sömürgeciliği normal halde konuşup saptıracaksınız* Sormak kolay. Yanıt hala yok. Sadece “beyenmiyorsunuz, siz aşırılıkçısınız” denilecek. Buda kurtarıcı kelimeler oluyor. Zaten mitink sonrası bazı kesimler hemen “Türkiyeye dokunulmamasına” rahat nefes almalarına neden oldu. Konuşulmaması ama paketin gerçeği de ortada.  Bunlar haftanın bize sırıtılan gülüşlerin gölgesindeki durumlardır. İklimler bozuldu, sistem kendini yürütmez ve tepkiler hala sistemi koruma çizgisinde gayet mülayin şekilde gerçekleşiyor. Herkes şikayyetci, herkes memnun. Sistemden de birşeyler isteniyor. Avantalar bekleniyor ve çökmüş denilen yapının sürüdürülerek kendilerine de vermeleri istiyor. Bunlar K. Kıbbrısın ta kendisi,

Kısaca, hala keyfi harcamadan zamlara varan ayni karmaşada, sömürgeleşmenin tatlı karına medet deniliyorsa, krizler de gelip gidecektir. Ama, son dönem de ilan edercesine haykırıyor ki gelinen nokta direk Türkiyeleşmedir. Buna ek olarak da ordaki gelişmeler direk buraya yansıyor. Şimdi, işbirlikçiler dahi güvensizlik içindedirler. Onlar da hem teslim hem itibar hem de korku içinde. Ama, muhalefeti soracak olursanız, Cuma günkü onca kalabalık mitinkin sakin geçmesi övünmesiyle nedenli muhalif derecede olduğunu da ısbatladı. Elbet, biz kendi kendimizi övme yerine gerçeklerle yüzleşip yarınlara yönelmeği seçtik. Onun için de tehlikesiz ama teslimiyet yolunda olmadğımız için da küçümsemeler de gırla gidiyor. Haklı çıkıp da yalnız kalışın koşulunda hala kalma gibi aacı bir sonuçlla da karşı karşıyayız.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
356AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin