yaklaşımlarÖzkan YıkıcıÖlüm yıl dönümünde Atatürk - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Ölüm yıl dönümünde Atatürk – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bugün On Kasım. Türkiye cumhumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün ölüm yıl dönümüdür. Onun anısına bazı sözleri de yazmanın önemini da dikate alarak konumu seçtim. Atatürkün Türkiyenin kuruluşunda n tutun sonrasında olanlarla yeni Devletin önemli lideri olarak tarihe çoktan kazıldı. Böylesi anma günlerinde ise zaman geçtikçe, kaçınılmaz olarak gelinen yer, yapılanların etkileri ve ilgili zamandaki dikate alınması gereken derslerle birlikte yorumlanması önemlidir.

Genelikle, bizde bu tutum hiç alışılmadı. Liderler sadece anılır ve günün djurumuna göre de konuşulur. Nitekim son döneme dek Atatürkün ölüm yıl dönümünde  klasikleşen anmalarla geçiyordu. Hat da giderek doğalaşan anmaya doğru gidiyordu. Bir ülkede kendini kuran lideri anlama veya tartışma dönemi, genelikle rejimdeki tıkanış veya şu anda Türkiyede yaşanan şeklkiyle, yeniden rejim değişimin hem de pratikle de yaşandığı dönemde öne çıkar. Bir anda lider resmen sarılacak simge ve karşıta mesaj olarak daha duyarlı öne çıkarılır. Özellikle Türkiyede son yıllardaki hamlelerle gidişatın yönü sonucu, muhalefetin direncinin çok cılız olması sonucu, Atatürkün değeri de artı. Dikat edersek, Örneğin ANıtkabire ziyaretler oldukça artıyor. Hele de milli günlerde veya Atatürkü anma gününde halk Anıtkabirle bağımlılık dan öte resmen rejimdeki gidişta karşşısındaki endişelerini de belirtme eylemi olarak yapmaktadır.

Senelerdir hem Kıbrıs hem de Türkiyede Atatürkü anma On Kasım günelri yaşadım. Yayınlar dinledim. Ancak özellikle son yıllardaki tıpkı öteki Türkiyedeki günler gibi, Atatürkün de ölüm gününde giderek Anıtkabir ziyaret eylemleri ve onların daha bir öne çıkarılarak vurgulandığı döneme girdik. Üstelik Türkiye devletindeki AKP kurumsal ele geçirme ile de yapılan uygulamalarla Atatürkün yaptığı devrimlerin geriye getirilişi, yeniden gerici örgütlenme hamleleri ile resmen diyanet ve tarikatların, vakıflarla birlikte önemli güç olması, tek adam idaresi uygulamaları, endişeleri artırıyor. Zaten uygulamalar gizli dğeişl net olmaktadır. Bu durumda birçok hareket sesiz değil açık açık yapıldı. Muhalefet kesimi ise adeta bunlara karşı brakın durmayı, ilgili dili klanıp Muhaazakara önem verme algısına oynadı. Öyle ki Laiglik ifadesi dahi son Millet itifakında pek kulanılmama noktasına taşındı.

Rejim gerçeği ve çekinilmeden söylenmesine pratikle de katılındı. Ayasofya olayı ile önemli adım sesiz sedasız alevlendirilip işler günümüze dek getirildi. Zaten önümüzdeki seçimlerin rejim seçimi olduğu ve normal koşullarda yapılamayacağı inancı bu nedenle öne çıkarıldı. Türkiye son Atatürk anmasını resmen Anıtkabir olayları ile yaşadı. Son hamlelerle, belli ki örgütlenen şekliyle de Anıtkabire sokulan bazı kesimlerin “her yerde tayip, her yerde Erdoğan” sloganları atılması da olayın endişelerini artırmaya yetip ve artıyor.

Kısaca, bu On Kasım da Türkiyede rejim tartışmasının ve gidişat üzerindeki endişelerin dışa vurumuyla geçildi. Herkes moral bulma ve mesaj verme esrumanlarını kulandı. Ahali ise endişelerini resmen Anıtkabire gidrek gösterdi. Önümüzdeki yıl ki seçim ise seneye nasıl bir On Kasım anılacağının da kujşkulu soruları da soruldu.***

Birkaç söz de K. Kınıbrıstan: daha dün en net mesajı Fuat bey hem de tüm tartışmalara karşın, siyasal hedefiyle Küliğe meydanında söhyledi. Tartışılacak hiçbir endişe brakmadan net idi. Buna karşın koltukçular düne de işlerine geldiği biçimiyle Atatürkü bu defa kulanmadılar. Atatürk uygulamalarına karşı işbirlikçilik ruhiyesiyle sesizleştiler. Oysa kısa zaman öncesine dek “Kıbrısta Türklerin hemen Atatükrcülüğü kabullendiği” nutuklarını çok çekiyorlardı. Bol bol abartı ve kendini övme hikayeler de sıralandı. Fakat, sömürgesel gerçeklik kültürü de yeniden karşımıza geldi. Onca kültürleştirildiği denilen Atatürkçülüğü, hemen yine teslimiyet şerbetiyle nasıl elerinin tersiyle itiklerini de yaşadık. Hep unutulan sömürgecilik gerçeği Atatürkcülükte de yaşandı. Unutmadan, kısa zaman öncesine de burada olup medyada da konuşan Atatürk dernekçileri, sola karşı ve statikoyu koruma adına tehtitler dahi salarken, şimdi resmen Mustafa Kemalin reforumlarına karşı yapılanlara gık dahi denmiyor. Bu da K. Kıbrısın aynasıdır. Hele koltukçular söylemekten özenle kaçınıp tam aksi dilerine uymasa da Osmanlıca yapay dilindeki kelimeleri dahi kulanmaya çalışıyorlar.

Kısaca, bir On Kasım günü daha yaşadık. Seneye ne olur, kuşkularla bekleniyor. Türkiyedeki “eğer yapılırsa” seçim sonuçları oldukça gösterge olacaktır. Tam da rejim değişimi ile atatürkcülükten Yeni Osmanlı geri dönüş ikilemindeki kavşakta tutumalr alınıyor. Belli ki birçok başarı da sağladılar. Eğer olmasa KIbrıstaki camilerden tutun kuran kursları ve buradaki din işleri ile Vakıfların kulandığı güç anlaşılamaz. Fuat Oktayın mesajı net. Hala almak istenmiyor ise pek de söylenecek söz de kalmıuor. Birisi istediğini ötekisi görmemekte direnme ikileminde mutlaka isteyenin önde olduğunu özetlesem, hiç de yalan bir cümle kurmadım demektir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
360AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin