Gün Pazar. Artık Kasımın haftalarından birine daha elveda demeğe saatler dahi kalmayacak noktaya geliyorum. Kısa zaman önce arkadaşım ile kahve içtik. Sohbet arasında da istanbuldaki patlama haberini de duyarak katmak zorunda brakıldık. Ben tekrardan arkadaşıma bonba veya patlama konusunu açtım. Arkadaşım tek kelime ile soru şeklinde bana döndü: “sürpriz mi”? Doğrusu ben de şaşırmadığımı, Türkiyede seçim sürecine girmekle birlikte böylesi olayların da muhtemel beklenti olduğunu ekledim. Gerçekten, acıdır da Türkiyede son dönemlerde seçim süreçelrinde önemli kritik anlarda bonbalamaların, patlamaların ollma normalliğine doğru politik gidişatlar pek de az değildir. Bu defa da hemen yayın yasağı konulup da sadece resmi açıklamalarla yetinileceği bilgilenme sınırı da eklenince, tekrar gibi bize geldi. Özellikle hala çözümlenmesi yapılamayan 2015 Haziran Kasım dönemi akla geldikçe, yetmezmiş gibi de malum açıklama ile “kaan dökülmesi, oy artırımı” denkleminin kurulması, ister istemez, duyulan her böylesi imtihar veya patlama olaylarında olasılıkların havada uçuşması normaleşmeğe dek gelindiğinin işaretidir. Üstelik, yayın yasaklarıyla konulan engel sonucu, resmi açıklamalara güvenmeme düşünceleriyle de karışınca, konu her yere çekilme şansını artırmaya yetmektedir.
Gün Pazar dedik. Artık Kasımın haftalarından birini daha tüketiyoruz. Yaşlanmanın da işaretleriyle zaman akışında yolculuğumuz da devam ediyor. Önümüzdeki saatlerde yeni haftaya hem de tatilin de bitmesiyle merhaba diyeceğiz. Tek bir farkla, yeniden veya yeni yerine olayları braktığımız yerden, devam olacaktır. Öyle ya nasıl yok sayarız: hafta ortasında adamıza gelen Fuat beyin balyoz sözleriyle Küliğe açıklamaları yenir yutulur değildir. Tek bir gerçeği kanıtlamanın hyüksek frekansıydı. Karşımızda bulacağımız Türkiye ddevleti olacağını öyle kolay itiraf pek edilmiyor. Halbuki olayda saray sahibi olacak, muhteşem binalarda yerleşecek kişi sembolik bir makamcıdır. Öyle Türkiyedeki gibi tek adam üstünlüğü değildir. Buna dahi dikat etmeği düşünmediler. Çünkü, artık kolayca dileneni yapmayı çekinmeden açıklama koşulları da her yönüyle kurumsallaştırıp bağımlılaştırdılar.
Fuat Oktay bir başka işareti de çaktı: seçimleri satın alma hamlelerinin da başlangıcını fişekleyip ateşledi. Gelecek paraları açıklarken, Omorfoda olduğu gibi Kadınlarla da malum temaslarla tatlı sunuşlar gerçekleştirdi. Kimse gelecek paranın aslında hem seçimi hem de geleceğimizi aldığını düşünmek istemiyor. Borçlanmanın nedemek olduğunu hala bilmek isteyen yok. Ne dediydi bana barışçıl havarili sanatçımız: “aman Türkiyeye dokunma. Dokunursan maaşlarımızı ödeyecek para gelmez” korkusuyla fonculuk barışçılığın da sınırını çizdiydi. Ben anladım. Ama her yerde ayni terane işliyor. Tabi ki hibeler ve teşvikler de eklenince, Jet gibi konuşmalar da geldi. Refahın yükseleceği laflarını birbirine karıştırarak konuştu. Yol yapın incelemeleri gibi tuhaf başbakanlık kartını masaya da sürüp BRT ekranında epey yer alındı. Ama en coşanı yine saraylı oldu: hem küliğe garantisiyle havalandı hem de söylenen ve hala kuşkular içeren Türkm devletleri gözlemcisi gazıyla da epeyn uzaya doğru yol aldı. Benim de makamcım olan Ersin Bey uçmaya zaten hep alışkındır…
Fuat Oktay Cumhur başkanı yardımcısı nolarak K. Kıbrısta Küliğe fermanını ve seçim satın alma startını verip yeniden sesizliğe bürünme adına Ankaraya yolanırken, bizim makamcılarımız da iyice şişirildiler. Diler çözüldü. Bu arada Küliğe karşıtları da Cumartesi günü protesto düzenlendi. Sanal medya yayınına göre katılım oldukça az oldu. İşin öteki kolaylığı da klavyeden atıp tutmanın ne derece gerektiğinde zararlı olduğunu da yeniden yaşadık. Küliğe olayında epey kişi şu veya bu şekilde ranta konacağı kesin. Şimdiden muhteşem mütahitlerimizden azıları taşaron işleriyle havalara girdiler. Zaten, birkaçı Jet sgandalındaki bazı ktılımlarıyla dilerine kelepçe çoktan vurdular. Ankaradaki ihalelere artık laf etiklerini duymaktan hasrete döndük. Ayni şekilde gelecek denilen parayla birçok kesim havadan kapmaca yarışına girdiler. Seçimler nedeniyle seçim ulufesi alanlar da elerini oğuşturuyoarlar. Kime ne yarının satılmasına, gençlerin gelecekelrinin çalınmasına duyarlı olma düşüncesi oluşmalıdır sözleri.
Bunlar adeta Haftanın tuzu biberi oldu. Belli olan hala sistemden hem de açık açık çalınan yarınlara rağmen hala rantla susturma potansiyelinin yaygın olmasıdır. Hele vatandaşlık yapılarak defaktonun alem galem olması artık tınanları dahi yok. Muhaceret afı veya daha basiti dayrede pulu daha pahalı satıp kazanan kiracı büfeci durumları da normal akışın gül baheli teslimiyetin kokularıyla bizi boğmaya devam ediyor. Bilmem ki yeni paralarla ve bazı temaslarla gelişen yerel seçimlerde hala rahtsız olupn olunmadığı merakım da giderilemedi. Çünkü vatandaş yeni oy, paraların saçılmasıyla oy devşirmeler artık imkar edilemeyecek dereceği çoktan aştı. Kasımın yağmuruyla para yayışının anlamı ve rahatlayan teslimiyetçi atananların yeniden seslerinin çıkması karşıtların da daha bir daralma gerçeği, K. Kıbrısın nereye doğru sorusuna da yanıtdır. Bu arada Kıbrıs sorununu konuşanlar, bazı yeme işmelerle barış diyenler, hangi yolda olduğumuzun farkındamı? Herkes dünyasını kurdu. Sistemden maraziler okunurken, daha fazla alma veya kendini korumadır. Öyle af yasalarıyla, yurttaşlıklarla ve saçılan paraların borç ile teslimiyet kuralları hala pek de anlaşılmak istenmez. Kocaman mütahit veya başka işbirlikçiler, hem taşaronlaşmayı hem mafyalaşmalara kolayca da teslim olmaları kaçınılmazdır.
Pazarın saat onuna doğru geliyorum. Artık yeni haftanın yağışlı günelrine de bakmayı düşünüyorum. Türkiyede ve bizde seçim havası besle-teleri aranıyor. Herhalde sıkılmazsam, ben de bir küliğe ve seçim bestesi yapmayı planlıyorum. Yazıma da noktayı koyuyorum.