Her zaman uyardım: gerçekleri yok sayarak, banbaşka algılarla kurgu kurup normalmış gibi davranmak, olanları engelemek mümkün değildir. Sorunları anlamak da imkansızdır. Gerçeklerden kopuk ama kaçınılmaz olarak yaşanan gerçekleri kendi özleriyle inceleme zahmeti olmaz sa ozaman da sorunu doğru konuşamazsınız. Banbaşka algıyla bakıp sanki normalmış gibi davranma, birçok gerçeği de sıfırlarsınız. Hat da takkeci gazeteci gibi de görünürde olanları eleştirirken, gerçeklerden kaçış eleştirisi, sizi sonunda konuya neden olandan medet uma anlayışına dek taşır. Faşistden demokrasi, sömürgecilikten özgürlük, emperyalizimden eşitlik, yasadışılık ve gayrı nizami koşulardan kanun nizam beklemek hep hayal olur. Ne kadar gizlerseniz gizleyin, bir gün her yönüyle gelip sizi vurur. Sonra da vurulma nedeniyle de sızıyla birşeyler söylemek isteyenler olsa da söyleyemez. Acıyı çektirenler, sistemden nemalananlar ise uyduruk ve kendilerinin üstüne korku sosuyla bezedikleri anlamsız kelimelerle de suçlanırsınız. Güvenlik, terör, egemenliğimiz, milli çıkarlarımız kelimeleri ile de karşıt suçlama ile iişleri tıkırına sokarlar. Tıpkı adı yerel olup konuşulanların yerel dışında her şey içeren seçim sürecimiz gibi. Ne dedi son atanan Jep hızlı makamcı: “Türkiye sevenler ile ötekilerin” denip adeta aslında yalan olup üstüne milli eklenen acayip düşünce gibi.
Kuzey Kıbrısta sadece kendine değişik anlamlı türk diyenler yaşamıyor. Maroniler denilen ve Kıbrıs genelinde kurulan cumhuriyet dönemiyle de azınlık halkı atlandırılan kesimler de var. Kıbrısın fiylen ikiue ayrılmasından sonra Kuzeyde Kormacit yöresinde maroniler de kaldı. Uygulamalar a girmeyecem. Sadece şunu hatırlatayım: ben Devlet Emlak Dayresine girince, görevim maroniler bölümünde tercümanlık yapmaktı. Onlara yapılanları da gayet iyi biliyorum. Bu yüzden bazı gerçekçi davranış tutumum yüzünden bölüm sorumlusu beni resmen görevden alınmamı sağlayacak şikayeti dahi yaptı. Süreç, beni istemesem de böylesi maroniler konusunda hpe ilgili kıldı.
Mariya ise Kormacit de fırın kebabı yapan bir esnaftı. Maroni oluşuna bakmadan birçok insan oraya gidip beyendiği fırın kebabını yiyordu. Sevilen biriydi. Ben de oraya birkaç kez gitim. Bir defasında da Maronilerin kültürü üzerine bir araştırma yapmak için de bölge insanıyla geçişten günümüze güzel bir bildiri hazırladım. Ne yazık ki bunu sunacak platforum da olmadı. Ekleyecem: bir maroni araştırmacı da benimle müzik üzerine epey geniş söyleşi de yaptı. Ama maronilerin hep neden yasal statüsü olm adığını da kendi kendime fazla sormadım. Çünkü, K. Kıbrısı gayet iyi bildiğimi ve bildiklerimi de çekinmeden konuştuğumu da farkındaydım. Maronilere pek de hak verme nihyetleri de yoktu. Onlar da ikili duruş sergilemek zorunda brakılıyordu. Hem Kuzeyde yaşıyor ve buranın kuraları kendilerine ayrıcalıklı olarak değişik yerlerde sergileniyor hem de Kıbrıs cumhurieyti onları kendi yurttaşı olarak kabullenip işkal altında kalan yurttaşı olarak davranmaya çalışıyordu. Bu ikili kısgaç bazen hem güneyden hem de kuzeyden yararlanma mefaatleri de getirdi.
