Günümüzden yaklaşık 6000 yıl kadar önceki insan, doğaya hükmetmek veya onu denetlemeye çalışmak yerine doğanın bir parçası olarak uyum içerisinde yaşamaktaydı. Bilgi ve kültürden yoksundu. Amacı hayatta kalabilmekti. Bereket ve süreklilik öncelikli meseleleriydi. Doğaya, sunduğu nimetler için saygı ve minnet gösterileri ile ayinler düzenlerdi.
İlk “ilahi” kavram olarak Toprak Ana ortaya çıktı. Kadınlar, bilinmeyenin tanrıçasıydı çünkü yaratma ve var edebilme becerisine sahipti. Bir canlının içinden başka bir canlı çıkması mucizevi bir olaydı. Üretim aracının bizatihi kadın olduğu erkeğin de olması gerektiği bilgisinin henüz olmadığı bir toplumda kadının ilah gibi algılanması çok normaldi. Kadınlar, yeryüzündeki yaşamın sonsuz olarak yenilenmesinin garantisiydiler. Kutsal olan, saygı duyulanlardı.
Tarih öncesinde insanlar bilgi sahibi olmadıklarından, yaşamlarını mitler ve efsanelerdeki öykülerle anlamlandırmakta ve gerekçelendirmekteydiler. Kıbrıs’ın bu bağlamda zengin bir kültürü, mitolojik öyküleri bulunmaktadır. Hatta, bugünkü bazı gelenek, görenek, inanç biçimi ve ibadet şekillerinin kökeni geçmişle ilintilidir. Günümüzü ve geleceği aydınlatabilmek için geçmişin izinden gidilmelidir. Kıbrıs, coğrafik konumu gereği birçok uygarlığa, kültüre ev sahipliği yapmıştır. Ayrıca sadece kültür aracılığı yapmakla sınırlı kalmamıştır. Britanya Sömürge Yönetimi Dönemi’nde 22 farklı yerde kazılar yapmış İsveç arkeolog Einar Gjerstad, özellikle Kıbrıs’ın kültür yaratıcısı ve farklı dönemlerde yüksek standartlara ulaşan bir uygarlığının olduğunu ifade etmiştir.
Kıbrıs’ta MÖ 6000’li yıllara ait olduğu düşünülen Petra tou Limniti/Limndi’de küçük kadın heykelcikleri çıkarılmıştır. Akdeniz Köyü’nde yani Ayia İrini’de MÖ 3900-2500 yıllarına ait oturur pozisyonda doğum yapan çıplak kadın heykelleri bulunmuştur. Lapta’da ise MÖ 2000-1800’e ait plaka şeklinde dişi terakotalar çıkarılmıştır. Bunlar köy halkının anaerkil ataları, tanrıçalarıydı denilebilir.
Afrodit, Kıbrıs’ın önemli tanrıçalarından biriydi. Kıbrıslı Afrodit inancının etkilerini günümüzde halen gözlemleyebiliriz. Örneğin Tanrıça Afrodit’e ait olduğu inanılan kilise duvarındaki siyah taşın, kısırlığı tedavi edici gücü olduğuna olan inanç devam etmektedir. Vücudun özürlü ya da hasta yerlerini gösteren mumdan modeller hala iyileştirici olduğuna inanılan güçlü Afrodit’e adanmaktadır. Bu inancın devamını Apostolos Andreas Manastırı’ndaki kilisede bizzat gözlemlemiştim. Erkeklerin yüreklerini fethetme gücüyle ünlü Afrodit’in kemerine/kuşağına olan merak devam etmektedir. Afrodit’in sevgilisi ile birleşmesini kutlayan üç günlük festivaller günümüzde hala yapılmaktadır.
Kıbrıs kazılarında bulunan arkeolojik objeler, bizlere tarihöncesi yaşamla ilgili fikirler sunar. Keçi ve boğa maskı takmış terakota heykeller eski çağlara ışık tutmakla birlikte günümüzü aydınlatmaktadır. 1927’de çekilen “Kıbrıslılar karnaval kutlamalarında” adlı fotoğrafta, tıpkı Ayia İrini’de bulunan terakota heykellerdeki gibi boğa masklarının takıldığı görülmektedir. Bu geleneğin kökeninin ne olduğu açıkça okunmaktadır.
1921-931 arasında İsveç Kazı Heyeti tarafından yapılan kazılarda bulunan Kıbrıs Koleksiyonu’nun büyük bir kısmı bugün Stokholm’da sergilenmektedir. Sevgili Mügen Terzioğlu’nun, “Kalbinde pusula olanın göçü çoktur…Omorfo’dan Stokholm’e” başlıklı yazısı, bilmediğim birçok şeyden haberdar olmama vesile olmuştur.
Kazılar İsveç Kazı Ekibinin önderliğinde yapıldı. Kazılarda çok sayıda Kıbrıslı kadın muhtemelen ucuz işçi olması hasebiyle çalıştırıldı. Ayia İrini’deki kült alanda MÖ 850-475’e ait olduğu tahmin edilen yaklaşık 2000 civarında heykel bulundu. Bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kadın ve 7 tane çift cinsiyetli heykele karşılık yüzlerce sakallı heykelin bulunması dikkat çekicidir.
Ayia İrini’deki bu kült alanı diğerlerinden farklı kılan, kadın tanrıçaların yerini sakallı erkek tanrıçalarının almış olmasıdır. Arkeolojik buluntular yorumlanarak, kadına tapılan ve kadının tanrıça olduğu, adaklar adandığı düzenden, erkeğin kutsandığı ve üstünlüğünün kabul gördüğü düzene geçildiğinin sonucuna varmak mümkündür. Ayia İrini’deki Sakallı Tanrıçalar, anaerkinin terkedilerek ataerkil toplumsal düzene geçildiğinin temsilidir denilebilir.
*Fotoğrafta Vouni’deki kazılarda çıkarılan kadın heykel ile keşif heyetinde şoför olarak işe alınıp sonradan heykellere ait sayısız parçaları birleştirme işini üstlenen Tooulis, ataerkinin zaferini kutluyor gibi. Bir gerçek var ki anaerkinin de silinmesi mümkün değil. Çünkü fotoğrafta o da var.
Kaynaklar: Winbladh, Marie L., Kıbrıs Macerası (1927-1931), Galeri Kültür Yayınları. 2013.
Winbladh, Marie L., Kıbrıs’ın Sakallı Tanrıçaları, Galeri Kültür Yayınları. 2018.
Paraskos, S., Kıbrıs Mitolojisi, Galeri Kültür Yayınları. 2018.