Bir dilekle konuya girecem: inşalah bu yazım bir hafta sonra yayına girmez!
Yıl 2015. Ay, Temuz. Temuzun onsekizi idi. Erdoğan Baykala incilerle oyalıyor. Davutoğlu da Kılıçtaroğlunu hükümet cenderesinde oynatıyordu. 18 Temuz günü pek de duyulmayan bir görüşme yapıldı. ABD TC elçişsi ile başta istihbarat yetkileriri görüşme gerçekleştirdi. 20 Temuz: Kobani için yola çıkan sosyalist Öğrenciler, Suruçta ıKatledildiler. Katledenlerin IŞİD örgütünden olduğu kesin. Günümüzde hala belirsizlik var. 22 Temuz: Ceylanpınarda iki polis öldürüldü. Hemen PKK suçlandı. Ardından Türkiyede uçaklar kalkıp özellikle ıraktaki birçok bölgeği bombalayarak, yeni bir savaşa doğru hamle yapıldı. Böyllelikle Kürtlere karşı resmen çok yönlü baskılar başladı. Zaman içinde o dönemin b aşbakanı Davutoğlu, “kan aktıça oylarının artığını” söyledi. Böylelikle Kasım ayı yeniden yapılan seçimde oy artırarak AKP seçimi kazandı. Muhalefet mi: hemen sorgulamadan bombardımana destekte sıraya girdi.
Fakat tarihe bakın: aradan yıllar değil kısa zaman geçti. İki polisi öldürdüğü söylenen ve PKK suçlamasına neden olup Haziran Kasım dönemindeki şideti yaratan konu mahkemede beratla sonlandı. Suçlanıp da ardından bonbardıman başlanan olayda, suçlanan ikişiler suçsuz çıktı. Konu askıda kaldı. Fakat, onca kan dökümü ve AKP seçimi kazanma şekli olayın aydınlatılmasına dek oldukça mesafe alındı.****
Geldik mgünümüze: seçim dönemi yaklaştıkça, 15 Haziran Kasım dönemi de korkuyla söyleniyordu. Acaba sorusuna takılıyordu. Muhtemel gelişmelerle uyarılar geliyordu. Yeniden patlama ve fırsatla izin alındığı anda yeniden dış politik saldırıyla oy devşirmesi olacakmıydı. Korku seslendirildi. Uyarı tekrarlandı. Fakat, iş gerçeğe gelince de tutsaklık yeniden başlardı. Ne garip: ABD, Rusya ve Türkiye istihbarat yetkilileri görüşme yapıyor. Pek de haber falan da olmluyor. Ardından isdiklal cadesi bonba patlaması oldu. Daha kim sorusu yanıtlanmadan, sansür, yasak ve hemen resmi açıklama geldi. Suçlu yine PKK ve PYD ilan edildi ve karşılık tehtitleri uçuştu. Oysa bonbacının kimliği dahi soruları artırırken, Soylu Erdoğan çelişkili açıklamaların da ötesinde Soylunun güvenilmez birbirini tutmayan yükselen sesli söylemleri de kuşkuları artırıyordu. Hele saldırganın Kürt olamaması, tutuklananların da kürt kimlikli bulunmaması, bonbacının IŞİD eksenli tüm aylesinin iç içe oluşu ve kardeşinin b irinin ÖSO komutanı oluşu konuyu iyice karıştırıyordu. Ama, tüm bunların bir anlamı yoktu. Beklenenler oldu. Ezber bozulmadı. Rusya, ABD izninin de olduğu anlaşılır gibi olunca, Uçaklar Kuzey Irak ve Suriyeye bonbalar yağdırdı. Böylelikle alahın lütfü yeniden yakalanıyordu.
Ana muhalefet yine dizilme sırasına geçti. Bilip ve endişe etiğini söylediği gerçekleri değil devletçi şanlanmayı seçti. Fakat, fırsat olunca da olay genişledi. Zinen izin veren Suriye dahi asker ve sivil kaybedince mırıldanmaya başladı. Konu yeni fırsat oynuna doğru da kaydırıldı. Kara harekatı deniliyor. Rusya ve ABD ikilemde. Verilen söz keliemleri deniliyor da bölgesel dengeler ve Türkiye gerçekleri sıkışması devam ediyor. Seçim sürecinde muhtemel denilen ve AKP Lütfüyle sunulan tepsi şimdi doldurulmaya çalışılınıyor. Hele de Fehim Taştekinin de belirtiği gibi, bazı sımır yerleri bombalanır beraberinde insansızlaştırılıp kolayca kontrol etme taktiği şimdilik tutuyor. Rusya verdiği izni veya ABD yaktığı ışığı gizleme adına bazı açıklamalar yapılıyor. Önceki yazılarımda yazdığım gibi ABD ve Rusya onayı olmadan ne Kuzey Suriye nede Kuzey ırakta kuş uçma şansı yok. Hava alanlarını açtıkları gerçeği ile olanların denilenin ötesinde olmasının sıkışmışlığındaki demogojik sığınma açıklamalrı yapılmaktadır.****
Size kıyas için kısa zaman öncesi ile bugününden örnek yazdım. Bunlar günümüzde Türkiye seçim sürecinde yaşanırken, elbet Kıbrısa da yansımaması mümkün değildir. Hele de Kazım Denizcinin evinin basılıp aranması ve ardından söylenen gerekçeler oldukça acı uyarı içermektedir. Günümüz kapitalizzmin dahi kabullendiği Marksın dediklerinin hayata karşılık bulduğu kabulüne rağmen, K. Kıbrısta Marksın “teröre yataklık ve yardım etmekle” kitaplarının suçlanması, cahilik ve siyasi beceriksizliğin de ötsinde siyasal mesajı almamız şart. Bu arada Türkiyeye sokulmayan Münür Rahmancının konuyu Ankaraya yansıtması ve dava açma girişiminin de önemli hamle olduğunu, gerçeğe uygun durum işareti olarak anlamak da önemlidir.
Kısaca, zor gnlerden geçiyoruz. Daha kötüsü,, Seçim oyunları için hem dış saldırılar hem de savaş teknikleri yürürlükte. Bu tehlikelerin elbet Kıbrısı dıştalamayacağı olasılığını da akılda tutmamız önemlidir. Kriz, aşmazlık gibi koşulalrda savaşın hep baş vurulan araç olduğunu sakın ola akıldan çıkarmayalım.