14 Ağustos’ta Türk ordusunun Kıbrıs’ta başlattığı İkinci Harekât’tan iki gün sonra Mehmet Ali Birand ‘Diyet’ kitabında 16 Ağustos 1974’te şöyle yazar:
-‘‘Güvenlik Konseyi’nin 2’nci harekâtla ilgili ateşkes kararını almasının 48 saat gecikme nedeni, başta karar tasarısı sahibi Fransa olmak üzere, Batılı ülkelerin ‘Türk harekâtının tamamlanması’nı beklemeleriydi. Kulislerde, gizlice Türk daimi delegesi Osman Olcay’a, ‘‘Hâlâ Magosa’yı alamadınız mı?’’ sorusu soruluyor ve ‘‘Ne bitmez 20 kilometreymiş bu?’’ diye de takılınıyordu. Batı, Ada’nın iki NATO üyesi arasında kesinlikle bölüşülmesinden memnundu. Ancak bu oyunun, yine Batı açısından iki yerine tek perdede oynanması gerekiyordu. Şimdi görünümü kurtarabilmek için, ikinci harekâtı ‘cezalandırmak’ zorundaydılar. Bu, dıştan bakıldığında çelişki gibi görünen, ancak kendi içinde bir mantığı olan ve genel kurallara uyulup hata ve beceriksizlik kabul etmeyen bir oyundu.
Başlanmış ikinci harekâtı yarıda kesmenin çıkaracağı başka karmaşık durumlar yerine, 48 saat daha bekleyip işin tamamlanmasını sağlamak daha tutarlı değil miydi? Nasıl olsa Ankara beceriksizliklerinin bedelini ödeyecekti.
Nihayet 16 Ağustos sabahı Güvenlik Konseyi oy kullanabilecek duruma geldi. Bir başka deyimle, Türk birlikleri Magosa-Lefke hattını tuttular ve şehri aldılar, hatta ‘sonradan ödün olarak geri veririz’ diye cep gibi bir bölgeye de sarktılar. (Burada Birand’ın kast ettiği Kapalı Maraş’tır.)
Magosa’nın alınmasındaki yavaşlık da, şehrin tüm Rum ve turistlerden boşalmasını sağlamak kaygısından geliyordu. Binlerce Rum’un oturduğu bir bölge uzun süre tutulamazdı’’…
Mehmet Ali Birand’ın tarihi önemdedir bu gözlem ve tespitleri. Türkiye’nin harekâtı tamamlamasını beklerken Batılıların tek derdi harekâtın yavaşlığıdır. Ateşkes kararı için harekâtın bitmesini beklerler!
14 Temmuz’un gerçek yüzü budur: Batının buldozeri olarak Türkiye sivilleri sürer. Harekât bu yüzden yavaştır, sivillere kaçmaları için ‘zaman tanır’ Türk ordusu…
Birand’ın ‘cezalandırma’ dediği de 14 Ağustos istila harekâtı tamamlandıktan sonra, Amerikan Kongresi’nin Kissinger’in tüm karşı çıkmalarına rağmen aldığı silah ambargosu kararıdır. Madalya gibi ambargo: Hem NATO’nun tetikçisi olarak etnik temizlik ile Kıbrıs’ı böl, hem de ABD ambargosu sayesinde ‘emperyalizme karşı savaşmış’ gibi hava kes…
Batılı devletler,
-‘‘Hâlâ Magosa’yı alamadınız mı?’’ ve ‘‘Ne bitmez 20 kilometreymiş bu?’’ sözleri ile aşağılayarak paralı asker muamelesi çekti Türkiye’ye.
2002 Kasım’ında 1974 Harekâtı sırasında Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olan Kenan Evren CNN Türk’te Mehmet Ali Birand’ın sorularını yanıtladı. Birand’ın ‘Diyet’ kitabında ‘sonradan ödün olarak geri veririz’ diye alındı dediği Maraş konusunda yazdıklarını da doğrular Evren!
Evren, çıkarma kuvvetlerinin “önceden saptanan sınırdan daha ileri gittiğini” açıklar…
Birand’a şöyle diyor Kenan Evren:
-‘‘Hatta bizim planımızda Maraş yoktu, ama Maraş da boşalmış bir vaziyetteydi. ‘Ne yapalım Maraş’ı?’ dediler. ‘Girin’ dendi. Hatta yanlışlıkla İngilizlerin üssüne de girdiler, sonra geri çekildiler…
‘İlerde masaya oturulduğu zaman toprak tavizleri vermek zorunda kalabiliriz, işte burada da tavizi verebiliriz’ denildi. O zamanın hükümetinin kararı buydu. Sayın Ecevit başbakan olduğu bir dönemde, bu karar, bize Başbakanlık’tan intikal etti. Onun için ben toprak konusunda katı değilim…”
Kenan Evren’in ‘veririz diye fazla toprak aldık’ sözü ile Birand’ın tespiti doğrulanır.
‘‘Hâlâ Magosa’yı alamadınız mı?’’ sözünü de Turgut Özal’ın yaşanmışlığıyla tamamlayalım:
Özal, Evren’den sonra cumhurbaşkanı koltuğuna oturur. Baba Bush ile görüştüğünde ona, “Efendim biz Kıbrıs’tan asker çeksek mi?” der.
Amerikan Başkanı Bush buna çok sinirlenir ve ona Türkiye’nin görevini hatırlatır:
-“Türkiye Kıbrıs’ta NATO görevi ifa ediyor, asker çekecekseniz söyleyin yerinize başkası geçsin…”
Bir ülke için en aşağılık mertebe başka devletlerin paralı askeri olmaktır.
(17 Ağustos 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)