Genelikle, Lübnan denilince, hemen başta batı Emperyalist medyalar bir ağızdan bir örgütü atres gösterirler. Öyle ki israilin yaptığı katliyamları veya genel Lübnan sorunlarında hep Hizbulahı işaret ederler. Daha ileri gidip ikibinlerde İsrail işkaline direnen Hizbulahı tasfiye etmek için B.M. güçleri gönderildi. Tabi ki TC askerleri de vardı. Ozamanın Türkiye meclisinde konu epey tartışıldı. Fakat, Lübnana Suriyeye uygulanan anbargolar geliştirilirken, ülke baskı altındayken dahi kararlar değil de yine Hizbulah suçlanıyordu. Hizbulaha karşı “terörist” örgüt diye kararlar da aldılar.
Elbet amaç Hizbulahı savunmak değil. Fakat, gerçekten Lübnan gerçekleri değil de emperyalist önemli kesimler Lübnanı tamamen kontrol altına almak, israile karşı olan siyasetleri yok etme amaçlarını da gerçeklerle birlikte değerlendirmek de zorundayız. Üstelik ne acıdır ki tüm Ortadoğuda emperyalist sömürgecilikle mezhepçilik hep önemli kart halindeydi. Şiğiler hep karşıt görülüp saldırtıldı. Suriyeli Esatı da devirmek için Aleviliği kulanıldığını da aklın bir yerine koyalım.
Gelelim son gelişmeye: burada kafasında soru olana kolay bir yanıt verecek derecede net yaşanandır. Lübnan parçalı ve yine de parçalanmayan bir ülkedir. Onun da hakları vardır. Hele de uluslararası hukuk denen kesimde de çıkarları olması gerekir. Bu hklardan biri de kendi deniz sahasındaki hakimiyetidir. Tüm alanlarda olduğu gibi Lübnanın deniz münhasır alanına İsrail resmen tecavüz yaptı. Lübnanla anlaşmadan, onun idiya etiği alanda gaz olduğu için, İsrail bu alanı kendine bağladığını vurguladı. Peşinden de buraya üçlü anlaşmalı çerçevesinde gemi gönderdi. Gönderilen gemi de Yunanistan bandralıydı. Zaten Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail Doğu Akdenizde ortak araştırma yapmak için anlaştılar. Papara burda koptu.
Herhalde,bu konuya uluslararası hukuk veya ABD veya Britanya kıralığının uyarı yapacağını beklemiyordunuz. Nitekim ne arap ülkeleri ne Türkiye nede öteki kesimler konuyu duymazlığa getirerek sustular. Lübnan hükümeti ise başka deryalarda yüzüyor. Üstelik yeni hükümet için başta batı ve sudiler hizbulaha makam verilmeme baskısı da gerçekleştirmekten geri durmuyorlardı. Tam da bu sesizlikte bir örgütün sesi yükseldi:
Hizbulah liberi hemen demeci patlatı: Lübnan deniz sahasına girecek gemiği vuracağını açıkladı. Kendi haklarını koruyacağını belirti. İsrailin keyfi olarak kendi deniz haklarına saldırısına göz humulmayacağını belirti. Bu açıklama önemliydi. Üstelik ayni uyarı gemi bandrasının sahibi Yunanistana da bildirildi. Dünya medyası konuyla alakalı pek haber yapmadı. Çünkü ihlal eden,, yeri kulanmak isteyen israildi. Tıpkı israilin keyfi Suriyeyi bonbalahyıp dünyanın duymazlıktan geldiği gibi. Hizbulah ise açıklamayla resmen uyardı. Bu bize şu mesajı veriyor: neden Hizbulah sorusuna bir net karşılıktır. İsraile karşı olmak, israilin Lübnan işkalini durduran ve normal hale brakılırsa Lübnandaa egemen olma olasılığı nedeniyle hizbulah kırpırmalıydı. Hükümete girmeyerek, oyu düşrek ve tüm batının dahi yaptığı suikastları ona yükleyip malum terörist damgasıyla devredışı brakılmalıdır.
Lübnanla alakalı haberler bu nedenle pek verilmez. Hele Hizbulah lehine olanlara hiç dokunulmaz. İsrailin keyfi katliyamları normal hak gibi sunulup veya sesiz kalınırken, Hizbulah kendi yapmadığı eylemlerden dolayı dahi suçlanarak, tecrit yapılmak isteniyor. Elbet, Hizbulah ilerici bir örgüt değildir. Ancak anti emperyalist ve Siyonist yapısı vardır. Ezilen yoksulların da sesidir. Böylesi yapının güçlenmesi ise Lübnanın kolay kulanım alanı olmaktan çıkacaktır. En çok yolsuzlukla ünlenen Harerileri Türkiye dahil iktidarda görmek isterken, hizbulahın İsrail karşıtlığı nedeniyle de tasfiye edilme politikası dayatılmaktadır.
Etnik ve mezhep ayrımlı devlet palaşımlıLübnanda elbet tümü batı yanlısı değildir. Batının tercihleri vardır. Mezhep veya etnik kimlikerle dans ederken Hizbulahın mezhebine de karşı olma tutumu, günümüz parçalı lübnanı karşımıza getirdi. İsrailin işkkaline ve son Lübnan deniz haklarının savunulmasını da hükümet değil de Hizbulahın savunması da güncel bir çıkış değildir. Biriken Lübnan gerçeklerinin sonucudur. Bu konuda daha önceki Lübnan yazılarımı arşivlerden okuyup bilgilenebilirsiniz.
Kısaca, Lübnan yeniden İsrail tecavüzüne uğradı. Klasik karşı çıkma da Hizbulahtan oldu. Batı ise ayni teraneyi okuyor. Hele de Hizbulahsız lübnnn senaryosu da gündemde. Zaten, Batı hala Suriye nedeniyle uydurulan birçok yalanla ülke anbargo uygulamasında. Ekonomik yıkım derinleşiyor. Yeni seçimlerle kurulan mezhepli devlete Sünni başbakan aranıyor. Böyle garip bir ülkeden söz ediyoruz. Ama daha da gerçeği, Lübnan ve Kıbrıs daha klasik sömürgecilikten çıkarken, parçalı etnik kimlikli devlet kkonumlarıyla hep dış müdahalelere açık alan hlinde kurgulanıp hayata geçirildi. Son Lübnan gelişmelri ve Hizbulah gerçeği, genel emperyalist yeni sömürgeciliğin bir sonucu olarak yaşanmaktadır.