Çok geriye gitmeyecem. Geniş alanı da hedeflemeyecem. K. Kıbrıs Türkiye coğrafyasında işi sıkıştıracam. Yine insanlardaki geniş havıza kaybını da düşünerek, kıyas yapma düşüncesinin sorgulama düzeyinden çok uzak oluşunu da hehsaba katarak, yakın dönemle kısa kader cilveli, tarihsel gerçeklerle günümüzde yorum yapmak isteyene yardımcı olmaya çalışacam. Tabi ki olanı normal veya görmezden gelip de hala başka havalarda dolaşanları da kapzamayacağı da kesin…
Mayıs ayının ortasına doğru gidiyoruz. Zaten, Mayis ayı yakın tarihi gelişmelerle de doludur. Bunları bu makaleye değil, günü geldiğinde yazıyorum. Ama, havaların tozlu ve pisliklerle örülü olması da artık kanıtsandı. Sanki biriken tozun cilveli kader oyunlarıyla tarih yolunu bulmaya çalışıyor. Resmi tarihten yırtılıp, doğruları dışarı vurma uğraşındadır. GTıpkı hemen aklıma gelen şu kısa dönemli gerçek gibi: Bizim irsen bey Türkiyeye şükranlarla dolu sözleri, besleme çekip Erdoğana şirin görünme hareketleriyle Ankaraya gider. Elbet, buradakilerin bir kısmını da muhbirlemeği unutmaz. Erdoğan ise bu yağdan alırken, dili de sertleştirkçe sesleniyor, sesi yükseldikçe yükseliyor. “Olrumu” kelimeleriyle soruları sıralıyordu: derken işin en cilveli kaderine gelindi: “Maaşın kaç”* Küçük sesini daha bir kısarak miktarı söyler. Boynu büküp ama yanıt verme zorunluluğu içinde konuştu. Aslında bu resim, k. Kıbrısta yeni paketin de ne olacağını anlatıyordu. Ama, irsen bey yeni paket ve eldeki yasalarla adaya dönerken, yandaşa şirin görünüp, sonra parti kurultayı ve seçimi de düşünerek adeta talimatın fırsatına da dayanarak binbeşyüz kişiye yakın kişiyi sınavsız ve geçici olarak işe alır. Yine de sonradan parti kurultayındaki zorlanmaları ve partisi kazanmasına rağmen seçimi kaybetme durumları hala akıldadır. Partisi kazandı derken, aslında CTp yeni görevler için de gereken gücü de toparladı.. Ama, bu dönem bol beslemeli, iftar yemekli propagandaya karşın işler yine de ters gitmeye devam ediyordu.
Halbuki şimdi Ünal bey hem de parti seçimlerinde sonuncu olmasına, yine kuruların Sucuoğlu lehine akarar almasına karşın üst el ile başbakan yapıldı. Onu eleştirenler dahi alkışla karşıladılar. Kimse Jet sgandalı, adapas rezaletini söylemedi. Yeri gelmişken şunu da ekleyelim: Ünal bey Jet sgandalı nedeniyle görevden alınır. Onu görevden alan Tatar ise şimdi kısa zaman sonra partisinin onayı dahi olmadan başbakan ilan eder. Arada olanlar konusunda da bol bol konuşuluyor. Kimin umurunda, yolsuzluk veya sgandal yapmak bir yere gelmenin engeli çoktan kaldırtıldı. Aynen öteki bazı kişiler gibi.****
- KIbrısta böylesi cilveli kaderler değişerek sürüyor. Tarihi gerçekler artık sayfalara döktürmek kalıyor. Peki bir de maaşı sorulan yer ile şimdi müdahaleci ilan edilen Türkiyenin de ayni dönemine kısa bir gezinti yapalım. Bizde irsen onyunları ile ilahklı siyasal İslamlaşma yapılanmaları kolayca dönüştürülürken, Türkiyede de hem rejim değişiyor hem de devlet tek adama doğru gidiyordu. Bölgesel BOP projesinin de siyasal liderliği ilan ediliyordu. Bunlar tırmanırken, mühürsüz zarflarla geçen yeni sistemin anayasa sıçraması oldu. Parti kapatma kolaylığı ve vekilerin muhaliflerinin hapise gönderme kuralları da geçti. CHP de buna evet dedi. Aynen klasik alman fıkrası gibi gelişmelr devam eidyordu. Yerel seçim belediye başkanlarına kayum atamalar, hDP liderlerinin tutuklanması dahi batı Türkiye muhalefetini harekete geçiremiyordu. Nede olsa, bu olanlar Türkiyede idi. ABD ve Rusya izinleriyle Suriye müdahaleleri de başladı. Meclisgte milli birlik ruhu canlanıp şahlandı. Evetler havada uçuştu. Girilen Suriye topraklarında ilhak kuralları de uygulanmaya girişildi. Nifus değiştirme hamlalerinden tutun idlipteki gibi dünyanın başka yerlerindeki cihatçıların yerleşmesine dek işler iyice ileriye taşındı. Halep 82 il olarak etrafta probaganfdalaştırıldı****
geldik günümüze. K. Kıbrısta oyun oynar gibi hükümetcilikler gerçekleştirilirken, Türkiyede de işler iyice sistemin hegemıonya yönüne doğru kulnanılıyordu. Baştan beri yargı önemli sopaydı. Başta HDp eksenine vurulan sopaya aldırmayan batı mmuhalefeti, şimdi bunu yemeye başladı. Sıra onlara dek daraldı. Kavala davası veya en son CHP İstanbul il başkanı Canan Kaftancı oğlu cezaları artık işin iyice gerildiğinin İstanbul mesajlarıydı. Kısa zaman önce hDP kapatma davasına dahi pek ses vermeyen batı devlet eksenli muhalefet, şimdi daralan alanda kendisini de bulmak zorunda kaldı. Sıranın Ekrem imamoğluna geleceği beklentileri de yoğunlaştı. Üstelik seçimlerin de artık nefesinin duyulduğu günlerden geçilirken….
Kaderin cilvesine bakın: hem türkiye hem de K. Kıbrıs ayni siyasetin gelişmeleriyle kendi koşullarında yaşıyor. Gelecekler de malum. Üstelik Türkiyede mülteciler veya kendi imkar çizgi ifadesiyle “sığınmacı” tartışması olurken, Türkiyedeki benzer K. Suriye ve K. kIbrıs uygulamaları da duyulmazlığa hapsedildi. Türkiyede değişen rejim kendi kurumsallaşmasını hala kuramadı. Hegemonya sorunu var. Bu yüzden müzik yasaklamalarından gençlik fesdivalerinin yaptırılmamasına dek keyfi yasaklar duyulmaktadır. Bunlar hep bir siyasetin yansıtılanlarıdır. İster farkedin ister farketmeyin. İşinize geldiğinde ve karşıtlarınıza vurduğu zaman alkışlasanız da son UBP olanları, CHP başına gelenlerin ibretlik dersler olarak anlaşılması önemlidir. Gerçeklerle konuşmak önemlidir. Yok görmezden gelip kendi sistem içi kalma zemini arandıkça, yarın siz de gerkkken duruma gelirsiniz. Ozaman da yediğiniz dayağı dahi söylememe korkusunda tutunmanızı sadece brakacaktır. UBP gerçeği bunun sonucudur. Ama teslimiyet ve çıkar sömürgecilik ve gericilikte kendini kurtarmak çok zordur. Hele de sıra size gelirse.