Maronitlere bazı haklar verilmesi konusunda CTP DP ve saray dönemi Mustafa akıncı bazı çaabalar gösterdiler. Fakat, sonuçta duvara çarptı Evlerine dönme veya kontroledilen yerelere yerleşmeleri konusunda hamleler olsa da sonuç gelmedi. Konuyu fazla uzatmadan Mariya konusuna gelelim.
Mariya ikibinbeş yılında yasalaştırılmayan fakat kararla alınan maronilerin kendi muhtarlarını seçme uygulamasından yararlanmak istedi. Önce ihtiyar heyetinde aza veya ihdiyar heyeti üyesi oldu. Bu yıl 25 aralıkta yapılacak olan yerel seçimlerde de muhtar adayı oldu. Gereken prosedürü de gerçekleştirdi. Tam seçime on kala ise malum altınçocuk Kopenak saklanbaçlı oyuncu, atanmadan ankaradan atatılan, gelen yardımlardan dahi vergi alma çılgınlığını yapan Tahsin bey onun adaylığını kabul etmedi. Buda başka bir aslında yasadışılığın yetki kulanımı oluyor. Seçime katılma her ülkede seçim kurulu tarafından belirlenirken, nedense maronilerin adayına dışişleri nelirlemesi konulması da ancak bizlik sömürge ırkçılık anlayışının ürünüdür. Açıklamalar peşpeşe geldi. Bunları yorumlamaya gerek yok. Zaten, hatırlarsanız neden Tahsin tercihi diye sorgularımda konu hep nedenleriyle açıklandıydı. Başka bir duruş elbet beklenemezdi. Bukadar ırksal ve soyut devlet güvenlik korku psikolojik kelimelerle neden gösterilemez. Hele kanıtsız asla olamazdı. Olan yerler ise tıpkı bizim yaşadığımız coğrafyalarda olur. Sonra yine normal üşke gibi de demeçler ve nedenler uçuşur. Peki neden seçilmediği halde, atanmadığı bakanlıktan Türkiyeden çağrı gelmeleri de akla gelmiyor? Çünkü, gerçeklerle yüzleşmek, karşılaşmak istenmiyor. Siciler malum. Hele son UBP müdahaleleri ile seçim sürecinde camilerin dahi kulanım gerçekleri hala bize birşeyler anlatmıyorsa, diyecek söz kalmıyor.***
Mariya maroni bir kadın. Köyünde fırın yakp gayet güzel fırın kebabı yapıyor. Kendi dükanına gidenlerle yemek yenilirken masalarına gidip konuşuyor. Sohbeti de oldukça tatlı. Memeleketin her tarafından gidenler var. Kimse o maronit veya düşman diye gitmemezlik etmiyor. Kebabı lezzetle yerken de karşıtın düşman olup içine kuşku girmiyor. Ne istedi: yasalaştırılmayan ama kararla alınan kendi etnik yurttaşlarının muhtarı olmaktı. Ona buda çok görüldü. Bazı idiyalara göre kendi köylülerinden biri gammazlamış. Gamazcılıkta kolaylık çok. Ona rumlarla işbirliği yapıyor veya akrabalarından biri şöyle demek yetiyor. Çünkü kafalardaki faşist ırkçı düşüncenin hemen tetiklenmesine yetiyor. Mariya böylesi bir yaşantıyı belgeselleştirerek tarihimize yazdırtı. Tahsin bey ise “neden ilede Tahsin Türkiye dayatmasının” yanıtını yeniden veriyordu. Tabi ki anlamak isteyene anlatılıyor. Yok anlamak istemeyip de dolanbaçlı ama artık tepki verme zorunluluğu ile konuşulunursa, yeni mariya veya Türkiyeye sokulmayan aydınlar listelerine raslamak normal şekilde devam edecektir.