Gıda fiyatları aldı başını gidiyor. İnsanların geliri yerlerde sürünüyor. Yaşayabilmek için gerekli gıdanın fiyatları karşısında ücretler her gün, her saniye eriyor. Paranın alım gücünde gerileme önlenemiyor. Doğdukları dünyanın topraklarında doyamamak insanları geriyor. Buraya kadar sabredip okuyan okuyucunun; “Eeee ne var yani, bunu bilmeyen mi var? Zaten biliyoruz!” dediğini duyar gibiyim. Evet haklısınız! Sen, ben, bizler, onlar herkes biliyor.
Neyi bilmiyor(uz)?
Tencerelerin yarım yamalak kaynadığını ama yarın kaynama garantisi olup olmayacağını bilmiyoruz. Çokuluslu şirketlerin yarattığı kriz her yerde. Herkesin beynine çöreklendi yılan misali ve kanıksandı. Bundan nasıl çıkılacağı bilinmiyor. Daha pek çok şey bilmiyoruz. Çünkü tünelin ucunda ışık yok. Hükümet, “uyguladığımız tarım politikası doğru”, muhalefet “yanlış!” diyor. Bir kayıkçı dövüşüdür devam edip gidiyor. Devam eden kayıkçı dövüşü çokuluslu şirketlerin sömürüsüne perde oluyor, sürmesini sağlıyor.
Gelelim saadete
İşin aslı şu: hükümet mevcut tarım politikaları konusunda doğruyu söylüyor. Yani hükümetin uyguladığı tarım politikası ‘doğru’. Durun, hemen ne diyor bu demeyin, şaşırmayın. Önce niye doğru, nesi doğru, kime doğru onu konuşalım.
Hükümet küçük ve orta çiftçiyi ayakta tutmayacak, ortadan kaldıracak politikalar sahneliyor. Bunun için destekleri hem az veriyor hem zamanında ödemiyor. Bunun olumsuz etkisi ile çiftçi borçları 200 milyarı aştı, 250 milyara doğru gidiyor. Çiftçi borçlarının 4 milyarı takipte şu an. Yine hükümet ürün fiyatlarını maliyetler civarında belirliyor. Bu yüzden üreticiler toprağını ekemiyor, çiftçiliği bırakıyor. Bunlar ve çiftçi aleyhine uygulanan diğer pek çok politika sonucunda Türkiye’deki çiftçi sayısı 500 binin altına geriledi. SGK verilerine göre, 2011’de 1 milyon 121 bin olan çiftçi sayısı Haziran 2022 itibarıyla 490 binlere indi. İşte bu rakamlar da AKP hükümetinin uyguladığı serbest piyasa politikalarının doğru olduğuna tanıklık ediyor. Çünkü bizim “battık, yandık kül olduk” dediğimiz şeyler hükümetin bildiği şeyler. Bilmediğinden veya bilmeyerek zarara uğratma halleri değil. 1980’den bu yana her alanda olduğu gibi tarımda da uygulanan neoliberal politikalar AKP ile doruk noktasına ulaştı. Önceki hükümetler ve 20 yıldır hükümet olan AKP neoliberal politikaları doğru, eksiksiz, hatta fazlasıyla çokuluslu şirketler lehine uyguladı(lar). İşte böyle. Hükümetler çokuluslu şirketler için arımda serbest piyasayı – doğru, bir tamam- uyguladıkları için üreticiler çiftçiliği bırakıyor, tarım çöküyor. Gıda krizi yaşanıyor.
Muhalefet ile niye tencere kapak?
Muhalefet, tarımda uygulanan neoliberal politikalara karşı net değil. “Fiyatlar şöyle olsun, destekler az, borçların faizlerini sileceğim v.b” deniyor. Bunlar yanlış değil ama eksik ve kalıcı çözüm sağlamaz, çözülecek/çözecekler güveni vermez. Bu politik tarzla iktidar tura muhalefet yazı oluyor. O zaman yanlış olan ne? Yanlış olan tarımda neoliberal politikanın uygulanıyor olmasıdır. Neoliberal politikalarla tarımın kan ve doku uyuşmazlığıdır. Yani sorun sistemdedir. “Orasını şöyle, burasını böyle, düzeltiriz işi hallederiz” basitliğinde bir durum değil içine düştüğümüz girdap. Tarımın içine düşürüldüğü girdap sistem kaynaklıdır. Sistemi kökten değiştirmeyi öngörmeyen bir politik eksiklikle muhalefet
İktidar ile tencere kapak olur. Evet, iktidarın doğrusu sermayenin-çokuluslu şirketlerin doğrusudur, başarı diye anlattıkları çokuluslu gıda, tarım ve ecza şirketlerine kazandırdıklarıdır. Çiftçilerin mesleğini yapamaz duruma getirilmesi, tarımın şirketleştirmesi politikalarıdır. Bu da çiftçilerin ve halkın yararına değildir. Sistem deşifre edildiği, ondan kopulduğu oranda çiftçi mutlu, halk gıda krizinden kurtulur. Ancak halkın bugünden sistemden kopulacağını, yeni bir sistemin inşa edileceğini duymaya ve bilmeye ihtiyacı var. Ama flu değil net biçimde.