Neo liberal sistem bir çöküş içinde. Acımasız sömürü ve bitmek bitmeyen zengin olma hırsı sayesinde sistem çökme noktasına geldi. Bundan kurtulmanın yolu geçmişte olduğu gibi bir dünya savaşı olur mu? Hayır olmaz. Nükleer silahlanma insanlığın sonu olacağını devletler anlamış olmalı.
Bu bunalımda her zaman olduğu gibi en çok etkilenen ve bunun bir yaşam kavgasına dönüştüğünü en çok hissedenler emekçilerdir. Bu nedenle sistem karşıtını yaratmak zorundadır. İşte yine umut sosyalist düşüncelerde yatmaktadır.
Özellikle Güney Amerika’da Sol’un yeniden güçlenmesi bu olgulardan kaynaklanmaktadır. Avrupa’da da sol gelecek günler için umut olmaya başlayacağına inananlardanım.
Türkiye’de 20 Yıllık Erdoğan rejiminin tek adam siyasetiyle ekonomik kriz daha da derinleşmektedir. Burada Erdoğan’ın bilim dışı ekonomi teorisi de bunu artıran etkenlerdendir.
Ulusal gelirin en büyük bölümünü saray ve onun etrafında kümeleşen oligarklar alırken geriye kalanı ise nüfusun %95’i almaktadır. Bu da sosyal devlet olgusunun bitip teokratik bir devlet yapısıyla baskıcı bir rejimi göstermektedir. İslami faşizm olarak siyasi literatüre girmiştir.
2023 seçimleri yapılırsa Erdoğan’dan kurtulma olanağı elde edilmiş olacaktır. Bunun için Cumhur İttifakına karşı büyük bir örgütlenme başlatıldı.
Özellikle dünyada umut olan sosyalizm düşüncesi, Türkiye’de de umut olma yolunda büyük mesafe kaydetti. Sosyalist ve komünist partiler kendi farklılıklarının önüne Erdoğan rejiminden kurtulup sosyalim mücadelesinin umut olması için birlikte dayanışma örneği gösterdiler.
TKP, Sol Parti, Devrim hareketi, Türkiye Komünist Hareketi Sosyalist Güç Birliği’ni kurdular ve ilkelerini açıkladılar. Bunların dışında harekete destek veren aydınlar da vardır.
Bu insanlar Türkiye’de kendilerini kanıtlamış ve mücadele geleneğini yaşayarak öğrenmiş kişilerdir. Yaptıklarının doğruluğu aklı başında her aydın ve yurtsever tarafından kabul edildiği ve bu dayanışmanın moral açısından da harekete büyük ivme kazandıracağı bir gerçektir.
Peki dünyada Sol’un ortak düşüncesi ve emperyalizme karşı mücadelede dayanışmanın gerekli ve şart olduğu tespiti yapılırken bizde bu niçin başarılmaz?
Bu konuda önce sosyalist olmanın gereklerini yerine getirmek önemlidir. Tüzüğünde sosyalist değerler yazılması fakat pratikte mevcut statüko ile özdeşleşmesi o partinin sosyalist olduğunu sorgulatır. Anladığınız gibi CTP’den bahsediyorum.
Genel seçimler öncesi bu konuda Sol’da güç birliği veya ittifak arayışlarına hiçbir şekilde sıcak bakmadı. Ada’nın kuzeyinde Türkiye’nin güdümünde olan yönetimi eleştirirken Türkiye’nin yaptıkları karşısında üç maymunu oynamaya devam ediyorlar.
Şimdi yerel seçimler öncesi aynı tutumunu devam ettirmek istiyorlar.
Bu konuda geride kalan sosyalist örgütler CTP’yi yok sayarak dayanışma örneği sergilemelidirler. Her örgütün elbette tüzüklerinde ilkleri vardır. Ancak bu aşamada Kıbrıslı Türklerinin kurtuluşu için Kıbrıs’ta bir çözümüm şart olduğu da bir gerçektir. Bu anlamda sosyalist güç birliği çözüm ekseninde birleşmelidir. Yerel seçimler bu anlamda bir araç olarak kullanılmalı ve özellikle Uluslararası tanınmışlığı olan Lefkoşa Türk Belediyesi’nin Statükodan beslenen ve statüko ile bir sorunu olmayan partilere teslim edilmemesi gerekmektedir.
Dünya’da ve Türkiye’de sosyalistleri güç birliği yaparken ve bunun yararlarını görüp inanırken bizim bunu yapamamamız en basit açıklamasıyla egoların hakimiyeti demektir.
Eğer kendine sosyalist örgütler bunu başaramayacaksa onların sosyalistliği de sorgulanmalıdır.