Futbol, kitleleri harekete geçirme ve ortak duygulanım alanları yaratabilmektedir. Tarihsel ve sosyo-psikolojik temellidir. Spor yapmak ve eğlenmek amacıyla oynanan bir oyundur. Önemli bir örneklem olduğunu düşündüğüm futbol oyunu, yaşamımız içerisinde karşılaştığımız birçok yönelimin/fikrin/zihniyetin/davranışın kökenini oluşturmaktadır. Futbolu sadece eğlence aracı bir spor oyunu olarak görmek hatalı olur. Simon Kuper’in dediği gibi “Futbol asla sadece futbol değildir!”.
Endüstrileşme/Metalaşma…
Kültürel olanın ekonomik olandan ayrı tutulamadığı bir döneme girişle futbolda büyük bir dönüşüm gerçekleşti. Futbol, 19. yüzyılın ortalarından itibaren kapitalist küreselleşmeyle toplumsal yaşamda daha fazla yer bulmaya başladı. Kapitalist rejimin değerleri bu alana hâkim oldu. Taraftarlar bir pazarlama nesnesi olarak “müşterileştirildi”. Futbol oyuncuları ise metalaştırılarak “profesyonelleştirildi”. Eğlenmek ve spor yapmak amacıyla oynanan futbol oyunu, popüler kültürle endüstrileşmiş bir alana dönüştü. Bu haliyle halka değil üst sınıfların çıkarlarına yani sermayeye fayda sağlar oldu.
Erkeklik…
Gözlemlerime dayanarak ilkokul çağlarında okul bahçesinde futbol oynayanların sadece oğlan çocuklar olduğunu söyleyebilirim. Hatta bu çocuklara, neden kızlar oynamıyor diye sorduğumda, “öğretmenim bu sert erkek oyunu” cevabıyla karşılaşıyorum.
Spora ve fiziksel aktivitelere kadınların ve kız çocukların eşit bir şekilde katılımını arttırmak için devletleri göreve çağıran uluslararası sözleşmeler vardır. Dünyada kadınlar ve kız çocuklar spor oyunlarına erkeklere oranla daha az katılıyorlar. Bunun nedeni spora karşı ilgisizlik veya beceriksizlik değil toplumsal cinsiyet rollerinin dayatılması sonucu oluşan eşitsizliktir. Örneğin, oyuncuların erkek olduğu oyun için “futbol” ifadesini kullanmak yeterliyken oyuncuların kadın olduğu oyun, takım veya ligler için mutlaka “kadın futbolu”, “kadın takımı” veya “kadın ligi” sözcükleri kullanılmaktadır. Basit gibi görünen bu dilsel kullanım bile eşitsizliğin ve tahakkümün olduğunu kanıtlamaktadır. Mesela İngiltere’de futbolun yaygınlaştırma ve oynatılma gerekçesi ergen erkek çocuklara centilmenlik kazandırma idi.
Homososyal bir ortam olan futbol, çoğu zaman ataerkil toplumun değerlerinin aktarıldığı ve erkekliğin yeniden üretildiği bir alandır. Taraftarlar maçlar esnasında slogan atma, küfür etme, pankart açma veya sevinç çığlığı atma gibi kolektif davranışlar sergilerler. Bu davranış ve söylemlerin çoğu cinsiyetçidir. Aşağılama/ötekileştirme kadın cinsiyeti üzerinden yapılmaktadır. Ayrıca medyadaki erkek egemen söylemler de eril zihniyeti yine yeniden üretilmekte ve pekiştirilmektedir.
Kimlik edinme…
Taraftarlar, maçı izlemek için günler öncesinden ortak plan yaparlar, kulüplerin satış mağazalarından takımına ait sembolik öğeler satın alırlar. Ortak duygulanım ve edimlerle, farklılıklarından kurtularak kendini kitledekilerle/diğerleriyle eş hissederler. Kabul görmek isteyen taraftarlar bir tarafın değerlerini kendi değerleri olarak kabul etmekte zorlanmazlar. Bu durum, statüyü kaybetme veya hiyerarşik düzende alt sınıfta olma korkusu barındırmadığından kişide rahatlama ve konfor hissi yaratır. Bağlılık ve duygulanımlarda ortaklaşıp, takımla özdeşleşerek kendilerine kimlik edinirler. Taraftar olmak; eğlence, iktidar, güç, üzüntü, sevinç, ulusal onur ve hepsinden öte kendi kimliğini kendi iradesiyle bulabildiği bir alan yaratır.
Futbolun modern toplumda yabancılaşıp yalnızlaşan bireylere alternatif, birleştiricilik rolü üstlendiği gözden kaçırılmamalıdır. Taraftar kendini özgür hissederek istediği şekilde slogan atma, sövme veya sesini yükseltme gibi haklara sahip olur. Bazen ise taraftarlar, zarar veren, olay çıkaran holiganlara dönüşebilirler. Holiganlık tek başına gerçekleşmez. Bilinçli olarak oluşturulur. Futbol, milliyetçi coşkularla kitleleri oyalayan popülist söylemin yaygınlaşmasında önemli bir rol üstlenmektedir.
Futboldan bahsedilen her anda, aynı zamanda siyasetten, kimlikten, ekonomiden, şiddetten ve toplumsal yaşamdan söz ediliyordur. Futbolun girift yapısı onu içinde bulunduğumuz dönemin en etkili iktidar nesnelerinden birine dönüştürmüştür.