Hafta sonu Pazar günü, Türkiyede HDP kongresi yapıldı. Türkiyenin parlementodaki üçüncü partisidir. Üstelik, her an seçim havası da sık sık tekrarlanıyor. HDP kongresi yapılırken, batı Türkiye muhalefet medyası dahi konuyu pek de gündeme taşımadı. Oysa, Türkiyede hep tek cepede AKP karşısında birleşilme gibi sözler havada uçuşuyor. HDP her yönüyle kritik dönemde kongresini yapdı. Kapanma davası sürüyor. Seçilen nerede ise hepsi belediye başkanları ya tutuklu veya yargılanıyor. Vekilerinin de dokunulmazlıkları teker teker kaldırılıyor. Eski katroların önemli kısmı hapisanede senelerdir tutuluyor. Üstelik, Kürt sorunu da artık Türkiyenin de ötesine geçip, Ortadoğu yelpazesinin merkezine oturdu. Yine de brakın merkezi havuz medyasını, Muhalefet medyası konuyu adeta neerede ise görmezlikten geldi. Arada birkaç kelime ile adet yerini bulsunu oynadı…
HDP kongresi gerçekleştirildi. Tam da herkesin konuşup kimsenin nerede ise konuşturulmayan koşulalrda bu kongre gerçekleşti. Devlet eksenli partilerin aslında HDP ile pek ilişkilerinin iyi olduğu söylenemez. Ama, erken veya zamanında seçim var. Herkesin de kabullendiği, HDP inin oyları belirleyici konumdadır. Ama, nedense özellikle muhalefet ekseni altılı masa kesimleri hala direk HDP ile toplantı yapmaktan kaçıyorlar. Bunu azda olsa kongrede gördük. Bazı muhalif partiler de katılmadı. Halbuki, herkese sorarsanız, Kürt sorunu var ve çözülmesi gerekir denir. Ama Kürt sorunu derken dahi iş devamına gelince olayın adını Kürt sorunu dahi koymaktan da kaçma ikilemi de yaşanır. AKP ise belli ki her dolabı çevirecek. Gerekir se Öcalanla temas kıklıp, lehine kulanmak isteyecek tutumu çekinmeden yansıtıyor. Yerel seçimlerde bunu zaten çekinmeden gerçekleştirdi. Çünkü hem devletin partisi hem de tabanı bunu sorgulayacak noktada değildir. Bir kul ilişkili siyasal duruş hala sürüyor. Muhalefet ekseni ise belirsiz haldedir. Bazı partielri ise bunu zaten istemediklerini belirtiyor. Bu tutumları son kongrede medyalarda gördük. Birçok küçük parti kongresi olsa da yayınlarında uzun uzun yer veren muhalif medya, nedense iş HHDP kongresine gelince bunu tekrarlamaz. Tıpkı meclis parti toplantılarını devlet eksenli partilerde gösterirken, HDP toplantılarını vermeme ikilemi gibi oluyor.
Halbuki, seçime gelince hep HDP konuşulur. Hatırlarsınız ayni durum Erdoğanın başkanlık sürecinde de oldu. Batı muhalif devlet eksenli başta CHP EKmeledini dahi aday gösterirken, bun un yerine Demirtaşın Erdoğanı başkan yapıp yapmayacağı tartışması tetiklendirildiydi. Şimdi de sanki öteki oylar tamam denip yine HDP tutumu uzun uzun konuşulur gündemler de oldu. Ama, HDP olmadan ve onların görüşleri söylenmeden. Aynen, suçlanarak uzak durma görüşleri gibi..
Bu tutum, Türkiyedeki ikilemin aynasıdır. Devlet eksenli partiler nedense muhalif sosyal muhalefet hareketlerle tamamen buluşamaz. Hep devletçilik idolojisi kısgacındadır. Bu yarılma genelikle birileri hakim ötekileri dıştalandığında da iktidar muhalefet ikilemli ayrışmalarla oluşturulur. Ama öteki sosyal muhalif veya ezilen emek cepesine kimse bakmaz. Sadece HDP değil: örneğin TİP parlementodaki bir sosyalist parti. Hem de vekileri de var. Fakat, Kemalist muhalif medya Sadet veya Doğru yol partisine verdiği yeri ona vermez. Daha ileriye gidelim: kurulan AKP karşıtı blokta ne HDP nede TİP çağrılmadı. Tamamen devlet içi bloklaşmanın yarılması şeklinde oldu ve muhalif medya da buna uygun politik duruş sergilemektedir. Bu nedenle, Pazar günü yapılan HDP kongresinden brakın izlenimler, haberlerde dahi çok az yer verildi.
Bu tutum, devletçi politika ile sınıfsal öteki kesim farkını yeniden tekrarlamaktadır. Sosyal muhalefet veya sokak direnişi ile Altılı masa itifakının neden buluşamadığının da öteki net temelidir. Bunlar Türkiye gerçeklerinin tekrarıdır. Biz bunu direk Kıbrıs ayağında yaşadık. Nitekim, K. KIbrısta olanlar bilir ki Türkiyede bu koşullarda kim gelirse gelsin, kurulan sömürgesel koşullar devam edecektir. İlhaklaşma adımları da konuma göre hızlanıp veya biraz yavaşlayacak. Ama, bağımsız Kıbrıs gibi hedef yok. Onun için gün gelir bizim merkezi sömürge koşullu partiler bazen Türkiyeye tersten itifak veya işbirlikler oluşur. UBP CHP veya CTP AKP tercihleri bunun aynasıdır.
Kısaca bir başka konuya da dehyinelim: lson günlerde K. Kıbrısta resmen elektriksizlik elektirkli zamandan daha fazla olmalya başladı. Elektrik politikasının da iflasının sonuçlarıyla debeleniyoruz. Söylenceler çok. Sözler havada uçuşuyor. Ama, elektrik veya zamlar kitlesel hareketlilik getirmiyorsa, demek ki buranın koşulalrının iyi okunması gerekir. Bu arada ana muhalefet başta olmak üzere partiler artık laf söyleyecek derecenin de gerisine geldi. Muhalefet ise lafla devam ediyor. Bu yüzden sömürgecilik geneline de gidilemiyor. Tutup da elektrik hikayesini tekrardan yazmayacam. Ama, herkes istemese de bilir; Fuat Beyin son gelişiyle söylediklerinden sonra elektrik konusu daha bir bataklaştırıldı. Özelleştirme mi yoksa başka çaremi bilinmez. Bilinen, yetkilerin elden alınıp basit birokratlara verilip yönetim ilhaklaşma şekline çevrildikçe, yerel makamlar daha bir hiçeleşir. Bu kural yaşanıyor. Artık brakın çözüm söylemeği, açıklama yapacak derecede dileri dahi dönmüyor. Şaka değil, inanmayan Tatarın ve Üstelin söylediklerine baksın. Zaten makamcılar yok. Saatlerce elektrik kesilir ve ahali sadece söylenir. Bu söylenme ve krizi iyi deyerlendiren Takeci gazeteci gibi kişiler de sermaye ve Türkiyeleşme lehine önerileri tek çare olarak bağırmaya da hız veriyorlar.
Kısaca, size iki örnekle merkez eksenli politika şekillendirmelerle, sosyal muhalefet etkilerini özetlemeğe uğraşdım. Bunlar son günlerin yaşananlarıdır. Böylesi yaşamlar ise Türkiyede bazı “muhalefet neden” sorularına ylanıtdır. Hele de dış politika veya içte ezilen kürt alevi kesimi için” gayet anlaşılırdır. Aynen K. kIbrıs sösmğrgesel koşullarda çıkar sağlama ve yığılan değişik nifus kesimlerle zaten sosyal muhalefet ortak paydaşlıklar çoktan kırıldı. Bunlar ise sosyal muhalefet ile parti ilişkilerinde ters yönde işlemektedir. Çare mi: bunu da gelecek bir yazıya brakıyorum. Çünkü, yine her an elektrik kesilme tehlikesi mevcut.