Temuz ayının sonuna saatler kaldı. Etrafı iyice sıcak kavuruyor. Üstüne, nem oranı da yükseliyor. Bir aşmazla karşı karşıya kaldık. İklimlerin bozulduğu gerçeğini, budefa sıcakların kavurmasıyla ve doğadaki bazı etkilerin filizlenmesiyle yaşamla iç içe karşılaşarak tanık oluyoruz. Ama, hala ne kimse konuyu net olarak konuşuyor, nede siyaset olalyı sorun görüp çare arama peşindedir. Bindik alamete ama kıyametemi gidiyoruzu dahi bilmemekteğiz. Bu kavurucu ortamda ve sıkıcı havada krizlerin de birbirini adeta maratona çıkarcasına kovalaması da işin cabasıdır. Tam da bu yüklerle iyice kamburlaşırken, Temuz ayına elveda ve Ağustos ayına merhaba demek üzereyken, makalenin kelimeleri de sıralanmaya başladı. Sıcaklık ter damlacıkları da yüzüme zaman zaman dökülüyor…
tamda Ağustosa merhaba diyecek ken, aklıma hemen bizim her yönüyle aynamız olan 1 Ağustos günleri geldi. Öyle ya, resmi söyleme bakarsak, 3 önemli yıl dönümünün de resmi tatil olayıdır. Ama paradoks hemen sırıtıyor. Resmi tatil ve tam 3 önemli olay denmesine karşın, özel sektörde tatil yok. Onlar hem de Ağustos sıcağında çalışmaya devam edecek. Öte yanda da koltukçularımız da hamasi atışlarla yarışa girip işbilikcilik ile kahramanlaştırma tarih ve siyasetden inciler dökemeğe şimdiden başladılar.
Dag-ha ilk başlangıçtan paradoksalık sırıtıyor. Resmi bayramlar ve kamu tatil özel çalışma iklemleri birşeylerin mutlaka yanlış olduğunun itirafıdır. İsterseniz, konuya biraz daha girelim: örneğin 1 Ağustosun önemli ilk kutlanan olgusu TMT kuruluşudur. Halbuki bunun böyle olmadığını, konuyu biraz deşenler bilir. Öyle ki TMT 58 yılında değil 57 yılının Kasım ayında kurulduğu gerçeği son döneme dek tekrarlandı. Fakat, resmi eksen bunu hep 1 Ağustos diyerek resmileştirdiler. Bunu da dayatarak simgeleştirdiler. Kurucular dahi karşı çıkmaması da herhalde eğer Kıbrıs gerçeklerini bilmiyorsanız, şaşırırsınız. Nitekim Özel harpçı olarak bilinen İsmail Kansu izin verildiği kadarıyla olayın Türkiye yüzünü yazdı. Hatta kendilerinin kurdurtulduğunu da kitabında belirti. Buda bize gereken mesajı verdi.
İlan etirilen 1 Ağustosa kaarşın, önceleri TMT bildirilerinin olduğu, bazı kararların alındığı hatta bazı Türklerin de vurdurtulduğu da belgelerle kanıtları vardır. Yine de hiçbir gerçek konulan simgeği oynatamadı. Zamanla unuturuldu, hafızadan sildirtildi. Söylemek isteyenleri de dıştaladılar. Bir başka TMT gerçek kuruluş kurgusu kutlamayla yeniden kaydedildi. İsmail Kansu izin verilen oranda zaten mesajı verdi. Bazı eski TMT kişisi de bu tarihin Denktaş ile ALiriza Buruşkanın örgüt et etkisinin olması ve Türkiyeleşmenin gerçekleşmesinin tarihi diye söylediler. Bunlar yaşandı ve günümüze geldi.
Bile bile yanlışı doğru olarak kabullendirildi. Elbet bunun siyasal nedeni de Özel Harp dayresi ve Türkiyeleşme çizgisini de takip ederek daha kolay anlarız. Değişmeyen gerçek, TMT 1 Ağustosta kuruluş yıldönümü olarak resmileştirilmesidir. Kimse artık sorgulamıyor.******
Gelelim ikinci olaya: 1 Ağustos Mağusanın da fet edilmesinin kutlanışıdır. Fetihcilik konusu banbaşka düşündürücü tutumdur. Fakat, asırlar önce Osmanlının adayı fet edişinin Mağusa konusuyla hala kutlanması çok hem de çok olarak ele alınmalıydı. Asırlar önceki fetih ve sonradan birçok başka ülke sömürgeleşmeleri olmasına karşın, hala fetihçiliğin kutlanması elbet ilginç gelmelidir. Ama bizde gayet normaldır. Osmanlı, fetihçilik ve asırlaar öncesi, sizce normal mı?
Son konu güvenlik kuvetlerinin kurulması: tek bir örnekle yetinecem: kurtuluş savaşında Atatürk düzenli orduya geçip de onu milli bayram diye ilan etimi? Bu bilgi dahi bizim neleri ulusalcılık resmi idolojisi yaptığımız düşüncelerin idolojik şekillenmelerinin önemli resimleridir. Kuvayi Milli yapıdan düzenli orduya geçiş ve kurtuluş savaşına giden yolu Türkiyede resmi bayram olarak ilan etmezken, fiylen adanın ikiye ayrılmassıyla gelen ordu ile yerel mücahit birleşmesinden bayram yaratmak da önemli siyasal düşüncedir.****
Görüldüğü gibi Temuz ayına elveda, Ağusstosa merhaba derken, bizim resmi tarih epey sırıtıyor. Bir dip not: ayni tarih 64 yılında Erenköye Denktaş ile Aliriza buruşkan da çıktıydı. Buda tuhaf 1 Ağustos gerçek tarihlerinden biridir.
Bilimsel kırılma, sömürgesel gerçek, yalanın resmileşmesiyle kolayca yerleşme kültürü, gerçek değil resmi güncel idolojik tarih kurgulayıp yaratma kuralları yaşamda buluşup kabullenilince, böylesi günlerin de resmi yerleşme kolaylığı da kökleşir. Şimdi, bu yanlışları artık brakın düzeltmeği, söylemek dahi tehlikeli hale geldi. Hamasi kıyım makinesi ve sömürgesel güç kurumsallaşmaları bu yanlışlarla gerçekmiş gibi konuşma siyasetine koşul sağlamış oldular. Göbels ne diyordu: “bir yalana nekadar tekrar ederseniz, oda o derece kabul görür”.