yaklaşımlarYılmaz ParlanAdam işi biliyor - Yılmaz Parlan
yazarın tüm yazıları:

Adam işi biliyor – Yılmaz Parlan

Yeniçağ podcastını dinleyin

Toplum mühendisliği nedir derseniz işte budur derim.

Yeni Vali ayağının tozuyla geldi ve daha birinci dakikadan golü doksana çaktı.

Ona Vali diyorum çünkü Elçi olması için TC devletinin KKTC devletini resmen tanıması lazım ama biliyorsunuz ki TC Meclisin de henüz tanınma talebi onaylanmamış 39 yıldır buzdolabında bekliyor!

Dolayısıyla gelen elçi değil doğrudan bizi yönetecek olan Valinin bizzat kendisidir.

Maraş açılımında bizzat yer almış Başkan Erdoğan tarafından o operasyonda görevlendirilmiştir.

Yeni Valimiz gelmeden önce bizzat Başkan Erdoğan ve yardımcısı tarafından kabul edilip gerekli talimatları aldı ve yola öyle çıktı.

Bu arada Maraş’taki Vakıf mallarının Osmanlı toprağı olduğunu iddia edenlerden.

Yani rastgele seçilmiş biri değil.

Toplum mühendisliği devrede

Golü attı diyorum dakika bir gol bir!

Vali bey yolda eve gitmek için otobüs bekleyen bir üniversiteli çifti bizzat arabasına alıp evlerine kadar getirdi ve topluma şirin babacan bir tavırla gözükmeye çalıştı.

Kamuoyuna bir de fotoğraf çekilip servis edildi!

Belli ki toplum mühendisliğini çok iyi biliyor.

Türbanlı kız

Dahası burada araçta bulunan Türbanlı kıza dikkat çekerim.

Kızın Türbanlı oluşu tesadüfü değildir bir toplum mühendisliğinin daniskasıdır!

Mesaj da çok açıktır hem buradaki tabanına bir mesajdır hem de bu ülkede bu saatten sonra ne olacağına dair fotoğrafın en net resmidir o.

Siz hala bu ülkede Şeriat olmaz mı diyorsunuz?

Kusura bakmayın sizinle hem fikir değilim.

Bu fotoğraf aslında varacağımız köyün minarelerini de gösteriyor.

Siz bu fotoğrafa çok ama çok dikkatli bakın derim!

Toplum mühendisliği aksamadan saatin zembereği gibi zehir gibi çalışıyor.

Bununla da kalmadı daha ilk günlerden başka ziyaretler de yaptı Lokmacı sınır kapısına da gidip kapıdaki görevli polislerle samimi olduğunu gösteren fotoğraflar çektirip Kıbrıslıların beğeneceği türde ‘’Kıbrıs güzel insanlar diyarı’’ diyerek topluma sıcak mesajlar vermeyi de ihmal etmedi.

Kabul etmeliyiz ki adam işi biliyor.

Doğrudan yönetiliyoruz

Siz bu kadar Caminin, İmam ordusunun, bazılarının tenis kursuna benzettiği Kuran kurslarının, Külliyelerin, ilahiyat fakültelerinin, Camilerden bangır bangır en yüksek desibelle vaaz veren ve de TC’den sistematik bir şekilde buraya taşınan nüfusun iş olsun diye mi yapıldığını sanıyorsunuz?

Yeni Vali profesyonel bir atama olup burayı tek başına doğrudan yönetmek için atanmıştır bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Bunun için de bizzat Başkan Erdoğan tarafından görevlendirilmiştir.

Biz ise hala Meclis de demokrasi oyunu oynuyoruz!

‘’Prestij, itibar’’  

Hoşumuza gidiyor Meclis çatısı ve bize sundukları nimetler.

Düşünsenize başbakan, bakan, müsteşar oluyorsunuz altınıza gara Mercedes ve korumalar veriliyor, maaşlarda dolgun, telefon faturası ödemiyorsunuz, yurt dışından araba beyaz eşya, mobilya getiriyorsanız sıfır gümrük uygulaması, yurt dışı gezileri. Saymakla bitmiyor yani!

Meclis başkanı coşup üç koruma birden talep ediyor ve bunu hararetle savunuyor ‘’Devletin Prestiji, itibar’’ diyor.

Tek sorun bu oyuna biraz da kendimizi fazla kaptırmış olmamız.

Akıl ki ne akıl

ÇATISI ve ZEMİNİ çökmüş havlu atmış batmış bir devlette yerel seçimlerin peşine takıldık o kazanacak bu kazanacak kim kazanacak deyip çözüm arıyoruz.

Akıl ki ne akıl!

Devletin battığı yerde belediyelerin var olan sorunları çözeceğini hayal edip umut ediyoruz işte.

Kendimizi seçim heyecanına o kadar kaptırdık ki gonk çalınca destursuz sahaya indik hükümetlerin çözemediği sorunları, nüfusun bilinmediği bir yerde biz çözeceğiz!

