BM 77. Genel Kurulu toplantısına Türkiye’nin himayelerinde katılan Tatar Türkevi’nde basın mensuplarıyla buluşmuş.
Hatırlanacağı üzere Kraliçenin cenaze törenine katılamayan Erdoğan da Genel Kurul öncesi Central Park’ta yürüyüş yapmıştı.
Erdoğan’a Dünya basını pek ilgi göstermedi. Buna rağmen Yahudi Lobisi ile görüşmeleri Türkiye medyasına servis edilmişti. Lobicilik faaliyetleri mutlaka para gerektiren faaliyetlerdir. Bu nedenle lobicilik bir meslek gibidir. Yani para ile yapılmaktadır.
Erdoğan dünyaca tanınmış haber ajansları veya ABD’deki ünlü medya kuruluşları ile bir program yapamamıştı. Adını birçoğumuzun duymadığı PBS kanalında söyleşi yaptırıldı. Konuştuklarını da kanal kendine göre vermişti. Örneğin: Erdoğan’ın: “ABD’de marketlerin rafları boş” sözleri yayın sırasında söylenmemiştir.
Böyle bir ortamda Tatar’ın ilgi görmesi elbette ki beklenemezdi. Devlet başkanlarıyla veya ülke temsilcileri ile çekilmiş bir fotoğrafını bile göremedim. Sadece Erdoğan ile görüştüğü haberi ve fotoğrafı yayınlandı. Oysa böyle bir görüşme için Ankara’ya çağrılması yeterliydi. Demek ki New York’ta çok silik kaldılar.
Bunun acısını çıkarmak için TC diplomatları ve iletişimcileri hemen Türkevi’nde basınla Tatar’ı buluşturdular.
Tatar böyle durumlarda mikrofonu eline aldığında ne söyleyeceğini tahmin edersiniz. Ben tekrarlamayayım.
Yaptığı açıklamalarda Kıbrıs konusunda müzakereler için taraflar arasında ortak bir zeminin neredeyse kalmadığını söylemiş.
Bu konuda kendi tarafını kastedebilir. Kimlerin tarafında olduğunu oradakiler bilmese de biz biliriz. Tatar’ın tarafı Kıbrıslı Türklerin tarafı değildir. Bu nedenle Kıbrıslı Türkleri kastederek konuşma yapmamalı.
“Federasyon öldü” sözü de Kıbrıslı Türklerin tespiti değildir. Bu tezi Erdoğan rejimi ortaya atmış ve savunmasını da Tatar’a görev olarak vermiştir.
Daha geçtiğimiz gün Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden olan Rusya’nın Kıbrıs konusundaki düşüncesinin BM kararları çerçevesinde olduğun açıklanmıştır. Bugüne kadar hiçbir GK üyesi devlet bu konuda çatlak ses vermemiştir.
Tatar Türkiye’nin tezini savunurken GK kararları için şöyle demiş:” Uzayıp giden Kıbrıs meselesinde, Güvenlik Konseyi’nin bundan 50 yıl önce aldığı kararlar”
Aklınca 50 yıldır bu kararanların güncelliğini yitirdiğini anlatmak itiyor. Oysa KKTC’yi kurup dünyaya tanıtmak için de 39 yıl geçmiştir ve Türkiye’ye bile tanımamaktadır. Bu da kararların ne kadar etkin olduğunu göstermektedir.
Erdoğan’ın dünyaya meydan okuması artık dikkate alınmamaktadır. Genel Kurulda yaptığı konuşma sadece Anastasiyadis’in cevap vermesini sağladı. Diğer ülkeler buna cevap verme gereği bile duymadı.
Kıbrıslı Türklerin mağduriyetinde sadece Rumların suçu vardır demek gerçekçi değildir. Evet Kıbrıslı Türkler mağduriyet yaşamaktadırlar ama bunun sebebi sadece ve sadece çözümsüzlüğü savunmaktır. Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını görememektir.