Peruda devlat başkanlığı seçiminin üzerinden birbuçuk yıl geçti. Seçilen ilk sol aday şimdi hapse gönderildi. Daha yeni seçilirken, kuşkularımla yaptığım analizler, ne yazık erken kanıtlandı. Castillo seçilirken sol çizgideydi ve yerli kökenliydi. Daha ilk seçiminden hemen sonra Peruda sol adayın seçilme önemini belirtim. Peşinden Peru koşullarında nedenli tehlikelerin de olduğunu ekledim. Ordunun daha baştan yeni sol adayı benimsememesi, mafya tipi yapıların güçlülüğü, sermaye ile dış sermaye beyenmeme duruşları daha net olarak devletin kurumlarının Castillo pek de kabul etmeme tutumları gelecekteki tehlikeleri işaret ediyordu. Daha kötüsü, Peru parlementosundaki muhalefet çoğunluğu da tehlikenin her an pratiğe geçme koşulunu da dayatmaya adaydı. Bulunan ve esnek olup her yana çekilecek yasa “ahlak” nitelemesi de suç kanıtlanmadan başkanı görevden alma kılıcını kafanın üstünde tutmaya yetiyordu.
Castillo bu koşullarda başkan olurken, koltuğu alırken dahi onu benimsemedikleri, hem solcu hem de yerli kökenli oluşu, reforumlar yapma ile yerli hakları seçenekleştirme duruşuyla da devletin kurumlarıyla karşı karşıya geleceği kesindi. Bir dengeleme politikasıyla da en azından Neoliberal uygulamaları da dıştalamamaya girişince, kendini seçtiren sol kesimleri de endişeye soktu. Ona destek veren başta Özgürlük partisi de desteği çekmeye dek geldi. Ama, sermaye ve devlet kurumlardaki karşıt ona rahat vermedi. Kamyoncuları destekler tutumla daha 3 ay içinde grevlere gidildi. İnanılmaz tepkiler örgütlendi. Görevden azledilmesi için de hemen “kamu ahlakı” yasasına sarıldılar. İki kez deneyip çoğunluğa ulaşamasalar da gereken korkuyu da verdiler. Castillo resmen ikileme düştü. Yönetim deneğim eksikliği, solun sokaktaki zayıflığı ile sermayeye verdiği tavizler kısgacında epey sıkıştı. Durmadan memnun etme adına bakanlık değiştirdi. Yine de memnun edemedi. Başta ABD Latin Amerika solun zayıf halkalarına oldukça yoğunlaştı. Peru da bunlardan biriydi. Üstelik başkanın ne parlemento nede ordu tarafından desteklenmediği gerçeği ile hareket ederek, tepkilerle tetiklemeler gerçekleştirildi. Castillo rahat gün yaşamadı. Karşı saldırılarla kendi bloku da kırıldı. Uzlaşmaya gidildikçe de yanındakileri de kaybeti. Bir anda kurumsal yalnızlığa dek geldi.
Kısa zaman önce yine parlementodaki üyeler Castillo görevden alınma tasarısı hazırladılar. Bu arada savcılık yargı kararıyla yurt dışına çıkmasını da yasakladı. Somut olmayan yolsuzluk idiyaları kamusal ahlak esnek yasasıyla birleştirilmeğe uğraşıldı. Castillo da harekete geçti. Hem taleplerini gerçekleştirme hem de yeni denklem kurma adına parlementoyu fes eeti. Olağanüstü durumla seçimlere gidip hem de yeni anayasa hazırlama adına kararname açıkladı. Bu hemen karşı hamleleri getirdi. Parlemento toplanıp büyük çoğunlukla başkanı görevden aldı. HHükümetdeki bazı bakanlar da istifaları verdi. Ordu ve yargı kendilerince yasal koşullara bağlılığı açıkladı. Faşist ve mafya milisleri yolara döküldü. Özellikle Meksika elçiliği yolunu tutular. Böylelikle Paraguay, Bolivya ve Hondorsata gördüğümüz benzeri siyasal darbe gerçekleştirildi. Castillo da tutuklanıp hapse gönderildiği de anlaşıldı. Peru adeta son dönemlerdeki Pakistandan Bolivyaya yapılan siyasal hamlelerin bir tekrarını yaşatı. Tam da Latin Amerikada penbe sosyalizim yükselirken, Brezilyada Lulanın yönetime gelişinin geçiş sürecine yaklaşılırken yaşanması da kimine göre ihtardı. Ne acıdır ki Lula da Brezilyada kazanırken, parlementoda çoğunluk muhalefetin elinde olması benzerliği, tehlikelerle dolu korkuların şimdiden duyulmasına da neden oluyor. Zaten Lula yargı kararıyla ve Rusef de parlemento sayısal rakamla hapse gidilme gerçeği de hala canlıdır.
Peru bir anlamda yetmişlerde çokça baş vurulan devlet görüşünün, uluslararası emperyalizim sömürge ilişkileri ile sınıfsal bakış gerçeklerinin yeniden yaşatılan güncel tarihi belge olarak gerçekleşti. Birbuçuk yılını dahi doldurmadan Kristiyano resmen görevden uzaklaştırıldı. Devlet sadece seçimle gelen olmadığı, kurumsal yapısı dış bağlantıları ile sınıfsal egemenlik ilişkileriyle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini Peruyla yeniden kanıtladı. Ne yazık ki sol seçilip de sağa taviz verilse de kolay kolay iktidarda kalınamayacağı pratiği da aklın bir yerinde kalacağı da kesin. Daha kötüsü tekrarlanan başka bir örnekti. Kristiyanonun yardımcısı Dina son anda başkanın yanından ayrılıp istifa eder. Yeni başkan olarak da parlementoyla uzlaşıp koltuğa oturur. Özellikle son andaki sermaye ile uzlaşısı ve işbirlikçilik rolunun öne çıkışı da Perunun geleceği için de ders vericidir. Kendi aprtisi de yanında durmadı. Nitekim görevden alınma kararında sadece altı oy verilmesi de tesadüf değildir. Hem görevden alınma hem yerine getirilen, hem sermaye oligarşik blok gerçekleri yanına AMerikayı da koyunca resmi çok net hale geliyor. Genl Latim Amerika da olunca, geçen yazımdaki Arjantin bbaşkan yardımcısına yargı tutumu da eklenince, tam bir emperyalist sömürge resmi bizi gelip bulur.