yaklaşımlarYılmaz ParlanRejimin yeni sopası - Yılmaz Parlan
yazarın tüm yazıları:

Rejimin yeni sopası – Yılmaz Parlan

Yeniçağ podcastını dinleyin

Tüm yollar neredeyse sabahtan akşama kesilip çok sıkı kontroller yapılıyor.

Sanırsınız ki tüm bunları trafiği ya da canınızı önemsedikleri için yapıyorlar.

Tabi ki durum öyle değil.

Öyle olsaydı eğer Trafik mühendisliği benimsenir trafik işine gönül vermiş trafik derneklerinin önerileri dikkate alınıp yollarımız da ona göre yapılırdı.

Biz ana yola hala tali yoldan çıkıyoruz. Olması gereken ise ana yola çevre yolundan çıkılmasıdır.

Trafik mühendisliğinin Z’si bile yok

300 bin araçtan toplanan onca vergiye rağmen yollarımız berbat ötesi bir şey. Araçlarımız bu yollarda telef olup erken yıpranıp zayi olurken araba galerileri size yeni araç satmak için avuçlarını ovuşturup cirolarını şişiriyorlar!

Öyle ya yıpranan bozulan her araç için yeni bir araç almak zorundasınız.

Unutulmasın ki Kıbrıs’ın kuzeyinde toplu taşıma yok.

Olması için herhangi bir çaba da yok.

Galerilerin tekeli kırılmadığı sürece de olmayacak.

Trafik kazalarının azlığı veya çokluğu trafik mühendisliğinin dikkate alınması ile ilgilidir.

Bizde trafik mühendisliğinin Z’si bile yok!

Trafik mühendisliğinin olmadığı yerde doğal olarak trafik güvenliği de olmuyor.

Bizde olan tek şey bazı yolların yeni oluşu ama yeni olması güvende olduğunuzu göstermiyor!

Biz toplum olarak mühendisliği işlevselliği dikkate alan insanlar değiliz.

Örneğin “Yeni hastane, yeni bina yapacağız, yeni yeni’’ diye gidiyoruz.

Özel hayatımız da öyle yeni bir şey almayı mutluluk sanıyoruz önemli olan ise hayata bakış açınız duygularınız kendinizi ifade etmeniz yaşam kalitenizin olmasıdır yoksa mühendislik kurallarının dikkate alınmadığı yolların tamama yakınının 65 km ile sınırlandığı bir yerde Porsche sürseniz ne yazar!

“Sürat yapıyorlar’’

Birde “Süratli gidiyorlar’’ iddiaları var. Pek ala nedir bu sürat 60, 70, 80 ne?

Polisin süratten rapor ettiği insanların çoğu aslında sürat değil limit aşımıdır.

Yani 50 km yerde insanları 60 km gidiyor diye yazmak işgüzarlıktan başka bir şey değildir sorunu da çözmez çözmüyor da zaten.

1972 yılında çıkarılan motorlu araçlar yasası ile trafik yönetiliyor hâlbuki o günden bu yana araçların fren ve güvenlik sistemleri son derece gelişmiştir.

Almanya da 8 bin km uzunluğunda hız limiti olmayan yollar olduğunu biliyor muydunuz? Ama o yollara çıkmak için ikinci bir ehliyet almanız gerekiyor.

Demek oluyor ki öldüren “Sürat’’ değilmiş. Öyle olsaydı 900 km saatte hız ile uçan uçakların da kaza yapması ve düşmesi gerekmiyor mu?

Ama teknik sorunlar dışında düşmüyor ve de çarpışmıyor çünkü ona göre mühendislik yapılıyor ona göre eğitim veriliyor.

İyi bir pilot olmanız için 2 yıl boyunca eğitim almanız ve şu kadar saat uçmanız zorunlu kılınıyor.

Demek ki bize lazım olan yol mühendisliği ve eğitimmiş işte bu yüzden şehir içinde 20 km hızla bile giderken önümüzdeki araca çarpabiliyoruz çünkü eğitimi ve mühendisliği dikkate almıyor araç fren sistemi gelişmiş olmasına rağmen durmayı bilmiyoruz.

İşte buydu hep gözden kaçırdığımız bizim için ise her şeyin “Yeni’’ olması yeterliydi.

“Daha çok polis daha çok ceza’’

Yıl 2022 ana yola hala tali yoldan çıkıyoruz.

Yollar yapılan tüm uyarılara rağmen hatalı yapılmış.

Kasten yapılmış gibi bir görüntü var!

Yollarımızın ihalesi de mühendisliği de Türkiye de koparılıp pişiriliyor TC karayolları yollarımızı devralmış.

Burada sanki de kamyon yokmuş gibi sol direksiyon kamyonları da oradan getirip tehlike saçtıkları yetmezmiş gibi plakalarını bile değiştirme zahmetine katlanmıyor hiçbir güvenlik tedbiri de almıyorlar.

Bizi teslim almışlar

Bizi her şeyimizle teslim almışlar en ufak bir işten bile para kazanmamıza tahammülleri yok her şey onlardan olacak.

Yasa dışı ilan ettikleri işler bile!

Zaten bunu son işlenen cinayet de toplum olarak hep beraber tecrübe etmedik mi?

Her şeyin kontrol edildiği ada da eski başbakanın bir iş adamına verdiği şans oyunları lisansı Türkiye de yeraltı dünyasında çok büyük bir sorun oldu ve sonunda söz konusu iş adamı hunharca bir cinayetle ortadan kaldırıldı.

Sonra da “Yasa dışı işlerden elde edilen gelir’’ denerek servetine el konuldu.

Ne güzel hayat adama önce izin ver koru, kolla, kanat ger, kullan sonra da birileri istedi diye aleni tehditlere rağmen onu koruyama ortadan kaldırılmasına seyirci kal yaşananlarla yüreklere korku ötesi bir dram yaşat!

Bir taşla iki kuş vurma buna derler işte.

Her şey yasa dışı

Hâlbuki KKTC de her şey yasa dışıydı devletin kendisi de dahi BM Güvenlik Konseyi kararı ile yasaklanmamış mıydı?

Tanınmamış bir devlet olduğumuzdan aldığımız birçok karar da yasa dışı olabiliyor hukuk ise zaten pek gözettiğimiz bir şey değildi.

Nitekim kara para aklama, insan kaçakçılığı ve kadın ticaretiyle ünlüydü bu ada!

Bunları sakın benim söylediğimi sanmayınız bunlar BM kararları ve İnterpol’ün raporları yani hepimizin gözünün önünde olan şeyler.

Görmek isteyen görecek görmek istemeyen bayrağa sarılmaya devam edecek!

“Daha çok polis daha çok ceza’’

Trafiğe dönersek trafik işaretlerinin tamama yakını silik, görünmez, standart dışı ve yol kenarlarında gelişi güzel konuşlandırılmış büyük reklam panoları gözünüzü aldığından gözünüz iri panolara aşına olduğundan var olan trafik işaretlerini de görmez oluyorsunuz.

Kazalar durmaksızın peş peşe gelip ölümler vuku bulunca istenilen ortama da ulaşılmış olunuyor ve sizleri koro halinde bağırtıyorlar “Daha çok polis daha çok ceza’’ böylece bilmeden rejime hizmet etmiş oluyor cezai muideler ve polis kontrolleri tavan yapıyor trafik polisini kullanarak toplum üzerinde muazzam psikolojik bir baskı kurmuş oluyorlar.

Eskiden siyasi polisi gören terlerdi şimdilerde trafik polisini gören kan ter içinde kalıyor dersek inanın abartı olmaz.

Ara da bulasın

Geçenlerde rapor edilen bir vatandaş “Çocuklarımın rızkını size yedirmem’’ diye isyan ediyordu.

İşte rejimin kervanı 48 yıldır sorunsuz bir şekilde yoluna böyle devam ediyor ve bu da bir toplum mühendisliğidir.

Güya 2006’da CTP döneminde ağırlaştırılmış trafik ceza yasasında toplanan paralar güya yollarımızın standardının yükseltilmesi için kullanılacağına dair bir fon vardı para oraya gidecekti öyle diyordu o dönemin ÖRP – CTP hükümetinin maskeli beşlerin başkomutanı Ferdi Sabit bey.

Bunu ağır eleştirileri savuşturmak için 3-5 aylığına böyle yaptılar sonrasında fon ortadan kayboldu.

Ara da bulasın!

