yaklaşımlarÖzkan YıkıcıFransa'dan Kolombiya'ya seçim zaferi - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Fransa’dan Kolombiya’ya seçim zaferi – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Teknoloji kısgacı yine beni yakaladı. Hafta sonu Karpazda internet kulanamadım. Doğrusu hem gelişmiş teknolojik hem de sömürgesel geri braktırılmış yaşantısıyla nedense hep karşılaşıyorum. Bu nedenle, konuyla alakalı makalemi, yine belirli uğraşlar sonrası kulanıma soktuğum teknoloji sayesinde yazıyorum….

Hafta sonu önemli iki seçim gerçekleşti. Fransada parlemento ve Kolonbiyada devalt başkanlığı seçimleri yapıldı. AB üyesi ve kapitalizmin önemli ülkelerinden biri olan Fransada, yeni sol hamlenin nasıl karşılık alacağı beklenirken, Kolonbiyada bir ilkin olup olmayacağı beklentisi de oldukça fazlaydı. Özellikle iyice tektipleşen, krizlerle yoksuluğu derinleştirilen kapitalist sistemde, solun eksikliği hep acı sızı şeklinde hisedilrken, bu seçimlerle nelerin olacağı merakının da önemi kaçınılmazdı. Bir farkla, K. Kıbrısta sol etiketi kulanan önemli kesimler olsa da sömürgesel savunu çizgideki sistemleşme sonucu bu tür gelişmelere şimdilik uzak durma tutumu yaygındır. Bu nedenle Kolonbiyada Petrosun kazanması veya Fransa solunun arayyışı K. Kıbrıs solunda pek de ilgi görmedi. Nede olsa çoğu zaten sistemleştiği için solu sadece etiket olarak kulanıp bir imaj idololojikleştirmenin ötesine taşıyamıyorlar.

Fransada yapılan seçimde, Makron parlementoda çoğunluğu sağlayamadı. Çoğunun kulandığı isimle Radikal sol ana muhalefet partisi oldu. Öteki önemli gü ise faşit Lopen partisi oldu. Bu parlemento denklemi bir anlamda Makronun istediğini yapamama veya öte yandan muhalefet ekseninin birçok Neoliebraleşme yasasına engel koyma gücünün oluşmasının gerçekleştiğinin işaretidir. Fransa epey zamandır böyle bir taplo görmedi. Üstelik Radikal solu radikal kelimesiyle aşırı değip algı oyunu da yapmasına karşın, milenşkinin probaganda gücü ve soldaki itifak sonuçta oluşan Fransa toplumsal fınıfsal gerilememesinin yanıtı şeklinde oylar dağıldı. Şimdi merak edilen, Fransız solunun mecliste yapacağaı duruştur. Elbeti, hakları geriletme çabalrında epey engel koyacağı kesin. Ancak, örneğin savaşa karşı politikası, özünde Ukrayna ve Suriye krizlerindeki görüşleri Fransada yayılırsa, gidrek AB faşist yükseliş sokağına da bir barikat yaratma seçeneği haline gelme şansı vardır.

Şu ayrımı doğru koyalım: adı hernekadar Radikal sol dense de özünde son yaptığı ayarlarla da bir sistem içi sosyaldemokrat hareket şekline gelindi. Ekolojik ağırlıkla AB ve Nato ekseninden şimdilik gerileyerek orta sınıfları da tutma, sermayenin ürkütülmeme dengesine dayatılarak güçlenme dönemi yaşanacığına benziyor. Bu durum yine sosyalist seçenek boşluğunu devam etireceği işaretidir. Ancak, trtersinden de Ukrayna gibi savaş karşıtı barış hareket eksenli tutumalr, başta Alman sosyaldemokratları da pek memnun etmeyeceği gerçeği de vardır. Radikal parti marjinal diye suçlanırken, onlar sistemin sosyaldemokrat ayarlı ekolojik planlarla önceliklerini duyuracak bir anamuhalefet dengesine doğru tavır koyacağı kesin. Sendikal ve öğrenci hareket güçlülükleri de düşünüldüğünde, Makron yapacağı söylediği emeklilik gibi yasalarda epey zorlanacağı kesin. Hele de Buna Ulusal cepe faşist partisinin de karşı olduğunu düşünürsek, parlemento çoğunluğu boyutunda işler karışık. Bir de hükümet konusu var. Şimdi azınlık hükümetinin Fransada devam edip etmeyeceği de soru işaretli. Fransanın karışımı ile öteki AB ülkelerindeki gelişmeler, belkide Radikal sol en azından bir kıvılcım gibi bazı olumsuzlukları biraz durdurma şansı vardır. Cormon ve Milenşenin rolelri de böyle. Cormon ingilterede göz göre göre kapitalist oyunlarla devredışı brakıldı. Fransada bazı tavizlerle Radikal parti mecliste bakalım neleri gerçekleştirecek. Yeni bir adımlarmı yoksa teslim olup muhalefetcilik oyununa tavla zarı atacak ikileminde izleyip göreceğiz. Unutmayacağımız: Fransada güçlü sınıfsal hahreketler ve öğrenci örgütlerin oluşu kadar, Sarı Yelekliler gibi sosyal muhalif hareketler de var. ****

Hafta sonu gelen önemli haber Kolonbiyada hem de eski bir gerillanın seçimleri kazanmasıydı. Bu ilkti. Kolonbiyada Sol eylimli ve M.19 gerile hareketinin üyelerinden Petro başkan seçiliyordu. Kolonbiya devleti demokratik bir yapısı yoktur. Ordunun gücü yanında, paraliliter yapılar, uyuşturucu kurumları gibi önemli militaris kurumsallaşması mevcut. Petro daha ilk adımdan, Ordunun ne yapacağı soruları hep sürmektedir. Bir de ABD bakımından Kolonbiya önemli bir merkezdir. CİA nin cirit atığı bölgenin önemli merkezlerinden biridir. Devlet öylesine otoriter ve militarist yapıları vardır ki Latin Amerikada darbe yapılması ihdiyacı duyulmayan bir siyasal yapısıdır. ABD ister uyuşturucu,ister sol gerila hareketlerine karşı Kolonbiyanın içinde hep vardı. Özellikle uyuşturucu işleri ile gerila hareketleri dönemlerinde Amerikan danışmanları yanında istihbarat ve askerleri de yer aldı. Venezuela gibi ülkelere karşı da Kolonbiya hep kulanıldı.

Onca güçlü devlet karşısında Gustavo Petro nasıl mı kazanı: herhalde benim yazılarımı okuyanlar hemen anımsar. Birkaç yıldır Kolonbiyada önemli soskak eylemleri oluyordu. Hükümete dahi geri adım atırıldı. Öğrenci hareketinden tutun sendikalar ve yerliler sokakta mücadeleler verdiler. Birçoğu katledilmesine rağmen bu direniş sonuçta onca militaris Kolonbiya da solcu aday ilk defa kazandı. Elbet kazanırkenki yükselen halk dalgası iktidar yolunda da devam etmesi gerekir. Militarist yapılı, özelleştirme histerileriyle dolu sermaye ve militarizim oligarşisi kolay kolay geri adım atmayacaktır. Bir de yapılıp da uygulanma sürecinde sıkıntılı olan Farg ile anlaşma var elbet. Petronun bunu uygulama yönünde de adım atacağı kesin. Vurguladığı toprak reforumu ile kamusal alanın geliştirilmesi ise sermaye ile istemese de karşı karşıya gelmesi muhtemel.

Bir net gerçek var: hafta sonu başkanlık seçiminde Kolonbiyada bir ilk gerçekleşti. Petro kazandı. Öyle bir devletin başı oluyor ki ilgili yapı kendini dahi katletmeye hep uğraştı. Bu önemli bir başlangıçtır. Halk sokakla güçlenirken, direnişler gerçekleştirirken, siyasal ilk karşılığını da alıyordu. Şimdi yönetme konusunda en başta yönetilecek devletin kendisiyle uğraşılması şart. Hele ordu her an darbe lafının duyulduğu günlere gelindi. En kirli politik katliyamlarda, uşuturucu mafya güçlenmesinde duyulmayan darbe kelimesi seçimi sol alınca olasılıklar içine konulmaya başlandı. Nede olsa Kolonbiya Latin Amerika ülkesidir. Bu tehlikelerin konuşulmaması da olmaz.

Kısaca, Kolonbiyadaki hafta sonu seçimi, başlayan yeniden Penbe sosyalist çizgisinin yeniden yükselmesinin yeni bir örnbeğidir. Şimdi Kolonbiyada olaaacaklar kadar, sonbahardaki Brezilya seçimi de daha bir öeneme gelindiğinin işaretidir. Kolonbiya bir ilki yaşarken, kazanma yanındaki ya sonrası sorusuyla siyasal izlenim devam edilecektir. Yalnız, Kolonbiyada devrim olmadı. Sadece Neoliebral politikalara karşı kazanılan seçim sonucudur. Yaşayarak göreceğiz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin