Yüz yıllık Türkiye Cumhuriyeti döneminde cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın ters düştüğü durumlar çok olmuştu. Atatürk ve İsmet İnönü döneminde bile böyle durum yaşanmıştı. Bunlar devlet mekanizması içinde ve parlamenter sistemde olasıdır.
Özal le Demirel, Demirel ile Tansu Çiller, Ecevitler Ahmet Necdet Sezer arasında da yaşandığı bilinmektedir. Buna rağmen kırık dökük bir demokrasi vardı. Bugün demokrasiden değil teokratik bir devlete yönelme söz konusudur. Bu da özgürlüklerin ortadan kaldırılmasıdır.
AKP döneminde de Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan arasında yaşandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasında da oldu.
Tüm bu yaşananlardan kendine avantaj sağlamayı beceren tek kişi Erdoğan oldu. Yaşanan farklılıkları uygar insanlar gibi çözme yerine tüm yetkilerin tek kişide toplanması önerisiyle kendi isteklerine göre ucube bir başkanlık rejimi getirdi.
Bazı durumlarda iki başlılık aslında bir gereklilik olarak ortaya çıkar. HDP bu uygulamayı kadına siyasette verdiği değer olarak gösterse de aslında pratikte bunun çok uygun olduğunu da gördüler. Özellikle Erdoğan rejiminin Kürtlere yönelik siyaseti nedeniyle inşaların baskı altında tutulması, İstedikleri zaman istedikleri kişiyi sudan sebeplerle tutuklamaları göz önüne alındığında bunun doğruluğu ortaya çıkar. Eş başkanlardan biri keyfi olarak tutuklandığında diğer eş başkan süreci devam ettirebilmektedir. Bu anlamda uygulama zarar değil ikili bir yarar sağlamaktadır.
Şimdi Bizde de çift başlılıktan şikayet var. Bu parti başkanlığı hevesiyle de olabilir ama gelecekte Erdoğan’ın projesi burada da “Türk Tipi Başkanlık” sistemini yerleştirmektir.
UBP başkanı olmadan Erdoğan rejimi tarafından başbakan atanan Ünal Üstel son günlerde çift başlılıktan şikayet ediyormuş. Bunun zarlarını anlatarak Olağanüstü Genel Kurul istemiş.
Önümüzdeki yerel seçimlerde UBP içinde aday belirlemede son sözü kim söyleyecek? Başbakan mı Parti başkanı mı? Ya da Cumhurbaşkanı mı? İşte bu sorulara yanıt verebilmek için Üstel tüm yetkileri üzerine alarak mutlak hakimiyet istemektedir.
Üstel elbette ki bu kararı tek başına alamaz. Önce elçiliğe isteğini bildirmiş , Elçilik Ankara’daki külliyedekilere sormuştur. Büyük olasılıkla da külliye Üstelin isteğine uygun karar verecektir.
Esas mesele de Genel Kurula gidildiğinde Üstel yeni başkan olacak desteği alabilecek mi? Bunun göstergeleri mutlaka olacak. Mesela Türkiye’den gelip köy köy gezen MİT elemanları, MHP’liler toplantı yapmaya başlarlarsa anlayınız ki Sucuoğlu’nun sonu gelmiştir.
UBP içinde bunu hazmedemeyenler mutlaka vardır. Yapılan bu müdahale için mırıldanmalar olacak fakat sesleri pek duyulmayacak. Ne de olsa “ANAVATANA İHANET EDİLMEZ” diye öğrendiler.
Ha sakın ola” KKTC bağımsız ve egemen bir devlettir. Bu müdahale asla kabul edilemez” demelerini beklemeyiniz. Bunlar çıkarları için her kılığa girebilecek özellikte yaratılmışlardır.