Cebinizi cukkalı yor üzeriniz de psikolojik baskı kuruyorlar

Meclis de 2006 yılında komisyonlarda yaptığımız toplantılarda önümüze konan belgelerde Radar Kameralardan yılda 50 milyon Euro bir gelir elde etmeyi düşündükleri yazıyordu inanılır gibi değildi ama öyle yazıyordu.

Yani amaçları trafiği çözmek falan değildi!

Trafik polisini insanların üzerine bu şekilde salmalarını iki ana nedeni vardır.

Biri ekonomik diğeri siyasidir!

Birinde cebinizi cukkalı yor diğerinde trafik polisini kullanarak toplum üzerinde ciddi bir psikolojik baskı uyguluyorlar işin esası ikinci olandır yani trafik polisini baskı aracı olarak kullanıyorlar.

Öyle bir baskı ki inanın 1960’lı yıllarda çatışma ortamında bile yollarda bu kadar barikat kurulmuyordu.

Şimdi ise size nefes bile aldırmıyorlar.

Birde “Yeterli denetim yapılmıyor’’ iddiaları var ki bu da doğru değil.

Polis teşkilatımız gün içerisinde ada çapında ayni anda 32 nokta da denetim yapıyor bu denetimler gün boyunca 2 saatte bir yeri değişerek devam ediyor.

Yani iddiaların aksine sürekli gözetim ve denetim altındasınız.

Sorun çözülmedi ama cezalar yanınıza kaldı

Bütün ana yollar ve şehir içlerinde geçmek zorunda kaldığınız tüm yollar kesilip bir tür abluka altına alınıyorsunuz.

Trafik de bir günde 9 bin kontrol yapan Polis yine binlerce insanı rapor ettiğini açıkladı.

Pek ala sorun çözüldü mü?

Kocaman bir hayır.

ÖRP – CTP hükümetinin bir kazığı

2006’dan beri yürürlükte olan ve ÖRP-CTP hükümetinin topluma bir kazığı olan ağırlaştırılmış ceza yasasına rağmen trafikte arpa boyu yol gidilmiş değil.

Trafikte sorun çözülmedi ama yediğiniz cezalar da yanınıza kaldı.

Polis korkusu da cabası!

Trafiğin 3 ayağı var.

Denetim

Eğitim

Mühendislik

Bizde ise sadece ceza ayağı çalıştırılıyor…

Vatandaşa ceza veriyoruz ama esas vermemiz gereken kişilere vermiyoruz!

Trafik mühendisliğini sorgulamadığımız gibi en üst düzeyde yapılan sahte ehliyet teminine de seyirci kalıyoruz.

Geçenlerde bir trafik müfettişi ve bir trafik eğitmeni sahte ehliyet temin etmekten 18 ay hapse mahkûm olmuştu.

Tablo bu kadar vahimdi!

Yine de ucuz yırttılar çünkü bu bir cinayete teşebbüs etmekle eşanlamlıydı sahte ehliyetle insanı yola salıyorsunuz bu canlı bomba gibi bir şey!

Modern bir ülkede böyle bir şey olsaydı inanın ikinci derece cinayetten yargılanırlar en ağır cezaya çarptırılırlardı.

Trafik mühendisliği uygulanmıyor

Bir de koro halinde söylenen kazalara sebebiyet veren “Sürat ve dikkatsizlik’’ iddiaları var tabi basınımızda sorgulamayınca suçlu yaftası sürücünün boynuna bir güzel asılıyor suçlu hep onlar oluyor işlerini yapması gerekenler ama yapmayanlar da aklanmış oluyor.

Gerçek ise trafik mühendisliğinin eksik olduğudur hatta hiç olmadığıdır!

Budur işte sorgulamamız gereken gerçek.

Onca insan ayni hatayı yapmış olamaz.

Yok, teziniz de iddianız da ısrarcıyı sanız daha büyük bir sorunla karşı karşıyayız demektir.

Öyle ya sorunu tespit ettiniz saptadınız ama 48 yıldır hiçbir tedbir almadınız ki insanlar ayni nedenden dolayı kaza yapıyor ölmeye devam ediyor!

Trafik sorununa gönül vermiş birisi olarak geçmişte eski trafik müdürü Özdemir Uzuner’le birlikte pek çok programa çıktık birlikte yaptığımız saptamada ülkemizde trafik mühendisliğinin uygulanmadığıdır.

