Robert Bosch, Alman mühendis ve Bosch şirketinin kurucusudur. Onun akılda kalan en önemli sözlerinden bir şöyledir:” İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim”
İnsan hayatında güven çok önemlidir. Bütün kazanımlar güvene dayanır tabi kaybetmeler de güvensizliğe.
Bir politikacı bu sözü şöyle söyleyebilir mi:” İnsanların güvenini kaybetmektense seçimi kaybetmeyi tercih ederim” Bence söyleyemez.
Politika bir güven işidir aslında. Yönetime talip olanlar, halkın meclisinde onları temsil edebilme ve vekalet alma, vekalet isteme de güven işidir. Öyle olmalı.
Bazı kişiler, politikacılar ile çıkar ilişkisi içine girdiklerinde politikacının kişisel çıkar için verdiği sözlerle onları sınarlar. Bir politikacı oy alabilme amacıyla bazı insanlara menfaat sağlama sözü vermişse ve bu söz yerine getirilmezse o politikacıya güven duymazlar. Bu toplumsal düşünce değil tamamen bireyciliktir. Bu tip politikacı kişiye verdiği sözü yerine getirse de güvenilir olmaktan uzaktırlar. Halkın vekaletini kişisel amaçlarla kötüye kullanmış demektir.
Benim anlatmaya çalıştığım güven bu değildir. Topluma verilen sözlerin tutulması ve yalan söylenmemeli ve gizli saklı pazarlıklar içinde menfaat ilişkisini yönelmemelidir. Bir politikacı ancak böyle güven verirler.
Ne yazık ki politikacıların çok büyük çoğunluğu özellikle seçim dönemlerinde demagoji yapma yarışına girerler. Her gittikleri yerlerde nabza göre şerbet vermek, duymak istediklerini söylemek tek kelime ile yalancılıktır.
Yönetime gelen yani yürütme gücünü ele alan politikacılar halka her konuda hesap verebilir olmalıdırlar. “Örtülü ödenek” adı aklında halkın parasını çar çur etme hakları yoktur. Örtülü ödenek diye bir harcama hakkı olmamalıdır. Tüm icraatları açık, şeffaf olmalıdır. Adalet ve eşitlik duygusunu zedeleyecek davranışlardan sakınmalıdır.
Halkın vergilerinden oluşan bütçe harcamalarında kullandığı parada tüm yurttaşların hakkı ve alın teri olduğunu aklından çıkarmamalı. Harcama yaparken de böyle düşünmelidir.
Söylem ve eyleme olmalı. Vatandaşın kuşku duyacağı hiçbir eyleme yönelmemeli. Hangi makamda görev yaparsa yapsın eşit bir yurttaş olduğunu , kendisine güvenle verilen vekâleti kişisel çıkar için kullanmadığını hiçbir kuşkuya yer bırakmadan göstergelidir.
Bizim ülkemizde öyle bir anlayış yaratıldı ki devlette güvenilir olmak, dürüst olmak, yasa ve kurallara bağlı olarak görev yapmak “enayilik” olarak değerlendirilmektedir.
İşte biz bundan kurtulup yönetenlerin bize hizmet etmek için o makamlara getirdiğimizi aklımızdan çıkarmadığımız zaman çok büyük bir adım atmış olacağız.
Tabii ki bu bir kültür işidir. Ancak bunun örnekleri dünyamızda vardır. Biz niçin iyi örnekleri değil de hep kötü örnekleri alıyoruz. Bu da sosyolojinin konusudur. Biraz da inanın bireyciliğinde saklıdır. Güven, bir insan için en değerli hazinedir. Bugün güvenilir olmak, dürüst olmak size kaybettirse bile vicdan olarak size çok şey kazandırır. Onurunuzla yaşamış biri olarak anılırsınız.