Israrla, klektograsi yerine demokrasi var denirse, sömürge koşullarına bakmadan özgürlük çağdaşlık kondurtulursa
Bizim gerçek hikayemizin de mzasalınnı anlatmışoluruz. Sadece son haftayı mercek altına alırsak, aynen tekrar gibi kendimizi anlatırız. Hiç öyle uzun uzun da araştırmaya da gerekyok. Sadece Kurban bayramının da araya girip, dondurtma yoluyla bir boşluk oluşturma zamanını da dikate almamız da iyi olur.
Arife günü K. Kıbrısta “heycanlar” rüzgarlarını fırtınaya çevirir gibiydi. Elektrik yok, yakıt işi ise ihaleden alınıp “herşey yaparız şirketine” ihalesiz verilerek yeni bir soru dalgası yükselti. Hele de muhalefet lideri çadırını alıp krevatını da takınca, belgeler de eline geçti. Çoğumuzun duyduğu durumun da lider diliyle kanıtlanmasıydı. İhalesiz yakıt da seksen lilyon TL daha fazla ödendi. Bu artık net idi. Ama bir kelime duydum: Sayıştay! O mu? Emekli yaşını beş sene daha uzatma peşinde olduğu için susma ve yalaka sesizliğinin modunda bekliyor..
Bu gelişmeler olurken, normal ülkede olsa, denildiği gibi demokrasimiz şanlı kılınsa, ilk konuşacak olan Elektrik kurumunun makamcısıydı. Oda sırrakadem bastı. Resmi açıklama yok. Ama söylendilerin resmi görüşlerin önünde olup konuşulduğu günleri de yaşamak zorunda kalışımızın bilmem kaçıncısıydı. Hacı olmaya gitti denilip şeytan fıkrası dahi yazam. Karikatür çizenler de oldu. Fakat “hükümet suskun”. Saray ise yeni sarmusak ve fasülye siparişini artırmakla meşkul. Yemekte yiyerek biraz daa gaz atmada kulanacak…
Maliye makamcısı buharlaştı. Reesmi açıklama yok.Ama krizlerin adı elektrik. Ödenmesi gerekenler de arada söylentilere ekleniyordu. Hacı tılsımını kulanıp büyüsünü takıp sır oldu. Fırsatı kulanan ise jet hızındaki Adapas sgandalı yetkiliydi. Hemen Hacının adamlarının kellerini aldı. Gürltüler çıkmaya başladı. Normalmışın yeniden yazılımına girişildi. Kim kimin kelesini yiyecek. Sunat parti lideri mi olacak, yoksa Ünal onun kelesini mi alacak tartışmaları da aldı başını gidiyordu. Bayram döneminde Karpazdan iskeleye bu yorumlara sık sık tanık oldum. Bana sorulunca da ben de iskele denizindeki çirkefi söyleyip biraz gerçeklerle ilgilenin dedim. İskele sahilinde denize giren bazı yabancıya da denizin çirkefliğinden haberleri olup olmadığını da sordum. Normal ülkeymişik gibi yanıtlar da alıyordum. Tabela işareti veya uyarıcı bilgi verilmediği için bilgileri olmadığı yanıtında duraksamadım bile. Demek ki daha reklam yapıp ülkeği özgür denizleri temiz ilan edecek kamuoyumuz ve kandırılacak kesimimiz daha oldukça mevcut!
Herkes Hacının gelişiyle kimin kazanacağı beklentileri epey konuşuldu. Oysa Hacı efendi tıpkı buhar olup gidişi gibi yine gökten ine melek gibi ansızın makamda görüldü. Birileri giden kellerler konusunda laf bekledi. Ona göre yağ yakacak olanlar da merakları bir başkaydı. Fakat, sanki hiçbirşey olmamış gibiydi. Nnede olsa demokrasimizin hoşgörülü şanındandı yaşananlar. Gürleğişler birden bisikedileşti. Ses yok. Ama yine söylenti sahnesi dolu dolu geçiyordu. Gizli görüşmeler yapılıp uzlaşıldığı anlatılıyordu. Hele de ordan oraya savrulup kamış gibi bükülen UBP kesimi partinin büyüklüğüne sarıldılar. Ama ses yok. Sanki kısa zaman önce giden kelleler, söylenen tehtitler hiçolmamış gibidir. Şu mübarek zaman dilimi galiba ruhların içine işleyip hiç yaşanmayan afetmeler galiba günahları örter gibi akkp geçti****
Bunlar hep yaşandı. Daha da söylenecekler de bol. Avusturalyalı hikayesinin sürgün şekli ve ardından verilen demeçler ise bbizim yok bildirtilen gerçeklerimizin bilinenleri zinciri gibiydi. Hele de rüşvet almalar ve pazarlıkların hiç yabancısı değildir. Birisi de çıkıp anlatınca, verilen karşılık seksenlerden beri duyduklarımızın aynısıdır. Yalnız o zamanlar “para madem geliyor, size ne” çıkışı pek şimdilerde duyulmıuor. İnterpol ramaları mı:dileyen biraz yakın zamanı deşse belki de karşısındakini dahi bulur.
***
Gürlemeler oldu. Öyle boş sesler gibiydi. Halbuki son gelişmeler hep gözümüzün içine sokuldu. Birinin nasıl koltuğa getirlme şekileri zenginleştirilerek yaşatıldı. Jet hızları veya kapatılan sgandalar öyle gizli gizli olmadı. “Bizim çocuklar yapsın” sözleri de kapılar ardından gelmedi. Herşeyi yaparız şirket modeli ile çalışma da ilk değildi. Hacının nasıl makama geldiği, Başbakanlık atama yolunu nasıl onaylatıldığı daha sıcak gelişmelerdir. Deprem etkili olan bu tutumların daha sarsıntıları sürüyor. Ama yine de gürltü yapılıyor. Sanki Ünal efendi Hacı hazretlerini görevden alacak cesaret ve gücü varmış gibi de inanarak olası şekliyle konuşanlar yazanlar oldu. Ben ta baştan sorarak konuyu anlatıyordum: Neden Ünal tercih edildi. Hem de öyle yöntemlerle ki UBP resmen yerden yere vurularak,siz busunuz dedirtildi. Sonra Sunat hacı gömleği ile ksanın başına oturdu. Duasını okudu. Buharlaşıp kaybolup, sonra tılsım bozar gibi gökyüzünden iniyor. Bunları küçümsemeğin; siz hala Üstelin Hacıyı görevden alacağına inanıyor ve beklenti oluşuruyorsanız, Kleptokrasiden ancak demokrasi çıkarma siyasal figürü olursunuz. Hala Türkiye gerçeği ile konuşmak istemiyorsanız, burada olanları konuşarak zamanı da örterek kendi kendinizi kandırmanın ötesine gidemezsiniz. Gürlediler, sonra bisi kedileştiler. Özet bu.