Polis rejimin emniyet supabı gibi

On bine yakın insan bir gece de kontrol ediliyor cezalar anında yazılıyor ama ayni polis teşkilatı iş kriminal olaylara, yolsuzlukları, linç olaylarını önlemeye gelince ayni hızda çalışamıyor.

2018’de AVRUPA gazetesine saldıran saldırganları onca yıla rağmen bulamıyor mahkeme kararına rağmen isimlerini bile açıklamaya yanaşmıyor mahkemeyi dikkate almıyor ama gazetecileri dava etme konusunda yıldırım hızında hareket edip muhalif gördükleri gazetecilere aman vermiyor dava üstüne dava dosyalıyorlar.

Çünkü teşkilat sivil otoriteden emir almıyor 10’ncu madde kime bağlıysa oradan emir alıyor ama gelin görün ki Meclisteki hiçbir siyasi parti bunu dile getirmiyor ağzına bile almıyor.

Bugünün ana muhalefet partisi CTP hükümet olduğu 2006 yılında manifestosuna Polisi sivil otoriteye bağlayacağına dair bir şeyler yazmıştı ama hiçbir şey de yapmamış şimdilerde ise programından bu ifadeyi de çıkarmıştı.

E hükümet olmak istiyorsanız bu ifadelerden kaçınmak durumundasınız yoksa o koltuklara oturamaz rejimin size sunduğu nimetlerden yararlanamazsınız!

Rejimin sopası trafik polisi

Ekonomik krizin tavan yapması ile birlikte ona paralel olarak polis baskısı artırıldı.

Vatandaşlar polis baskısından o kadar bunalmış o kadar canı yanmış bir durumda ki kendi aralarında örgütlenip sosyal medya da ana yollardaki polis barikatlarını birbirine haber veriyorlar.

Durum maalesef bu nokta da çünkü cezalar ağır ve daralan ekonomi de buna bir de cezalar eklenince işin içinden iyice çıkılmaz oldu.

Biz buna Rejimin yeni sopası trafik polisi dersek inanın abartı olmaz!

Bu bir toplum mühendisliği

E siz 10’ncu maddeyi vatandaş olarak sorgulamaz Meclisteki siyasi partiler bunu ağızlarına bile almazsa siz de körü körüne bu siyasi partilerin peşinden her seçimde koşarsanız olacağı budur işte!

10’ncu maddeyi sorgulamadığımız sürece hiçbir sorunumuz çözülmeyeceği gibi canınızı da trafik polisini kullanıp böyle yakacaklar!

Cebiniz de yanacak eliniz de yanacak.

Tüm bunlar bir toplum mühendisliğinin eseridir!

Hayatta tesadüflere yer yoktur.

Sistemin taşeronu belediyeler

Ekonomik sıkıntı artıkça rejimin taşıyıcı unsuru Polis baskısını üzerimiz de daha da artıracaklarının kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın.

Zaten şimdiden Polis kadrosunu artırdılar gerekçe hazır “Canınız güvenliğiniz için’’

Nüfusa göre AB standartlarının iki katı üzerinde bir kadrosu bulunan teşkilat trafiği bahane ederek daha güçlendiriliyor bunun için de trafiği bahane olarak kullanıyor sistem böyle çalışıyor kervan yoluna böyle devam ediyor!

İtiraz edecek olsanız ona da cevapları hazır.

“Siz insanların yollarda ölmesini mi istiyorsunuz?’’

Sistemin ana taşeronu belediyeler toplanan paraların bir kısmı belediyelere aktarılırken belediyeler de teşkilata her yıl yeni araçlar alıyor.

Yani Türkçesi belediye başkanları polis ve rejimle işbirliği yapıyor!

Bilinsin diye yazıyorum bu mühendislik olayı yani uygulamada olan trafik ceza yasası da 2006 yılında Türkiye’den buraya ithaldir.

Bir derneğin gadimici başkanı olan bay Mehmet Avcı bizzat BRT’de ki programda söylemişti “Biz radar kameralar konusunda başarılı olursak Türkiye de kullanacak’’

Zaten söylemişlerdi “Bizde ne varsa sizde de olacak’’

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
357AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin