Deniz gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin inan… tam yarım asır önce idam edildiler. Türkiyeye daha iyi bir dünya getirmek için devrim yapmak için yola çıktılar. Bu uğurda da idam edildiler. Daha ozamandan beridir ki idam edilmelerinin gerekçelerine hiç kamuoyu desteği bulunamadı. Develtin onca probaganda mekanizması ve baskı, havızaları sildirtip veya başka kimliklerle hatırlatma durumları da bir fayda etmedi. 6 Mayıs sabahı idam edilen Deniz gezmişler, hala yaşanır haldeyse, onların devrimci özlerinde bunu aramak gerekir. Öyle ki döneminde dahi Denizlere başka vasıflar katanlar dahi şimdi onların anısına konuşarak “nedenli inançlı” olduklarını söylemektedirler. Tam yarım asır geçti idamlar üzerinden, Çok daha yakında ölen nice liderler vardır. Onlar dahi unutulurken, Denizleri hala yaşatan kitlesel duyguların olması, verilen sosyalist devrimci mücadeledeki izlerin de bizat işaretidir.
Bugün 6 Mayıs. Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının idam edilmesinden tam yarım asır geçti. Hala bu idam gününü lanetleyip denizlere özlemlerle anımsanması dahi önemlidir. Üstelik, önemli paradoksal koşulalr da vardır. Sosyalist hareketlerin oldukça cılız olduğu, faşizmin yükseldiği, gerici kültürün kısgacında olunmasına rağmen, Deniz ve arkadaşları hala yaşatılarak geleceklere taşınmaya devam ediliyor. Bu önemlidir: sosyalist hareketlerin cılız, faşizmin etkin olduğu koşullara rağmen eski faşist liderler değil, Deniz Gezmiş, Yusuf aslan ve Hüseyin inan hatırlanıyorsa, düşünce etkinliğinin imkar edilemeycek kökleşmesinin sonucudur. Çocuklarına bu nedenle Deniz ismini koyan yüzbinlerin olması ise karşılığın da kültürleşmesinin önemli örneğidir.
Önemli bir yanlışa düşmeyelim: Deniz Gezmiş veya öteki sosyalist devrimci kişiler, kendileri devrim yapmak için yyola çıktılar. Atmışlar sonu ve yetmişlerde bu ğurda birçok devrimci öldü. Bunların devrim inancı ve mücadele etme gerçeği ile birlikte ele almamız çok önemlidir. Sosyalist oldukları, devrim yapma hedefli yolda mücadele verdiler. Öyle küçültecek duygusal sözlerle onların özü saptırılmaması gerekir. Hele de devrimcilik gerçeğini sulandırıp “demokrasiciler” denmesi, bence çok önemli bir utanmazlıktır. Hele de Denizleri sistem partili göstermek, duygusal popilizimle küçültme duyguları onların gerçek mücadele ve siyasal duruşlarını imkar etmek demektir. Oysa, Denizleri devrimci olarak kabullenip, mücadelerrini de ona göre yerleştirmek gerekir. Sosyalizme inanarak, daha iyi dünya hedefli mücadele verdiler. Boş gençlik heycanı deyildi. Nitekim, o dönemde yükselen sol dalga birçok ülkede devrimler de gerçekleştirdi. Türkiyede yenilmenin bir anlamda genelekseleştirilmesi de yanlıştır. Örgütsel konum ve koşullar her zaman başarıya taşımaz. Ama Türkiyedeki Denizler dalgası epey yol aldırtı. Değşşimin mümkün olduğu görüşü yerleşmeye başladı. Başka dünyanın da olası halini gösterdiler. ENyernasyonal dayanışmanın da örnekleri verildi. Sosyalist hareketlerin yenilmesine rağmen hala Denizler hatırlanıp anılıyorsa, demek ki bu mücadelenin nedenli etkili olduğunun da işaretidir.
Günümüzden farkları şu: kapitalist günümüzde birçok krizler vardır. Fakat, siyasal alanda sanki sistemi yeniden sürdürme yönetmi dışında olası yok gibi davranılıyor. Halbuki Atmış yetmiş döneminde direk sisteme karşı değişimle yola çıkıldı. Örneğin, iki gün katledilişinin üzerinden geçen dönemin Fatsa belediye başkanı Terzi Fikri belediyecilikte değişimle daha güzelin örneğini verdiği için devlet operasyonu ile Fatsa işkal edilip oda zındanlarda işkenceler altında can verdi. Ama,tıpkı Denizler gibi Terzi Fikri de Fatsa belediye örneği ile daha güzel yaşamanın örneğini yazdırtı. Boşuna değil Denizler yaşıyor, Terzi Fikri unutulmadı denmiyor. Nice Denktaştan Özala kapitalis sistem lideri yaşadıklarıyla pek de övülmezken, katledilen devrimciler hala izleriyle gelecek umutların da olası olduğu akılara kazılıyor. Öyle kazılıyor ki onları yerenler, asanlar dahi yaptıklarını savunamıyorlar. Sistemi ve devleti koruduklarını söyleyemiyor. Unutrmak tercihine saldırıyorlar. Denizlerin tam da Türkiyenin daha Natocu olma Amerikanın yeşil kuşağına eklenme hesaaplarıyla çakışan günlerde idam edilmelerinin de mesajı bir başka gerçektir. Bunlar hep unuturulurmaya çalışılınıyor. Ama olmuyor. Hem de sosyalizmin en cılız olduğu günlerde dahi Denizler hatırlanıyor. Öyle hatırlanıyor ki günümüz kimi resmi idolojik kesimler dahi onlar adına anı prokramları yapıyor. Onlara duyulan senpatiden destek devşirmeğe uğraşıyorlar. Hele o dönemin tanıkları, bunun nedenli yanlış olduğunu akılda tutuğu dönemde oluşuyor. Nerede ise Denizleri utanmasalar, günümüz Kılıçtaroğu Erdoğan ikilemine dek sokacaklar.
Yeni bir 6 Mayısa daha geldik. Yeniden gençliğimizdeki Denizlerin idamına tanık oluşumuzdan günümüzdeki yarım asrın zamanından konuyu alıp yazıyorum. Bunu hatırlatmak oldukça önemli. Ne unuturmak, ama nede saptırmamak önemlidir. Hele giderek sistemleşip devletsel eksen davranışındaki itihatcıların utanmadan Denizin kendi eksenlerinden olduğunu söylemesi oldukça düşündürücdür. Senpati ve sevilmekten destek devşirme hastalığı elbet sürecek. Hele de gösterecek örnekleri olmayanlar, sosyalistlerin de zahıflığından yararlanıp böyle kandırmacaya hep baş vurmaya hazıdırlar.
Denizlerin idamının üzerinden yarım asır geçti. Emperyalizme karşı bağımsızlık, kapitalizme karşı sosyalizmi ve Türkiyede Türk Kürt halkların kardeşliğini idam sehbasında yeniden vurgulaayıp can verdiler. Çok önemli noktayla tamalayalım: hep, yargı kararları kutsaldır kelimeleri ezberletilmeğe çalışılınır. Sanırım, Denizlerin idamıyla bize yargının da sistemi koruma gerçeğini kabullenerek, hukuki gelişmeleri de siyasal sistemle birlikte yorumlamamız gerektiğini kafamıza kazdırtır.Yeniden Denizlerin mücadelesine saygıyla eyilerek, nice daha güzel günler için mücadele dileklerimle.