Son günlerde özellikle K. Kıbrıs ile Türkiyede yaşanan bazı gerçekler, bana tuhaflıklar kelimesini dedirtiyor. Öyle ya bir zamanlar egemen blokun liderleri, temsilcileri şimdi adeta o hale sokuldular ki hem de kendi yetiştirip koltuklara oturtukları kesimler adeta onları zaman zaman bilmeze dek uğurladılar. Tuhaflık olan şu: bizi zamanında suçlayan, yeren, yeri geldiğinde aydınları ve sosyalistleri öldürten siyasal kesimleri, şimdi onları sanki savunma aşamasına gelmiş tutumlarla karşılaşıyoruz. Denktaş ve Küçük veya Türkiyede Cuntacılar başta olmak üzere birçok yönetim kesimi son dönemdeki yaşananlarla sanki bunları hiç yapmamışçasına kendine sol veya demokrat diyenlerin banbaşka çizgi oluşturma gerçeğini ibretle izliyorum. Öyle ki zamanında çekinmeden suçlayan, yeri geldiğinde rakiplerini ya sürgüne göndrdertme veya katletme tutumları yapan liderleri şimdi hoşgörülü ve demokrat diyecek derecede savunma noktasına gelmemiz gerçeği elbet zamanı bilmeden birçok olguyu unutursak, tuhaf gelmesi kaçınılmazdır.
Son günlerde gerek şehitler törenindeki şehitler derneğinin tepkisi, Denktaş Küçük anma günlerindeki heykel rezaletinden tutun verilen önem gerçekleri, K. Kıbrıs yakın tarihinin soncu bakımından oldukça düşündürücü olması gerekir. Türkiye olmaz sa bizi sinek gibi ezerlerdi lafı ile Türkiyeleşme sonucu bu cümleyi söyleyenin dahi bizat egemen blok içinde önemsizleştirme durumuna gelişine tanık olduk. Ne yazık ki Doktorun Kırmızı kitap çıkaracak derecede sosyalizme karşı duruşu, Denktaşın gerektiğinde neleri yaptığı, suçlamalarda küfre varan sözler sanki hiç olmamışçasına şimdi hem de bazı sol yazarlar dahi Denktaşı hoşgörülü demokrat sunacak dereceye gelmesi tesdüften çok izlenen politik teslimiyet çizgisinin çürümüşlüğü işrat etmesi gerekir. Bu arada başka net kabuleniş de gerek şehit mezarlık gerek se Denktaşın anıtının dahi temizlenmesi olahının direk Metin eyin lyapma tutumu da Türkiyeleşme ile teslim olmanın çizgisini işaret etmesi bakımından da can sıkıcı olsa da önemlidir.
Son Denktaş anmasındaki heykel durumu ise klasik particilik çizgisinin nasıl çivisinin çıktığı, egemen blok siyasetinin talimatlı teslimiyetinin nelere kadir olduğunun kanıtıdır. Nede olsa partiliye ver ki parayı alsın birşeyler yapsın anlayışının yaşanmasıdır. Nasıl ki yol yapayım derken çukurları yaratan, ev yapıyorum derken duvarların dahi eyri kılındığı yerde heykel gibi sasnatsal öz isteyen konuda partili arayıp desteklemek veya yandaşlamak isterseniz, sonuç artık çileden çıkarma olur. Denktaşın heyelinin durumunu bizat Serdarın da söylemesi nedeniyle hamasi Tatarizim veya şahin Tahsincilik “bunlar Rumcudur” lafı da kulanılamaz engeli oluştu. Zaten, yeni işbirlikçiler eğer net ışık almadıkça, ne Denktaşı nede eski öteki ustalarını hiç hatırlamama duruşundadır. Osman Örek veya Doktor Laikliğine dokunduklarına bu nedenle raslamayız.***
Sonuçta, Türkiye Türkiye diyerek, her şeyi Türkiye yaptı havasına, adaya gelmesi için yapılan provakasyonlar hepsi bu sonucu doğurdu. Ama, bazı kendine demokrat diyenin Denktaşın Demokrat veya hoşgörülü olma lafları da tuhaftır. En azından Ayhan Hikmetden Muzafer Gürkana veya Kutlu Adalıdan öteki öldürülen aydınlar hakaret olur. Doktor ve Denktaş bunların katilerini brakın bulmayı, onlar için zamanında ne dedikleri ortada. Birçok aydın ve solcunun adayı terkedip ingiltereye gitmeleri konusu da başka yaşanandır. Hele en basit işe girerken ki tutumlar dahi akıldadır. Ama, nedense yaratıkları dünya onları gerektiğinde sırf birileri alınmasın diye konuşmazken, elindeki cepaneyi yok sayıp karşıt cepane arayışındaki kimi çevreler de Doktor ile Denktaştan demokrat yaratmaya yönlendi. Denktaş dönemi veya geçmişte olduğu gibi lafları kulanılıyor. Oysa Denkşta dönemindeki durumları yaşayanlar kendileri kendilerini imkar gerçeğine ulaştı. Siyasal korkaklık sonuçta normal düşünceye dönüşüp yerleşti. Sol karşıtı eserler ortada. Ancak işbirlikçiliğin nereye gelşineceği de yaşandı. Türkiyesiz olmaz, Türkiye olmaz sa sinek gibi ezerler duruşu şimdi o lafları söyleyenler yeni talimatlarla görmezden gelinme noktasına dek ulaştırdı. Ayrıca, demokrat denilirken hoş görülü lafı kondurdurken, Denktaşın Doktoru tasfiye ediş şeklinden tutun bazı seçimlerdeki engelemeleri akıldan kolay sildirtildiğini de anlıyoruz.****
Kısaca; son günlerde mücadelemiz denilip de yaratılan dünyamızla yaşamaya devam ediyoruz. Birkaç günde vatandaşlıktan din işlerine kondurtulan müftünün söyledikleri ve tepkiler, Denktaş Doktor anmasında heykel yapımı dahi kriz yaratmaya aday oluşu, Metin bey yeni dönemiyle önce ekonomi sonra gidrfek en basit Denktaş anıtının dahi temizlenmesi durumuna el koyması idari gelişmelesi, bize nerelre geldiğimizi gösteriyor. Olanlar net. Peki ya karşıtlar: hala gerçekleri konuşmadan nasıl konuşuruz noktasındadırlar. Din işleri müdürünün dediklerinin adını deyil de “muhavazakarlık” demeleri de bundan. Tam bir sömürgesel gerçeklikle ve sıçrayan süreçlerle oluşan geniş yaşananlarımız unutularak ve yenisine göre gerektiğinde eskisine sarılarak geldik bugüne. Bu tuhaflık osa da gerçek net.