Üstelik siyasi ve toplum iradesinin olmadığı bir yerde.

ÇATI ve Zemin’in çöktüğünü bir türlü kabul etmiyoruz.

Rejimin istediği de bu zaten gerçeğin farkına varılmaması ve 48 yıldır süren bu orta oyunun devamı.

Siyasi iradenin olmadığı yerde belediyecilik olmaz

Belediyeciliğin nasıl yapıldığı konusun da bile pek fikrimiz yok sallıyoruz da sallıyoruz gören duyan da 25 Aralık sonrası ertesi gün şehirlerimizin bir Amsterdam olacağını sanır.

TV’lerde Yerel yönetimin nasıl olacağını Yeni Kıbrıs Partisi dışında konuşan pek yok. Yerinde yönetim diye bir şey var ama son yasal değişikliklerle bunlar hayal oldu belediye başkanlarına sadece bir evrakı imzalamak kaldı yerinize her an TC’de olduğu gibi bir Kayyum da atayabilirler.

Yeni Kıbrıs Partisi zemin bulduğu tartışma alanların da Ankara’nın dayattığı Yerel Yönetimler yasasının sonuçlarından bahsediyor konuyu işgale getiriyor çünkü önümüz de duran tek gerçek bu.

Yoksa seçimlere inandığından değil bunu sadece tartışmak için yapıyor unutulmasın ki işgal altında özgür seçim yapmanız mümkün değildir.

Söyleyin bakayım neredeyse her hafta Bakanlar Kurulunun yaptığı 60-80 arası vatandaşlıktan ve de muhaceret dairesinin her ay binlerce insanı vatandaş yapmasından hanginiz mustarip değil?

Bu acı gerçekler gün gibi ortada dururken iradenin olmadığı bir yerde projeler hava da uçuşuyor.

Değişim siyasi iradenin olduğu yerde olur

Her şeyden önce Yerel yönetimlerde iş yapmak istiyorsanız siyasi iradeniz olacak ve paranız olacak şehirler böyle değişir.

Biz de ise her ikisi de yok.

Bazılarının Vizyon dediği geniş görüşlülük de pek yok.

Düşünün insanlığın koca Metropolleri trafiğe kapattığı yerlerde biz antik şehir Mağusa sur içinde trafiğe kapalı olan tek caddeyi trafiğe açtık.

Hâlbuki İtalya, Malta modern ülkelerin tümünde antik şehrin tamamı trafiğe kapatılır.

Belediye başkanlarımıza bunu gündeme getirdiğiniz de bunu yapmamak caddeyi kapatmamak için size bin dereden su getirir ama şehri değiştirecekmiş garibim!

Şehri yönetme iddiasındalar ama siz ana muhalefet partisi adayının bugünlerde tartışma konusu olan Maraş’la ilgili bir şey söylediğini duydunuz mu?

Seçimden hemen sonra belediyelerin birer ikişer havlu attığına tanıklık edeceksiniz ve size ‘’Enkaz devraldık’’ edebiyatı yapacaklar.

Güç merkezlerinin kapısını çalmak zorundayız

Battı yahu battı her ay bankalardan 200-300 milyon borçlanıp yola devam ediyorsun Türkçesi bu borçları sen değil çocuğunun çocuğu ödemek zorunda kalacak bunları artık ben değil biraz ekonomi okuyan her ekonomist söylüyor.

Nüfusun değiştirildiği bir yerde uluslararası kuruluşlara, güç merkezlerine, BM’ye gitmek onların kapısını çalmak yerine göstermelik seçimlerle çözüm arıyoruz!

Arkadaşlarımız sudan sebeplerle teker teker tutuklanıp içeri alınıyor dava açılıyor özgürlükleri kısıtlanıyor ve çember hepimiz için biraz daha daralıyor.

İşte tüm bunlar bir toplum mühendisliğidir ve tehlike çok büyüktür.

AB üyeliğini aktive etmeliyiz

4 minareli Camileri iş ola yapmıyorlar bilesiniz!

Bu bir simge bu bir mühürdür zaten TC’nin iki numarası bunu açıkça söylemedi mi?

Dahası ”Bu Yerleşkeye itiraz edenler bilsinler ki karşılarında TC devletini bulacaklar” demedi mi?

Ardından silahlı komandolar Yerleşkeyi koruma altına almadı mı?

İçine düştüğümüz bu durumdan kurtulmak istiyorsak ya Atatürk’ün 100 yıl önce işaret ettiği gibi yüzümüzü Batıya dönüp Batılı olacağız ya da yüzümüzü karanlığa döneceğiz!

Yapmamız gereken şey çok basittir.

Kıbrıs AB üyesi olup yapmamız gereken tek şey bu üyeliğin kuzeyde de aktive edilmesini talep etmektir.

Yoktur başka bir seçeneğimiz.

Yani ya Batı ya Şeriat!

Tercih tabi ki bizimdir!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin