Biz külliye mi olsun, hastane mi diye tartışıyoruz. Oysa tehlike çok daha büyük.
Kıbrıs Sorunu’nun çözümü konusunda en büyük engellerden biri de Rumların güvenlik kaygılarını giderememesidir.
Garantörlerin 1974’teki pozisyonları nedeniyle garantörlük konusu da güven vermemektedir. Zaten Garantörler sayesinde adamız bölünmedi mi?
Son günlerde Türkiye’nin hem Kuzey Irak’ta hem de Suriye’deki sınır ötesi harekatları savunmanın ötesine taşmıştır. Bu topraklardaki askeri gücü ile Türkiye kendine bağlı bir yönetim oluşturma peşindedir.
Türkiye’nin bu politikası haliyle Irak, Suriye ve Yunanistan’ı endişelendirmektedir.
Yunanistan AB ve ABD’nin desteği ile Ege Adalarını silahlandırmaktadır. Bu silahlanma adaların savunmasını değil adalar üzerinden Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı savunması hedeflenmektedir.
Erdoğan rejiminin Ukrayna – Rusya savaşında tutarlı politika izlememesi, hem Putin ile hem de Zelenski ile diyaloğu sürdürmesi tarafsızlık politikası değildir. Bir yandan Ukrayna’ya İHA ve SİHA satarken Rusya ile ticari ilişkilerini geliştirmekte Emperyalizmin silahlı gücü olan NATO’nun Rusya’ya karşı aldığı yaptırım kararlarını uygulamamaktadır. Haliyle bu durum ABD ve AB’yi kızdırmaktadır.
Erdoğan’ın bu güven vermeyen politikalarını fırsata çeviren Yunanistan Başbakanı Miçotakis önce ABD kongresinde konuşma yapmayı başardı. Daha sonra ikili ilişkilerde Yunanistan’da yeni ABD üsleri açılmasını kabul etti. Böylece Yunanistan ve ABD ilişkilerinde bahar havası başlatıldı.
Bu fırsattan yararlanarak Yunanistan desteği ile Kıbrıs Cumhuriyeti de hem kara paranın aklanması konusunda gösterdiği performans hem de Rus Askeri gemilerine limanlarını kapatması ABD tarafından ödüllendirildi. Bu ödül de 1 Ekim 2022 tarihinden geçerli olacak olan silah ambargosunun kaldırılmasıdır.
Erdoğan ve Çavuşoğlu bu yarışı başlatma için açıklama yaptılar. Ekonomik yönden çıkmaz içinde olan Erdoğan rejimi bu şekilde bir taraftan 2023 seçimlerine malzeme hazırlarken bir taraftan da borçla oluşturduğu kaynaklarını silahlanma için harcayacaktır.
Bu şekilde hem Ege’de hem de Kıbrıs’ta bir silahlanma yarışı başlatıldı. Elbette ABD’nin silah şirketleri bundan memnun olacaklar. Biz Kıbrıslılar ise Adamızı birleştirme için umutlarımızı korurken bir anda silahlanma yarışı ile karşı karşıya kalıyoruz. İki taraf insanlarının vergileri yaşam kalitesini artıracak projeler yerine yaşamlarını tehdit eden projeler için harcanıyor.
Dilerim bu silahlanma yarışı Türkiye’de Rusya’dan alınıp aktif hale getirilmeyen S 400 füzelerini Kıbrıs’ın kuzeyine yerleştirme boyutuna gelmez.
Savunma adı altında alınan her mermi potansiyel olarak bir insanın hayatını sonlandırır. Biz bu silahlanma yarışına tüm Kıbrıslılar olarak karşı çıkmalıyız. Bu bağlamada çözümün aciliyeti bir kez daha gündeme getirilmeli, silahlanmaya ve savaşlara karşı ortak direnç oluşturmalıyız.