yaklaşımlarÖzkan YıkıcıHüzünle Mayısı da gönderdik - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Hüzünle Mayısı da gönderdik – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Gerçekten, mayıs ayı oldukça ağır yüklerle süresini tamamladı. Öyle tamamladı ki son 31 Mayıs son günü dahi birçok gelişmeyle kovalamaca oynadı. Gezi Parkı direnişinin yıl dönümü nedeniyle devletin şidet gücü yeniden yaşatılırken, Türkiyeye giden yeni atanan makamcı başının açıklama dahi yaparken ki hali, dolu sağnağına dönüşen zamlar ve daha nice olay Mayısı gönderirken, geride oldukça ağır tortularla Hazirana devrediyordu. K. Kıbrıs Mayıs ayının bu yılına bakarken de ilklerle de karşılaşacak. Hele de son müdahalelerle oluşturulan hükümet şekliyle yarınların pek de iyi hatırlamayacağı veya istemeyeceği gelişme halindedir. Ama, net olan iki gösterge vardır. Ünal beyin hem de coşkuyla döndüğü Ankaradan, yaptığı açıklamayı dahi doğrudürüst  okuyamaması ve daha kötüsü ölumsuz kelimelerin bazılarını olumlu gibi söyleme şekliyle, neden Ünal veya bunca müdahale ne sorularına pratikteki yanıtı oluyordu. ****

Mayıs ayı oldukça yüklü geçti. Bir tarafta hatırlanan yakın tarih günleri, yaşatılmaya çalışılan emek direniş mücadele bayramı gibi konularla günümüzü de sorgularken, sistemin işleyişindeki arızalar da oldukça fazla hıza doğru yöneldiler. Son 31 Mayıs günü dahi peşinden konuşturulacak çok gelişme braktı. Örneğin, atamalar şekliyle, müdahale tekniği ile seçtirilen ünal önce Makama oturdu. Ne jet sgandalı ne adapas yolsuzluğu veya sanal metyadaki dalga dalga yayılan durumlar, onun makama oturmasına hiç engel olamadı. Sonuçta teker teker her aşamayı hem de terlemeden geçti. Onu eleştirenler dahi hemen arkasına dizildiler. Sanki normalmışcasına işler tamamlandı. Herkes olanı biliyor, lafını söylüyor da iş durumu sorgulama pratiğine gelince, onaylamalar da ayakta gerçekleşiyordu. K. Kıbrısın nereye geldiğinin net siyasal hikayesi gibiydi.

Sonuçta, Ankaraya yolandı. Dün Sucuoğlundaki tutumlarla kıyaslanınca, Üstel oldukça fazla sıcak karşılandı. Fuat Beyden Erdoğana ve meclis başkanına dek görüşmeler yapıldı. Kıyaak yağcılık renkleri gözlerimizi nerede ise renk körlüğüne dek getirecekti. Hele yeniden açıklanan Protokol hikayesi bir başkaydı. Üstelik, onca şovla hamasi gösterişle adaya dönen Üstelin, açıklamaları birbaşkaydı. Kimisi hemen konuya şu cümleği ekledi; şimdi anladık, neden ırsrarla ünal dendi. Girişte de belirtim, konuşurken dahi şaşırmalar, olumsuz kelimeleri dahi bazen olumlu söylemesi, bazı kelimeler dili tam oturtamama karmaşalı bir söylem dinlendi.

Açıklanan bilgiler ise daha baştan gelinen teslimiyet kuralını yansıtıyordu. Üstelik Türkiyu şükranlığı da pek de becerilemiyordu. Örnek, bizde Piyango  dayresi var. Tabi ki spor dayresi falanla birlikte. Ama, protokola bakın: yok, soyunma odası, çimlendirme gibi spor yatırımları yapılacak. Türkiye sayesinde. Yine ihale konusu da daha bir karıştırılıp Ankara çıkışlı ama şirketlere Türk mütahitleri de alma denilecek. Oysa bizde, örneğin gençlik ve spor makamımız var. Piyango satışı dahi oldukça kar brakılıyor. Ama Fon tipi çalışıyor. Onun babsit yapacağı işi protokol ile banbaşka derinliklere doğru saldılar. Ancak, iş yandaşlama yağmaya gelince, bir değil, birkaç siyasal üst atama yapma uzaşılışla, resmen rant kapuşaricilik de oynanıyor. Aslında normal ülke olunsa

Denilen şekliyle bağımsız ülkeymişik yerine ülkeğiz olsa açıklanan yatırım şekilerinin hiçbiri bu derece reklamlaştırılık paketle işbirlikçiliğe gelemezdi. Demek ki tekrarladığım noktaya yeniden gelmeniz gerekir.

Oysa, anamuhalefet partisi dahi kendine sorulduğunda işkal yok diyecek noktaya dek geldi. Hep işi hükümete havale edip de destek beklemeye devam deniliyor. Koşullar net. Her defasında daha da geliştirilen şekliyle de karşımızda. Dokunmamak, onları yok sayarak gerçek aramak ise kendi kendini aldatmanın ötesine gelinemez. Bunu iki noktada hep yakalarız. Birincisi siyasal partilerin olayların önünde önderlik yapmamaları ve hedefi daraltıp işbirlikçilerle sınırlamaları ve örgütlerin önemli kısmının kendine zarar vermeme, sistemden faydalanma beklentisi nedeniyle hala gerçeklerden kaçıp yerlerini koruma duruşlarıyla görüyoruz. Şuna dokunma, bunu yazmayalım, kabul etsek de faydasız tutumlar, gerçekleri ret etme derecesine gelince, egemen siyasetin daha rahat ilerlemesine de yol açılıyor. Zaten en çok suçlanan yeni hükümetin kuruluş şeklinden tutun, son paketin imzalanma dönemindeki kimlerin hazırlayıp imzalatığı gerçekleri herkes bilir. Bilir da bazısı çıkar bazısı da kaybetmeme düşüncesiyle bunları yok sayar. Suçu teslim olup da işbirlikçi olana tokat atarak rahatlama arayışında sınırlar. Nitekim, Ünal kabinesi, paket ve siyasal meclis partileri ile önemli sayıdaki örgüt bu duruşla hep hükümeti suçlayarak sınırı koyuyor.

Mayısın son günü K. Kıbrısta böylesi taplo olurken; Türkiyede Gezi direnişinin yıldönümü nedeniyle anma yapmak isteyen kitlelere inanılmaz şidet kulanıldı. Bu muhalif kanalarda yayınlandı. Bildik yalanları da yönetim eksenli kesimler tekrarladı. Hala ısbatlanamayan keskin yalan olan “kadına işeme” suçlaması çekinilmeden hatırlatılıyor. Böyle bir olay olduğu ise hiç kanıtlanamadı. Tıpkı içkili camiye girip işki içmek idiyası gibi. Ama, Gezi direniş gününde Taksimde oldukça sert görüntüler oldu. Buda tarihi bir gerçeklik olarak akmaya devam ediyor. Tabi ki ne TC basını Kıbrısla ilişkin görüşmeleri nede K. Kıbrıs basını türkiyede sopa yiyen Gezi direnişçilerini haber yaptı. Egemen güçler buluşup yol alırken, muhalifler birbirinden habersiz duruyor.

Mayıs bu nedenle son gününe elveda derken, hüzünerler yüklü bulutları hazirana devrediyordu.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin