K. Kıbrısta sömürgesel kurumsal yapılanmasının çöküşünü yaşıyoruz. Talimatlı ve yetkilerin de devriyle ilhaklaşma deneğimleri süratle gerçekleşiyor. Kokuşmuş, çökmüş, çürümüş ve çirkeflerin yayıldığı süreci, gayet normal şekilde yaşayarak da uzlaşmaya çalışılınıyor. Denizlerin kirlenmesi, sokakların çirkefleşip çöpleşmesi bile bazı kıpırtıları yaratamıyor. Alışılan teslmiyet sömürge kültürünün esareti altındaki duruşumuzdur. Ekonomiye de krizler peşpeşe sıralanarak geliyor. İçsel sömürü şeklinden, sömürgesel ilişkiler bağlamlı gelişmeler, gayrınizami sermaye güçlenmesine devam edilmesi ile rantlaşmayla günü kurtarma, teslimieytle koltuk kapmanın da işbirlikçi yeni şekillenişlerinde debelenip duruyoruz.
İlgili şartlarda ekonomik krizler de derinleşerek devam ediyor. Krizler devam ederken de önemli gayrınizami sermaye gücü de artıyor. Gayrı nizami sermaye gücüyle birlikte dış sermayenin de bu alanlara daha sert şekilde girmesini de Falyalı cinayetiyle direk mesajla verildi. Bunlar K. Kıbrısın bir gerçeği olarak yaşandı ve devamı da geliyor. Son hükümet kurma şekliyle daha ilk adımdan ihalesiz yakıt alma milyonluk dolaşan bilgiler gereken anlayışın yansıyış resmidir. Ama, tüm bu gelişmeler ne yazık ki ülkemizde koşulalrıyla birlikte hiç ele alınmıyor. Sunulan açıklamalar sanki normal ülkeymişçesine aktarılıp öneriler sunulmaktadır. Buda yaşanan ile konuşulan farkını daha da derinleştirmektedir. Sömürgesel ekonomik gerçek, kurumsal çöküş veya tamamen dış etkenli oluş faktörleri hiç dikate alınmıyor. Daha da ileri gideyim, verilerin doğru olmadığını, ısmarlama şeklini sunduklarını bilmemize rağmen, sanki bunlar doğruymuş vetemel gibi algılayıp ekonomi konuşturulmaktadır. Ekranlarda bolca lafazanlıkla bilimselik satılmaktadır. Böylelikle bilimsel kırılmanın da zeminini bizat bilimselik akademisyenlik adına konuşanlar oluşturuyor.
Hemen basit örneklere geçelim: hepimiz biliyoruz ki açıklanan resmi rakamların çoğu gerçek değildir. Ismarlama veya banbaşka algı oluşturmak amaçlıdır. Günümüzde eflasyon ençok konuşulan ekonomik avramdır. Hele de maaşa yansıtma ve Asgari ücret nedeniyle bu konu önemsenir. Habuki tartışırken kimse kendinin de kabullendiği gerçeklere dikat etmez. Verilen hayat pahalığı rakamının ısmarlama olduğu, yaşamdaki karşılığı ile alaksız haldeki duruma nedense tartışırken önem verilmez. Böylelikle hem genel sömürge efendiye hem de işbirlikçilerine istedikleri gibi maaşlar ve öteki gelirlerle kolayca oynama gündemini de verir. Hayat pahalılığı oranı ile yansıtma ikilemli asgari ücret endeksli der kısgaçta tartışmalar gelir gider…
Bir başka örnek de şu: gerçi son dönemde fazla önem vermemeğe de çalışıyorlalr. Adamızdaki Milli gelir ilanları yapılıyor. Oysa Ulusal gelir öncelikle nifus sayısının bilinmesi ilkesi temel değerlerden biridir. Bunun bilindiği halde kimse nifus bilinmemesine rağmen nasıl ulusal gelir hesaplanıp büyümeden gelişmeğe yorumları yapıldığını da sorgulamıuor. Bunlar bilinip da tartışmalarda yok sayılan basit gerçeklerden birkaçıdır. Üstelik sistemsel tartışmalara girmezken, rakamlarla sıkışıp doğrulukları sorgulanmadan ekonomi tartışması yapılmaya devam edilmektedir. Reçetelerden de birkaç laf alıp öneriler sunulmaktadır. Bunu kimi akademisyenlerden tutun takkeci gazeteciye varan sözcüleri tekrarlamaktadır. Nitekim son elektrik ve piyango sorununda hemen “özeleştirilsin” laflarını yüksek sesle söylüyorlar. Halbuki ülkemizde birçok özeleştirme gerçekleştirildi. Hepsi iflas etti. En yakınen yaşadığım Belediye kamu taşımacılık özeleştirmesi veya çalışma döneminde sanayi holdin özelleştirmelerinin karşı masamda oturan memur tarafından gerçekleştirilme biçimi ve sonucuyla ülkemizdeki iflasını da gayet iyi bilirim. Piyango için de başta takkeci gazeteci hemen “özeleştirin” diyor. Kendinin hep övdüğü Ana da piyangolar özeleştirildi. Enerjide de elektrik alanında birçok bölümde de özelleştirme yapıldı. Zahmet edip de sonularına baksın.. Fakat, dedik ya, hep ezberle lafazanlık sıkıştırıp, rant hesaplı konuşmalar hep gerçeklerden kaçışın net gerçekleşenidir.
K. Kıbrıstaki son ekonomik krizleri tartışırken buranın sömürgesel gerçeği, dayatan Türkiyedeki ekonomik gelişmeleri birlikte değerlendirmezsek, hiçbir zaman ne nedeni nede geleceği net anlama şansımız yok. Bugün Türkiyedeki gelişmeleri bilerek önerilen paketleri doğrun okuyarak olayın özüne inmek mümkündür. Boşuna değil neden Ünal, Neden Ersin ve Arıklı soruları da yapılanlarla birlikte yanıp bulunur. Elektrik kurumunu tartışırken sadece son yakıt ihalelerindeki yüzlerce milyon rant durumuyla kimlerin önerisi olduğu birliktelikle yarınını de alırız. Unutmadık: daha gelirken, Teknecik santralinin Hantal olduğunu, Bursada kurulacak ken hantalık nedeiyle kurulmayıp buraya getirildiği hala aklımızda. Bu eleştiriyi yapınca da bugün özeleşsin diyenler “anamız verdi de siz hala memnun değilmisiniz” diyorlardı. Tüm bunlar K. Kıbrısın sömürgeseleşme ile birlikte yasadışılık kurallarının da yerleşmesi hedefli siyasal yapının günümüz versyonuna ulaştık. Boşuna değil uluslararası raporlard karrapa yolsuzluk ve uyuşturucuda hep K. Kıbrısa raslanmaktadır.
Demek ki sömürgesel, illhaklaşma ve yasadışılıklarıb topolamından kurtulmadıkça bu çirkef işlemeye devam edecek. Birielri zengin olurken de uçurum artar, bağımlı ilişkiler içeleşir. Sonra da rakamlara boğulup ekonomislik oynama alanı kalır.