Haftalardır hem Yunanistan’da hem de uluslararası camiada, Meriç nehri üzerindeki kayalıkta yaşananlar tartışılıyor. Kısacası, bir grup insan – yaklaşık 38 kişi – kayalıklara çıktıktan sonra Türkiye ve Yunanistan tarafından kabul edilmeyince, orda mahsur kalıyor. Hatta iki ülkenin hükümetleri adacığın üzerindeki iddialarını reddetmeye kadar gidiyor. Ta ki, bir çocuk akrep sokmasından ölene kadar. Bu olayın ardından, Yunanistan, gecikmeli olarak bu insanların kendi topraklarında bulunduğunu kabul ederek müdahale ediyor, onları kurtarıyor ve ikinci bir gelişmeye kadar konaklamalarını üstleniyor.
Olayla ilgili tartışma hâlâ daha devam ediyor ve bu tartışmaların içerisinde çocuğun ölümü de sorgulanıyor. Orda bulunan görgü tanıklarının ifadelerine göre, ölen çocuk birileri müdahale etmeye tenezzül edene kadar bekletilemeyeceği için hayatını kaybettiği yere gömülüyor.
Şimdi, kendi evimize daha yakından bakalım. İçişleri bakanımız, sözde Ara Bölge boyunca var olan dikenli tellerin uzatılması ve (kendilerini dikenli tellerin arkasında bulacak) bölge insanının, ziyaretçilerin ve tarlalarda çalışmaya gidecek olanların belli prosedürlerle giriş çıkışlarının sağlanacağı demir kapıların yerleştirilmesi planını kararlı bir şekilde yürütüyor.
Kendilerini gerçek bir sahipsiz bölgenin ortasında yaşarken bulan Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlarının mağduriyetinden öte, mültecilerin bizim hayali önlemlerimize takılmayarak, her şekilde buraya gelmeye devam edecekleri ihtimalini de bir düşünelim. Ne olacak? Onların çektiklerine sempati duyacak ve – en azından – ihtiyaçlarını karşılamalarına yardım edecek, diğer bir ihtimalle de sonunda mallarına çöktüklerini gördükleri zaman duruma kendi yöntemleriyle müdahale edecek olan bölge halkı ve tarlada çalışanlarla kapana kısılmış bir şekilde yaşamalarına izin mi verilecek? Zira güvenli bir yere gitmek için her türlü riski göze alanlar, pes edip geldikleri yere geri dönmezler. Nereye dönecekler ki? Kuşkusuz her şekilde hayatta kalmaya çalışacaklardır. Ayrıca, Meriç’de gerçekleşen olay burada da gerçekleşirse, örneğin birilerini yılan sokarsa, bir hastalık veya doğum olursa…, nasıl bir tepki göstereceğiz? Yunanistan’ın yaptığı gibi, biz de “bizim sorumluluğumuz değil, sorumluluğu onları buraya yönlendiren Türkler alsın” mı diyeceğiz?
Tüm Yeşil Hat boyunca dikenli tel çekilse, hatta bir duvar inşa edilse veya bazılarının önerdiği gibi hat boyunca babutsa ekilse bile, bu sorun yine çözülmeyecek. Tabii, münhasır ekonomik bölgemize mayın döşemezsek. Dikenli tel çekmek göçmen sorunumuzu çözmeyecek. Yapacağı tek şey, Yeşil Hat bölgesini terk etmek istemeyenleri cezalandırmak olacak.