Orman yangınları yazın tekrar başlayınca kamuoyunun gözü yangın önlemleri ve buna ilişkin alınacak tedbirlere odaklandı. Ancak ormanları bekleyen tek tehlike yangınlar değildi. Ormancılar Derneği, 5 Haziran Dünya Çevre Gününde açıkladıkları “Türkiye’de Ormansızlaşma ve Orman Bozulması Raporu”nu yayımladı. Editörlüğünü Prof. Erdoğan Atmış’ın yaptığı kapsamlı raporun başlıklarından biri de “Aşırı Odun Üretimi” idi. Burada piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda aşırı odun üretimi yapıldığı ayrıntılı olarak belirtiliyor. Raporda “Orman Genel Müdürlüğü’nün resmi verilerine göre; 2005 yılında Türkiye ormanlarından 13,9 milyon m³ odun üretimi yapılmışken, bu rakam 2017 yılında 18,8 milyon m³, 2021 yılında ise 31,9 milyon m³’e ulaşmıştır.” denilmektedir. Son yıllarda ormanla ilgili sanayi kollarının büyümesi sonucu Türkiye’de lif levha ve yonga levha sektörleri, MDF/HDF levha üretiminde Avrupa’da 1. dünyada 2. sırada, yonga levha üretiminde Avrupa’da 3. ve dünyada 5. sırada yer almaktadır. Özellikle pandemi döneminde başlayan hammadde sıkıntısı kereste fiyatlarını dünya ölçeğinde artırmış, üstüne döviz kurlarında meydana gelen yükseliş de hammaddeyi daha değerli kılmıştır. Sektörün ihtiyaç duyduğu kerestenin bir kısmı, 2018 yılı öncesi ithal edilirken o tarihten sonra tamamen iç kaynaklara yönelme olmuştur. Bu da ormanlar üzerinde baskıyı aşırı derecede artırmıştır. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2020 yılı bütçesinde gösterilen amenejman planında orman üretimi 22,3 milyon m3 iken idari baskılar sonucu gerçekleşen üretim ise 31,7 milyon m3 olmuştur. 2021 yılında bu rakam 36 milyon m3’ü geçmiştir. Böylelikle 2017 yılından itibaren 5 yıl içinde ormandan elde edilen odun üretimi (endüstriyel ve yakacak dahil) %100 civarı artış göstermiş, bu da raporda eleştirildiği gibi ormanlardan elde edilebilecek yıllık artımlarının çok üzerinde bir rakamdır ve orman dokusunu açıkça tahrip etmektedir.
Endüstriyel kereste, özellikle mobilya sektöründe kullanılmakta ve ihraç edilmektedir. Ticaret Bakanlığı’nın orman ürünleri ihracat tablolarına baktığımızda 2018 yılında 2,68 milyar dolar olan mobilya ihracatı 2020 yılında 3,42 milyar dolara 2021 yılında 4,28 milyar dolara çıkmıştır. Bunun yanında kağıt ve karton ihracatı da yapılmakta 2021 yılında 2,35 milyar dolar da bu kalemde ihracat gerçekleşmiştir. 2021 yılında toplam orman ürünleri ihracatı 7 milyar doları geçmektedir. Bilimsel kriterlere uymadan, ormanlardan elde edilebilecek yıllık ürünün çok üzerinde bir ağaç kesimi yapılmaktadır. Ağırlıklı olarak mobilya sektörünün talebi için ormanlarımız vahşice parçalanmaktadır.
Öte yandan son aylarda çıkan haberlerde yeni bir ithal türümüz olduğunu öğrendik. Başta İngiltere olmak üzere Avrupa’dan çöp ithal ediyoruz. Geri dönüşüm adı altında Avrupa’nın eskiden Çin’e yolladığı plastik atıklar 2017’den itibaren başta Adana kenti olmak üzere Türkiye’ye gelmektedir. 2017 yılında Çin, endüstriyel olmayan tüm plastik çöp ithalatını yasaklama kararı almıştır. Bu süre içinde Çin ve Hong Kong, dünya toplam plastik çöpünün %72.4’ünü ithal etmiştir. 2017 yılından önce Türkiye başta ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Belçika ve Hollanda olmak üzere toplam 3.616 ton plastik çöp ithal etmiş gözüküyor. Çin’in yasaklamasından sonra ise ithalatçı firmaların birden artması ve sisteme dâhil olmalarıyla 2018 yılında toplam 418.000 ton plastik çöp Türkiye tarafından ithal edilmiş. 2019 yılında 582.296 tona, 2020 yılında ise yaklaşık 700.000 tona çıkmış. 2021 yılında 757 bin ton civarında plastik çöp ithalatı yapıldığı görülmektedir.
Yani son beş yılda iktidarın politikası ağacı kes, yerine plastik çöp dik uygulamasıdır.
Bu plastiklerin önemli bir bölümü yasa dışı olarak yakılarak bertaraf ediliyor. Greenpeace Türkiye raporuna göre, Çukurova/Karahan, Seyhan/Kuyumcular ve Yüreğir/İncirlik çöp döküm ve açıkta yakım alanlarından alınan atık plastik parçalara ait numunelerde, çok çeşitli zehirli organik kimyasalların yanı sıra, nispeten yüksek konsantrasyonlarda çeşitli metal ve metaloidleri içerdiği tespit edilmiş. İncelenen lokasyonlarda tespit edilen klorlu dioksin ve furan miktarlarının, yakın noktalardan alınan kirletilmemiş kontrol toprak örneklerine göre Yüreğir/İncirlik sahasında yaklaşık 400.000 kat; Seyhan/Yenidam sahasında 8000 kat daha yüksek miktarlarda olduğu tespit edilmiş. Yani toprağımız havamız ve suyumuz, diğer canlıların yaşam alanı olan ekosistem bu ithal atıklarla zehirleniyor.
Atık ithalatı bununla sınırlı değil. Brezilya’dan gelecek Sao Paulo adlı asbestli uçak gemisinin sökümü İzmir Aliağa’da yapılacak. Uzmanlar, gemide yaklaşık 600 ton asbest(bazı kaynaklarda 900 ton), sağlığa zararlı (kanserojen) 645 ton kurşun ve kurşun kadmiyum ayrıca çeşitli toksik kimyasallar olduğunu belirtiyor. Akademisyenler Aslı Odman ve Bülent Şık, günlerdir bu kanserojen geminin Aliağa’da sökülmesi halinde özellikle bebek, çocuk ve halk sağlığı üzerindeki büyük etkilerinden bahsediyor. Ayrıca denizdeki tüm canlıları ve tarım alanlarını da etkileyecek bir yıkım söz konusu.
Uluslararası Basel Sözleşmesine aykırılık taşıyan bu geminin Türkiye’ye gelmesi önlenmelidir.
Bir yandan ülkenin en değerli varlıkları olan ormanlar katledilip satılırken, diğer yandan zehirli atıklar ülkeye getiriliyor. Her şey bir avuç gözünü dolar bürümüş sermayedar ve siyasetçinin çıkarı için dizayn edilmiş.
Vaktimiz daralıyor. Yaşamı savunmak için bu vahşi düzenin/iktidarın acil değişmesi gerek.