Doğrusunu söyleyim: ben konuyla alakalı yazma niyetim yoktu. Son Yıllarda bu tutumum normalleşti. Daha önceleri sık sık Engeliler gününde bazı konulara değinirdim. Baktım, duvara vurup geri dönüyor. Hat da daha ileri gidecem, okuyucularım dahi “buda bir engeli yurtaş, acaba ne diyecek” diye dahi merak edilmiyordu. Kısaca yazı hiç hükmündeydi. Ama, engeli denilince duygusalık veya görünümü kurtarma davranışıyla da bolca sohbetlerde de konu edilmekten geri kalınmamaktadır. Bu birikimle ben Engeli günlerinde pek yazma niyhetim yoktu. Kendi kendimi de tatmin etmekle de uğraşamazdım. Fakat: gün nedeniyle birkaç arkadaş sanki akılarına gelmiş gibi “sen de neden bazı gerçekleri yazmıyorsun” diye sohbetleştirip sordular. Arada emekli çıkmış veya çıkmaya yakın kimi engeliler de “yazarsan sen yazarsın” dedikleri konular da bana söylendi. Çünkü ne yazık bizde bazen iyidir diye yapılan yasalar dahi tam aksi hükümler konulup tersi de olduğu sık sık raslanan gerçektir. Tıpkı özürlüler yasaları gibi. Hele de K. Kıbrısın muazam hastalığı olan önemli görevleri kamusal alanda yönetimler değil de derneklere devredip sorundan kaçma ilkesi engeliler için de gayet güzel ve ne yazık yeri geldiğinde dernekleri de rantiye boğumuna dek getirdi. Bunlar bana birkaç olsa da okuyucuma bazı önemli net yanlışlarla yasalaşma engeli hayatından örnekler yazmayı yaratmaya ytiyor.
Engeliler konusunda uzun uzun duygusalık veya insan hakları edebiyatı yapacak değilim. Sistem kapitalizim ve eşit koşullar veya herkese yurtaşca demokratik ilkelerin olması mümkün değildir. Engelilik de fiziksel eksiklikten başlayıp düşüncede de karşılık bulan ayrım, kendine has ayrımcılıkları da yaratması gayet doğal şartlara sahiptir. Bunlar net gerçeklerdir. Yine bu durumları değiştirmek değil de kulanarak kazanç veya öteleme tutumları da sadece genel değil engeli kuruluşların da yeri geldiğinde kendi elitsel çıkarlarına kulanma fırsatı da getirdiği kesin. Bunu herkes bilse de işine geldiği ve duygu tatmini için kolayca kabulenir.
***
Bunları bir kalem geçelim: gelelim iki net yasal konuya. Özellikle ben ta baştan engelilerle alakalı sağlık ve eğitimde direk devletin sorumlu olmasını, çözümlerini de bulması gerektiğini hep savundum. Dünyada da böyle. Bizde ise yetki devrine hazır olan koltukçularımız tıpkı sağlıkta kanser olayı gibi eğitimde de özel eğitim adıyla kendi görevini derneklere veya şirketlere devretmekten çekinmedi. Bu ta baştan sorulara ve giderek sorunlara de uzayan yenin engeli yaşam zinciri oluşturdu. Bunu bana sakın kimse savunmasın. Tıpkı sağlıkta yönetimin önemli eğilmesi gereken Kanser sağlığını derneğe devretmesi gibi. Bu durum engeliler için de önemlidir. Üstelik derneklerin çözüm yapma derecesi de malum. Devlet değildir. Derneklerin ve benzer kuruluşların denetim görevi ve kendilerine bağlı konuyla alakalı kesimlerin sorunlarını ortaya sermesi gerektiği gerçeğini bizde her alanda olduğu gibi birçok engeli örgüt adeta sıfırlatıp kendi probaganda ve belirli çıkarlara elitsel durum olarak kulanmaya devam deniliyor.
Bu yanlışlığı engelilerle alakalı yasalarda da net yaşadık. Öyle bir engeliler çalışma yasası çıkardılar ki gönürürde başarı hikayesi yazılırken, içinde masalsı canavarları da yerleştirdiklerini hala kimse söylemiyor. Ne demek istediğimi basit bir örnekle verelim. Belki sendikalar ve makamcılar biraz ilgi gösterip konu üzerinde eğilirler…
Bir engeli engeli yasasıyla özürlü katagorisinde işe girer. Katrolanmak için müracat eder. Farketmez, genel katrolama dönemi de olsun. Ozaman, engeli katrolandığı zaman, geriye dönük çalıştığı süreç emekliliğine eklenmez. Anladınız mı: tüm öteki çalışanın adı ne olursa olsun “geçici, sözleşmeli” olunca katrolanınca geriye dönük hesaplama ile emekliliğine eklenirken, engelinin geriye dönük yılları hesaplanmaz. Nedeni mi: özürlü veya engeli yasasıyla işe girdiği için. Ama kamuda çalıştı, üstelik süresi de belli. Ama yaftası engelidir. Onun için engeli kuralıyla çalıştığı için geriye dönük çalıştıkları katrolaştığı sonrasına eklenmez. Ne mükemmel yasa dğeilmi? Üstelik sayıştayından tutun maliyesine bu kararı savunuyorlar. Oysa katrolama hikeyesinde geçiciye hak verilirkeni engeliye hak yok kuralı da yasayla konuldu. Bu konuda epey engeli kişi resmen madur edildi. Kimse tınmadı. Sendikalar gündeme dahi getirmedi. Engeli dernekleri mi: onu da siz hergün yaşayıp yine bilmezliğe vurduğunuz için, ben söylemeyecem. Biraz da ben pişkin olayım.
Yeri geldiğinde Tahsin beyin de yaptığı gibi engelinin diploması yerine engeli belgesini koyup da katrolanmasını engeleme utanç uygulamalar da var. Bunlara değinmeyecem. Kimsenin de umurunda değil. Sadece tanıdık birinin başına gelince “buda olurmu” denir. Oysa konuştuğunuzda, “çok güzel diyalokla yasa hazırladık” lakırtılarıyla boğulursunuz.
Haydin bakalım, dernekler, sendikalar ve makamcılar, neden engelinin katrolaşma öncesi çalışılması hesaplanmıyor sorusuna yanıt veya düzeltme zahmeti yapın. Ha ekleyelim: Fevzioğlu hukukçudur. Kazara bundan haberi olursa bilmem!