yaklaşımlarÖzkan YıkıcıErenköy direnişini seneler sonrasına gelirken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Erenköy direnişini seneler sonrasına gelirken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bazı yerinde gerçekler vardır ki bunların mutlaka dikkatle ele alınması şart. Olayın yaşandığı döemi iyi bilmek önemlidir. Eğer, daha baştan yaşanılan gelişme değil de gümlük idolojik formatla konu aktarılmaya başlarsa, hep bir eksiklik kalınacağı kesindir. Olayın özüyle değil de bazen abartarak, karşıtı yererek ve kendine dokunanı yok saydırtma bakışıyla geşmişleştirirsek, öz hep ötelenmiş olacaktır. Yaşanan süreç, hafıza kaybı veya unuturarak yeniden oluşturma kurallarının adeta tehlikesi altında yok edilip, yeniden yazılarak tehlikeli güncel siyasete damıtılma görevi yapma günceliğini oluşturur. Kısaca, koşulları ret, yaşananı değil de işine geleni almak, unutururarak güncel politikaya göre uydurma ve en tehlikelisi hafızadan sildirtip yeniden tarih yazma düşüncesiyle yaşanılan gerçekler hep yok edilerek yeniden yanlış olarak güncel siyasetin terkisine kondurtulur.

Kıbrıs tarihinde ne yazık bunu hep görüyoruz. Özellikle bazen abartılı kahramanlaşma, ötekini tüm suçu yükleme ve hafıza sildirtip güncel siyaseti koruyan geçmiş zırhı oluşturma tutumları ne yazık her baktığımız olayda bunu yakalarız. Daha kötüsü, ayni stratejişlerin gelişimi devam etiği, sistem dğeişim değil de kendini yenilerek devamını sağladığı için de hüzleşme ve sorgulama da oluşmamadığı için bu tür atmasyonlar resmi siyaseti besler. Ben 1964 yılındaki direk yaşadığım ve hemen sonra araştırarak sorguladığım batı Dİlirga olaylarında bu yanlışları pratikle de yaşadım. Nedense, hafıza sildirtip yeni siyasete göre şekillendirme tutumu, kahramanlık abartısı ile karşıta yüklenme kısgacı, yörede yaşanan birçok gelişmenin de hasıraltı veya tersinden algılanmasına da neden oldu. Dünkü YeDi ağustos yazımda direk kendimin de yaşamıyla örneğini de vardim…

Bugün 8 Ağustos Erenköy direnişi kutlanıyor. BU dahi ta baştan gün olarak sorgulanması gerekirdi. Çünkü genelikle tarihi olaylar ya başlanan gün veya sonuçlanıp imzalanan tarih olarak simgeleştirilir. Oysa Bozdağ Mansura saldırılarıyla başlayan ve Erenköyde tamamlanan saldırıların ilk habreket tarihi 5 Ağustostu. Fakat, buruada ince nokta 8 Ağustosun Türkiye uçaklarının bölgeği bonbalama günü olduğu için konulduğu tartışılmazdır. Bir anlamda tıpkı ml1 AĞıostos TMT günü gibi…

Batı Dilirga savaşını incelerken, salt bölgesel çatışmalarla hyetinilemez. Bu gelişmelerde Türkiyenin çıkarma yapma kararı, genel sert tepkiler üzerine orada okuyan Kırıslı öğrencilerin adaya gönderilme siyasal gelişmelerini de doğru bilmemiz gerekir. Bölgede tırmanan çatışmaların 18  Haziranına dek Türk kesiminin insiyatifinin daha ağırlıklı olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Mevsili saldırısı fiyasgo ile sonlanırken, Rumların bölgeğe yönelmelerini, ters yönde Türk köylerinde de komutanla çelişkilere dek varan sorunların yaşanma denklemiyle gelişti. YOrgacisin Mevsiliye gitmesi, Grivasın adahyı çıkıp bölgeye yoğunlaşması da Batı Dilirgada hem çatışmaları yoğunlaştırdı hem de silah güçlerini de artırdı.

Bu tırmanış özellikle bönemli siyasal kararla da bölgenin  fıçısını ateşe hazırladı. 25 Temuzda Makariyosun Açerson planını ret etmesi, ardından Vuruşkan ve Denktaşın 1 Ağustosta Erenköye çıkmasıyla birlikte bölgenin nedenli askeri ateşine sarıldığının son göstergeleri oldu. Sonuçta Yunanistan destekli saldırılar ve Türkienin uçak müdahalesiyle Batı Dİlirgada savaş alevlendi. Bunun sonunda Erenköy bir anlamda bölgesel savaş deneğiminin de halkası haline geldi. Bu Erenköy gelişmesi salt bölgesel Batı Dİlirga olalyı değildi. Türkiyenin Yunanistanın direk katıldığı, bazı hamleleri direk Kruşçevin müdahalesiyle engelenen uluslararası bir de boyutu vardı. Birçok siyasal kararların dans etiği bölge oldu. Boşuna dğeil TMT katroları, Grivas ve öteki yünan generalerinin katıldığı, Türkiye ve Yunanistan uçaklarının bonbalandığı savaş alanı haline getirilmedi. Bu gerçeklik sonradan Erenköye Rumların hiç geçemediği yolun da olmasına dek gidildi.

Görüldüğü gibi, Erenköy direnişi dneilince birçkaç hamasilik veya karşıtı yermekle iş bitmez. Hele gerçekleri yok ederken, kalan kırıntılarla siyaset yapma olunca, daralan alanda yalanın da atıldığı, karşıtlıkla kahramanlık ve savaşıldığı tartışmaların da olduğu zemini de iyice kayganlaştırır. Zaten, Ersin TaTatarın bu dönemki olayları bilmesini beklemiyorum. Bazı gerçeklerle iyice haşırneşir olup da şikâyetçi olmak isteyenler için durum oldukça geç. Nitekim kimse dokunmasa da yazılan kitaplarda dahi köylü talebe ikilemleri artık kulanılan mavzeme haline getirildi. Öyle ki kim daha iyi savaştı kahramanlık abartısının da kuşatılmış düşüncelerine artık yazılı kitaplarda raslamak kolaydır. Bir düşündürücü nokta da şu: Erenköyde mevzi olan tepeler vardı. Önce kendi isimleriyle anılırdı. Son ra şehitlerin ismi konuldu. Buna duyarlılık göstermek gerekirdi. Fakat, sonradan ilgili tepelerin ismi şehit isimlerinden de soyutlandırılarak Türkiye şehirlerinin ismi konuldu. Buda anlayana anla mesajıdır.

Kısaca, bir Erenköy gününü daha geçirdik. Kimi Erenköhye gidip şehitlerini andı. Yoğun bir kesim de fırsatı kulanıp pikn ik yaptı. Ama, öylesi konuşmalar oldu ki gerçeklerden nedneli kopulduğunun da acısıdır. Tekrar edelim: Batı Dilirga savaşları döneminde Kıb rısın   da AÇerson planı da tartartışılıyordu. Kimlerin imza etiğini de bilihyorsunjz. Bunları tekrardan yanyana koyup düşünün. Beni ilk yüzleşmeğe getiren net durum Açerson planını öğrenip ayni anda Bozdağdan Erenköye yaşadıklarımın kıhyasıyla birlikte oluştu.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin