Kimsenin ret edemeyeceği önemli koşullarda, artık Türkiye seçimlere yaklaşıyor. Startlar artık verildi. Aylarla sayılan zamanda kartlar oynanmaya başlandı. Net olan, Türkiyedeki seçimlerin bildik koşullarda, normal halde yaplmamama durumudur. Nitekim, seçimler salt koltuk değişimi değil resmen sistem rejim geleceğinin de önemli kararlarının da verileceği kesindir. Bu koşullarda gerçekleşecek seçim, daha şimdiden sandık sonucu kadar, güvenli olabilme veya yapılacak baskıların endişeleriylen öne çıkmaktadır. Sandık hileleri ve rejimin geleceği sınırında oluşu, konunun çok yönlü izlenmesini getiriyor. Öyle ki şimdiden artan baskıların ve probaganda işleyişi dahi, yapılacak seçimin zamanı ve nasıl sorularını iyice kuşkularla artırmaktadır.
Türkiyede seçimlere adım adım gidiliyor. Normal koşullarda olsa seçim probagandaları ile kimin kazanacağı çizgilerinde gündemler üzerinden propagandalarla devam edilir halde olunacaktı. Halbuki bu hiç de öyle olmadığını son Hincancının tutuklanış şeklinden başta mesleki odalara karşı geleceği işaretleri olan operasyonlarla, daha sert kşulda geçeceği kesindir. Çıkarılan sansür yasasıyla resmen haber almaya konulacak tıkanış, merkezi demokratik yapılardaki mesleki saldırılar, sanki muhalif olanların nedereceğe geleceği kuşkularını da artırıyor. Daha düşündürücü olan, son Fincancının da tutuklanış anındaki kendini yeni kazanacak konuma koyan altılı masanın takındığı sesizliğe varan tutumdur. Bunlar aslında son dönemin Türkiyedeki siyasaln denklemin yeniden üretilmesinden başka bir şey değildir.
Türkiye seçime gidiuor. Yapılan son seçim yasalardaki oynamalar, sansür gibi önemli çıkarılan yeni iletişim uygulamaları ve en son Fincancının tutuklamayla başlayıp Tabipler birliğinin kapatılma çağrıları, nasıl bir seçim bizi beklediğinin en net işaretleridir. Tabi ki probaganda amaçlı düzenlenen toplantıyla da açıklanacak Erdoğan vizyonu da bir başka hamle olarak da ele alınmalıdır. Bu süreç gökten zenbil ile inmedi. İkibinlerdeki ABD projesi olup daha yasaklıyken Erdoğanın batıya tanıtılarak bizat Buşun katgısıyla genel Ortadoğu projeli siyasal islam başlangıcıyla başladı. Adım adım, göstere göstere geldi. Anıt ile Erdoğan anlaşması hala sır gibi hem saklanıyor hem de hafızalardan nsildirtiliyor. Oysa Erdoğan Anıt anlaşması, bir anlamda devlet içi mücadelede Erdoğanın öne geçmesinin de somut adımıydı. Kervanı uzun uzun anlatacak değilim. Yirmi yıllık yolculuk, sonuda karşımıza yeni rejim veya durdurulma ikilemişne dek getirdi. Bunun sinyalleri zaten somut halde hep verildi. Özellikle Kürt ekseninden başlayan baskı ve operasyonlar artık Batı Türkiyenin mesleki örgütlerine dek geldi. Hele seçime giderken seçim kurularındaki yeni uygulamalardan anayasaya atama şekilerine dek Erdoğanın öyle kolay kolay iktidarı brakmak niyetinde olmadığını kanıtlıyor.
Son olarak önce 12 gazeteci tutuklandı. Peşinden bir olayın araştırlmasını söylediği için Şebnen Koru Fincancının önce evi basılıp göz altına alınıp tutuklanma gelişmesi geldi. Hemen peşinden ağızlar Tabipler birliğinden Mimar mÜhendisler odasına kapatılma çağrıları yükseldi. Bu tip kuruluşların özerk olması ve belirli mesleki denetleyici özelikleri nedeniyle nedenli sınıra gelindiğinin tehlikeli gelişmelerin şareti olmaktadır. Fincancı tutuklanırken araştırma demesinin dahi suç ve öfke saçma gerçeği de seçime giderken nelerin olacağını da kuşkularla korkuları artırma yya yetiyor. Ama, baskılar devam ediyor. Yargı sopa gibi kulanılmaya hız veriliyor. Artık HDP vekileri değil CHP vekileri dahi fezleke rüzgarına verildi. Bunalr gelmekte olan seçimin nedenli önemli ve çok tartışmaya açık olacağının net kanıtlarıdır. Hele mühürsüz oylar gibi deneğimler de olduğu düşünülürse, salt oy kulanma değil, tetbir ve ihlaler karşısında direnç gösterme zorunluluğunu da yaratıyor.
Kısaca, Türkiye seçime doğru gidiyor. Fincancı olayı ile tutuklama şeklinden suç yaratma algısına çok önemli derslerle doludur. Bir dünya çapındaki katılımlarıyla atli tıp uzmanı kişinin idiyaların araştırılması lafını kulanmasıyla baskınla yakalnması sonucu, devamında mesleki örgütüne dek varan saldırıların başlaması, işin pek de kolay olmadığını göstermektedir. Elbet direk Kıbrısa da yansıyacağı da kesin. En basitini belirtelim: bir yetkili eğer mesayi saatında çalışanını hem de kamu alanındakileri dindersine gönderiyorsa, spor kulübü kurran kursuna çevrilmek isteniyorsa, daha ne söyleyelim:
yazarın tüm yazıları:
Özkan YıkıcıAdım adım seçimler yaklaşırken – Özkan Yıkıcı
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin