Tunusta 17 aralıkta yapılan seçimlerde kazanan azici çoğunlukla boykotçular oldu. Y.8 katılımcı seçim, ilan edilen boykota ise Y.91 boykotla sonuçlandı. Boykotun nedeni yeni anayasa ile yapılan seçimlerin anti demokratik olma gerekçesiyle gerçekleşti. Böylelikle Tunusta başlanan yeni Ortadoğu versyonlu siyasetde epey deneyim ile tarihe girdi. Hesaptta olmayanlarla gündeme gelen Tunus, alışılmamış Ortadoğu demokrasi tarihine sisteme rağmen bazı olabileceklerin de işaretlerini derslerle verdi. Bir zamanlar ilk hamlelerde bir arraya gelemeyen muhalefet ulusal ve sol kesimler birleşik ortak tutumu gösterince, sisteme teslim olmayınca nasıl boykot olsa da başarılı olunabileceğini kanıtladılar. Şimdi muhalefet Sayidinin kazandım denilen havasına, büyük katılım olmayan seçimlerin geçersiz olduğu kartıyla direnişe geçmeğe hazırlanıyor. Sanırım, Ortadoğu gelişmelerinde hele son Obama dönemiyle başlatılan “bahar” ama aslında kan ve yıkım olan politikade önemli dersleri Tunusta yaşamamız da tesadüf değildir. Örgütlenme ve direnişler yeri geldiğinde en azından diktatörlüğe geçişleri, gericileşip islami şeryata yönlenmeleri engeledi. Devlet içi bloklaşma oyunlarını başta okumasa da ilerde direnerek bu sonuca doğru ters çevirmeği başardılar. Son seçimle, darbe sonrası geçirdiği anayasa ile otoriteleşen Sayidi, seçimde büyük boykotla yanıtı aldı. Yeniden Tunus gelecek arayış noktasına gelmek zorunda kaldı.****
Son haklaşık 12 yıllık yeni Ortadoğu oynunda hesaba katılmayıp umadık yerde gündem yaratan bir ülke vardı: Tunus. Nitekim daha Obama ile yeni Ortadoğu stratejik sürece girilirken, Libya, Suriye ve Mısır üzerinde yoğunlaşıp Erdoğana da liderlik verilirken, köşede brakılan bir ülkeden ayaklanma haberleri geliyordu. Dünya haftalarca bunları haer dahi yapmadı. Konu aylara yayılmaya başlayınca da artık işlerin cidi olduğunu başta Fransa anlamaya başladı. ABD ve İngiltere de devreğe girmek zorunda kalıuordu. Çünkü, bir öğrencinin kendisini yakmasıyla başlayan ayaklanmalar, ülkenin her tarafına yayıldı. Örgütlü sendikalar ve öteki demokratik örgütler de konuya müdahil olup yönlendirmeğe başladı. Abidinin artık günleri sayılı oluyordu. Yerine birilerini düşünmek gerekiyordu.
Bu konuda Fransa şaşkınken, İngiltere hızlı davrandı. Londrada bulunan Ganubiyle bir anlaşma yapıldı. İndipendıtın yazdığı 12 madeyle uzlaşıldı. Raşit Ganubinin siyasal islam partisi yolu açılmaya uğraşıldı. Bu anlaşmayla Tunus batı itifakıyla olan anlaşmaları sürdürecekti. Biraz demokrasi verip islami deneğim de yapılmaya çalışılanacak 12 ilke konuldu. Ganubi de ülkeğe döner. Abidin de kaçar. Ulusal sol ile sınıfsal sosyalist bakışlı kesimler anlaşamayıp sonrası için yapılan seçimler siyasal İslamcıların çoğunluk olmasa da kazanmasına neden oldu. Artık Tunus hem muhalif hem de devlet içi çatırtılarla olaylara tanık oluyordu. Fırsatı kulanmaya çalışan cihatçı kesim ise sosyalist bazı liderleri öldürtü. Ganubi sonuçta kontrolü tutamadı. Ne muhalefeti nede öteki cihatçı İslamcıları denetleme başarısını gösteremedi. Kualisyon ve ortak yönetim dönemleri yaşanıp gidiliyordu. Gerektiğinde de erken seçim kartı oynanıyordu. Derken, son olarak önemli kesimin anlaşmasıyla akademisyen ve tarafsız görülen Sayidiyi başkan yaptılar. Ganubi de meclis başkanıydı. Ganubi seçimi kazanma şansı olmasına rağmen, zayıf başkan göstermelik adayla seçime girip başkanlığı Sayidiye teslim yaptılar.
Sayidi umdukları gibi çıkmadı. Önce parlementoyu fes edip partileri kapatmaya başladı. Görünüşte İslamcılar olurken aslında kulanmak istediği yetki Erdoğana benziyordu. İslam karşıtlığı ve laiklik kelimesiyle bazı ulusalcıları da kandırdı. Sonuçta kendi anayasasını da geçirdi. Tunusta yeniden Abidin dönemine benzer otoriter yapı oluştu. Muhalefet uyandığı zaman ülke yeni anayasasıyla ve otoriter lideriyle adeta merhabanın çoktan ötesine geçti. Sayidi kendini de başkan seçtirdikten sonra işler karıştı. Deokratik örgütler ayağa kalktı. Son yapılacak seçimi boykot kararı alındı. Geniş cepe kuruldu. Ordu yanlısı görülen UKC dahi boykota katıldı. Bunun da yanıtı Y.91 üstünde boykot yanıtıyla da geldi. Sayidi ise pişkinlikle demokratik seçim denip koltuğunu koruyacağını açıklıyordu. Batı ise şaşkın gibidir. Çünkü Tunustaki karmaşa ayni zamanda kendi ezberlerinin de tam tutmadığını gösteriyordu. Otoriter veya ılımlı İslamcılar deneniyor fakat özellikle toplumsal karşılığı tam sağlıyamıyordu.
Tunusun önemli siyasal dengesi hep gözden kaçırılıyordu. Partiler düzeyindeki tasfiye veya itifakla işlerin tamam olacağı beklentisi vardı. Oysa Tunusta öteki bölge ülkelerine göre daha güçlü sendikal ve öğrenci hareketleri vardır. Bunlar da direniş pratiği bakımından deneğimlidir. Bu karmaşada elbet gelecek Tunusun da epey terletici olacağı bulgularıyla dolmasına neden oluyor. Dış güçler ise Tunusu sömürgesel olarak algı dışına taştırmadmadıkları için de öteki sömürge yaklaşımlarla darbelerle yöneteceklerini zanetikleri için, birçok hamlelerinin kısa dönemli olmasına neden oldu. Son 11 yıl Tunus deneğimi mücadele karmaşasıyla kadar, sömürgesel denklemdeki kırılganlıkların hesaba katılıp sol dalganın da varlığını dikate almanın önemini haykırmaktadır. İktidar olmasa da sosyalist hareketlerin Tunusta toplumsal karşılığı olduğu, mücadele pratiği içerdiğini kanıtladı. Ancak, itifaklar konusunda özellikle ulusal sol ile çelişkiler devletçi refleks ve sınıfsal konum nedeniyle istenilen derecede kurulamadı. Berberi yapısının da aydın hareketindeki önemini gözden kaçırmayalım. Tüm Tunuusa mümkün oldukça bakmak kuralına bağlı kalmamız zorunlu. Ayrıca, ciahtcı veya öteki İslamcıların bölgede deneğim sağlayacakları sahalar vardır. Cihatcıların Suriyeden tutun Libya, Afkanistan ve öteki iç savaşların yaşandığı yerlerde epey katılım la deneğim aldıkalrını da akılda bulunduralım. Solun henüz dünya deneğimden dersler konusunda Latin Amerikayı bir yana itersek, pek yok. Batının da yeri geldiğinde tıpkı Ganubi olayındaki gibi ABD Fransa ve ingiltereden destek aldıkları onların adına uğraştıklarını da siyasal pratik olarak yaşanmışlığı vardır.
Kısaca, Tunusta seçimler yapıldı. Katılım Y.8. Bizde hep konuşulur: Boykotun amacı yok. Sağa yarar denilir. Oysa örgütlü ve hedefi olan boykotların nasıl siyasal ekti yaptığını şimdi Tunus örneği ile yaşamaktayız. Konu muhalefetin sokak olayını dıştalamaması ve örgütlü olması. Talepte sistem değişimi ile şimdiki yapıyı ret etme duruşunda olmasının önemini de birleştirip kitleselleştirme başarısı yeterki olsun. Bakalım Tunus daha bize neleri yazdırtıp ders olarak tartıştıracak.