yaklaşımlarAlpay DurduranDemokrasi ve sorunları halkın karşısında - Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Demokrasi ve sorunları halkın karşısında – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

Seçimler oldu ve sınav devam ediyor. Oylar dağıtıldı ve sonuçlara göre mebuslar belirlendi ama bakanları atamak ve hükümeti kurmak henüz başarılamadı. Bu arada da içmişin anılmayacak sorunlar belirdi. Partiler geçmişin hesabını görmek için ve kendi partisinin sicilini düzeltmek ve ülke çıkarına davrandığını göstermek için elinden geleni esirgemedi ama hep kendini haklı gösterdiğine emin oldukları için asgari düzeyde yapmaları gerekeni yani yakalanmadan başarılı görünmeyi becerdiklerini sansalar da halk öyle görünür ama kanmış değildir. Çünkü bu bir oyun sanılır ve halkın da genelde aynı tavrı geçerli saydığı ve kendi olsa aynısı hatta beteri tutum takınacağı aşikârdır.

Milletvekilleri kendini lâyık gördüğü makamlara atanacak diye sıra veya başka kriterler bekleyecek değillerdir. Partilerinin lideri gibi olanların akıllı davranıp en çok oyu toplayanlardan olduklarını değerlendirmelerini bekleyip bir yerlere atanmalarını isteyenler birbirlerini ete kaka yol açtılar ve diğer sıradan başka kriterlerden de görevde başarı göstergelerini yani performanslarının değerlendirilme sonuçlarını ileri sürecek değillerdir.

Onlar seçmenin takdirini demokrasi olarak bilirler ve oy demek takdir demektir. Takdir de oy.

Zaten tek bir daire amiri bile çıkıp da iş takvimi yapıp “memurların görev takvimi tamamlamış değil başlamamıştır bile!

Bu yönetim yasa ve tüzüklerin emirlerini yerine getirip getirmediğini izletmek ve ona göre bol cepten ödenen ücretlerin karşılığında bu seçimlerde aday olmayı seçen seçilmişleri seçip atamakla iyi mi ettiklerini değerlendirdiler mi belli değil.

Rusya dünya tarihinin ilk kez bu kadar güçlü bürokrasisinin olduğu ülke olduydu ve hala öyledir. Onun için “nomenklatura” veya “oligarkh” denilen bürokrat kökenlileri yarattı. Sonuçta da bugünkü Rusya dünyanın sonunu bile getirebilecek nükleer savaş başlatabilecek kadar pervasız bir yönetim ortaya çıkardı.

Ancak hayırlı bir iş değil!

Milli devlet olmadığını iddia eden devlet yok gibidir ama dünyayı yok edebilecek bir savaşı kendisinden başka kimsenin görmediği tehlikelerden kaçınmak için başlatmak ancak milli devletlerin girişimleri olarak ileri sürülürdü, Şimdi ise mutasavver değişikliklerle yaratılabilecek tehlikelerden kaçınmak için nükleer silah bile konu ediliyor ve devletlerin çoğunun etkileneceği ekonomik, mali ve ticari kısıtlamalarla hem kendisi hem de ilgili ilgisiz ülkelerin etkileneceği fiyat ve miktar kısıtlamaları yaratılıyor.

Dünya artık ne zaman biteceği belli olmayan ekonomik kısıntıların başlangıcına girdi ve çıkışı görmek kolay değildir.

Belki de en önemlisi ekonominin demokrasi ve insan haklarıyla ilişkisini inceleyen herkesin korktuğu gibi bir mal veya hizmetin fiyatının arz ve talep değil seçilen olsun olmasın bir yöneticinin emir veya komutasına bağlı ve dolayısıyla arz ve talebi umursamadan sonunda da üretimin genelde çevreye, insan sağlığına veya dünyanın genelde güvenliğine dikkat etmeye gerek olmadan oluşması olacaktır.

İnsanlık bunun karşısında faşizmin dehşetli anılarıyla baş başa kalacaktır. Şimdi soyguncu eş-dost kayırmacılarının, demokrasiyi rezil eden uygulamaları, devlet tarafından korunmaya muhtaç insanlar için destek talepleri,

Türkiye’nin müdahalelerinin karşılayamayacağı destekler için yaptığı baskıların demokrasiye tehdit olması gibi etkiler var. Türkiye bu talepleri karşılamadı diye eleştirilir ki eleştiriler haklıdır. Ancak bu tezgah Türkiye hükümetlerinin karşılıksız Türk parasını tedavüle sürmesiyle finanse edilir. Genelde yaşlı analarımızın “ayağınızı yorganınıza göre uzatın çocuğum” dediği kurala aykırıdır. KKTC yönetimine verilecek TC yardımı bunu karşılayamaz. Biz öderiz desek ödeyemeyiz. Ödersek de içte arz ve talep kralına göre bizim para değil de TL kullansak TC karşılayamaz, karşılamaya kalksa ve bize KKTC’si basma izni verse yandık devalüasyonda rekor kırarız.

Velhasıl biz açmazdayız onun için hiç konu edilmezse de çözüm aslında çok başka konularda da gerekli ve tektir. Tek Kıbrıs ve tam ve eksiksiz demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri.

İki taraf deyip böldüğümüz yurdu birleştirip dünya demokrasilerinin onurlu bir üyesi olmak ve yerliye başka yabancıya başka konuşmak zorunda olmadan yaşamayı becermek şarttır.

Rum’un malında oturuyorsunuz geri verecek misiniz diye soranlara tereddütsüz barışın kıbrıs ve dünyada desteklenmesi için üstümüze düşeni Rum, Türk paylaşacağız ki adaletin kestiği parmağın acıtmayacağını anladığımızı ve garanti etmeye hazır olduğumuzu gösterelim.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin