20 gün önce, Averof [DİSİ Lideri Averof Neofitu] ‘Kıbrıs-Yarının Planı’nı [Çevirmenin notu: 2021-2026 yılları arasında 1,2 milyar Euroluk AB fonlarının kullanılmasını amaçlayan Kıbrıs’ı Kurtarma ve Mukavemet Planı] sunarken, seçim kampanyası çerçevesinde kulağa hoş gelen yeşil kalkınma hedefini ortaya koydu. Çevrenin korunması ve iklim değişikliği ile mücadelenin vizyonunun merkezinde yer alacağı, sürdürebilir ve yeşil bir ekonomi ile ilgili görüşlerini detaylı bir şekilde açıkladı. Kıbrıs’ı önümüzdeki beş yıl içinde “sağlıklı bir yeşil devlet” ve “dünyaya örnek olacak” modele nasıl dönüştüreceğini başlıklarıyla anlattı. “Vizyonumuz yeşil bir Kıbrıs yaratmak ve onu Altın-Yeşil bir adaya dönüştürmek” dedi [Çevirmenin notu: Kıbrıs için yazılmış Hrisoprasino Fyllo (Altın yeşil yaprak) şarkısına referans yapılmıştır]. Ve bildik geveze tarzıyla Kıbrıs’ın ancak DİSİ’nin liderliğinde yeşil olabileceğini söyledi. Bu söyledikleri, hemen hemen Nikos Anastasiadis’in “çevrenin korunması politikalarımızın kalbindedir” açıklaması ve Kıbrıs tarafından çevreyi ve gezegeni kurtarmak amacıyla Avrupa seviyesinde inisiyatiflerin başlatılacağını duyurması ile aynı döneme denk geldi. Ki onun bu açıklamaları, bu ülkede yaşayıp yaşamadığını sorgulamamıza neden oldu.
Sonra aniden Akamas ile ilgili yerel plan ortaya çıktı. Ya da daha doğrusu, çoğunlukla çevre konusundaki yetkililerin tepkilerinden dolayı – bazı bölümleri ortaya çıkmaya başladı, çünkü her zaman yaptığı gibi, Nikos Nouris kamu çıkarını ilgilendiren bir konunun toplumsal bir tartışma konusu olmaması için konuyu her türlü tartışmaya açtı. Ve Kıbrıs’ı altın-yeşil bir yaprağa dönüştürecek ve dünyaya örnek yapacak olan Averof Neofitu ortadan kayboldu. Ancak, kendisine çok yakın durduğunu belirten, kendisi ile fotoğrafları çekilen ve ailelerini de DİSİ’nin ve Başkanının emrine amade eden bazı kişilerin, hiç durmadan konuşmalarına izin verdi. Bu kişiler de (televizyon) kanaldan kanala dolaşarak, Akamas’da arazi sahiplerinin inşaat yapabilmelerinin vazgeçilemez anayasal hakları olduğunu anlatıp durdu. Bu kişiler aynı zamanda sahil şeridine kadar erişecek “sürdürülebilir” ve “ölçülü” kalkınma ile ilgili vizyonlarını anlattı. Bu vizyonun içerisinde eğlence parkları, turizm tesisleri, çiftlikler, dinlenme tesisleri ve münferit evlerin yapılması var. Bu konuşmalar, bölgenin kalkınma ihtiyaçları ile ilgili belgeleri ve Natura 2000 alanındaki havyan türleri ve habitatları dikkate alınmandan yapıldı. Böylece, deniz mağaraları bölgesindeki (konut) inşaatlarını gözden geçireceği ve yapılaşmanın doğru şekilde yapılmaması halinde durdurulacağının sözünü veren, ancak daha sonra tüm bölgenin betonlaşmasına müsaade edenler bugün kendilerini Akamas bölgesinin geri kalanının düzgün geliştirilmesi için koruyucu ilan ettiler.
Son bir yıldır, Averof Neofitu bulmacanın tüm parçalarını yerine koyacak kişi olarak gözüküyor. Hiçbir zaman Akamas bölgesinin betonlaştırılmasına izin vermeyeceğini söylüyor ama aynı zamanda mülk sahiplerinin de mağdur olmasını kabul etmeyeceğini belirtiyor. Kendisi aynı zamanda ılımlı ve sürdürebilir bir kalkınmayla, insanların ve doğanın birlikte yaşayabileceği ve gelecek nesillere bırakabileceği bir çevre için çalışmaya hazır olduğunu söylüyor. Ancak yeşil kalkınma soyut bir konsept değil. Her şeyden önce çevreye saygı duyulmasını ve çevrenin korunmasını gerektirir. Böylece Averof Neofitu, çevre ve insanoğlunun bir arada var olması fikrini ön plana çıkarırken, daha da önemlisi bu ülkeyi örnek bir yeşil devlete dönüştürmesi konusunda kahramanlık yaparken, bu konsepti nasıl algıladığını bizlere açıklamalıdır. Hatta daha da önemlisi, yerel sakinlerin haklarını nasıl algıladığını bizlerle paylaşmalıdır.
Kalkınma alanlarının dışında düşünülen özel yatırımlar, tarım alanları ve çevre için önemli olan tepelere yapılacak turizm tesisleri veya Akamas’ın kalbinde açılacak taş ocakları, Neofitu’nun koyduğu sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği ile mücadele hedefiyle nasıl örtüşüyor?
Gelecek nesiller için çevrenin korunması hedefi, hükümet tarafından desteklenen yerel plan ile, sessiz kaldığı görüşleri ile, ve çevre koruma raporları ve çalışmalarına göre Natura 2000 koruma ağı, Akamas yarımadasında uzun vadede ciddi ve geri dönülmez olumsuz sonuçlar doğuracak bu çalışma ile nasıl bir uyum içeresinde olacaktır? Hafif ve sürdürülebilir kalkınmayı nasıl görmektedir?
Avreof’la görüştükten sonra Droushia bölge heyetinin belirttiği gibi, Akamas sadece o bölgede yaşayan insanları ilgilendiren bir konu mudur? Mülk sahiplerinin kişisel çıkarları, belgelerin de belirtiği gibi, kolektif çıkarların önüne geçebilir mi? Ne zamandan beridir adanın son kalan yeşil bölgesinde eğlence parkları ve otellerin inşa edilmesi vazgeçilmez ve anayasal bir hak olmuştur? Ve “herhangi bir mülkleri veya başka bir şeyleri olmadığı için çevrecilerin konuşma hakkı yoktur” diyen bu insanlar, tüm ümitlerinin, taleplerini yerine getirecek olan DİSİ’de olduğunu söylerken tam olarak ne demek istiyorlar?
Averof Neofitu’nun adaylığının başından beri yüzleşmek zorunda olduğu en önemli sorunlardan biri, toplumda yerleşik olan, kendisinin ülkedeki tüm büyük çıkar gruplarının arkasında (ve yanında) olduğu görüşüdür. Sonuçta bu, aday olarak yaptığı ilk açıklamalarında kendisinin de kabul ettiği bir şeydi. Bu nedenle, –hiçbir şey için değilse bile– halkla ilişkiler açısından, Neofitu’nun Kıbrıs’ın yeşil olmasındaki en büyük engel olan DiSİ ve hizmet ettiği çıkarları teyit eden bu tür seslerden uzak durmasını beklerdiniz. Ancak görünen o ki, bunu dahi yapamıyor.
Averof, yeşil Kıbrıs’ı bir kenara bırak ve bize Akamas’dan bahset.