Türkiye’deki otoriter yönetimden acı çeken insanların kurtuluş umudu Erdoğan’ın gitmesidir. Bu düzen öyle bir acı veriyor ki insanlar artık iliklerinde hissetmektedirler. Adaletin olmadığı, liyakatin söz konusu edilmediği, yolsuzlukların ayyuka çıktığı, yoksulluğun arttığı bu düzen elbette ki insan onuruna yaraşır bir düzen değildir.
Bu şartların oluştuğu dönemde mantık olarak muhalefetin seçimleri silip götürdüğü düşünülür. Türkiye’de durum hiç de öyle görünmüyor.
CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kişiliği, dürüstlüğü iyi niyeti bu değişimin oluşmasına yeterli gelmez.
Bir kere her zaman övündükleri ve “Cumhuriyetin kurucu partisi” olduğunu söyledikleri, CHP politika üretmekte yetersiz ve özgüven eksikliği hissediliyor.
1970’li yıllarda Ecevit’in ulaştığı seçim başarısına hâlâ ulaşılmış değil. O yıllarda Ecevit sağ Milliyetçi Cephe karşısında “Ortanın solu” diye adlandırdıkları sosyal demokrat bir çizgi ile bu başarıyı elde etmişlerdi. Bundan ders almayarak CHP’nin eksenini sağa ve muhafazakarlığa çevirenler başarı beklemesinler.
İyi Partinin bugün siyaset meydanında yer almasını sağlayan Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Bu belki AKP’nin mecliste salt çoğunluğu sağlamasına engel olmuştu ama bugün MHP ile bu çoğunluk zaten sağlanmıştı. Ne ilginçtir ki AKP’nin bugünlere gelmesinde de Deniz Baykal’ın günahı da büyüktür.
Kılıçdaroğlu Erdoğan iktidarından kurtulmak için en geniş muhalefet cephesini örgütlemek yerine İyi Parti ile başlattığı işbirliğini genişleterek Deva Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Partiyi aynı masa etrafında toplamayı başardı.
Bu partilerin tarihsel bağlarına bakacak olursak Saadet partisi Erbakan’ın kurduğu partilerin kalıntılarından oluşmakta. İyi Parti Türkeş’in partisi MHP’den kopanlar ile sağ partilerden kopanların partisi. Deva ve Gelecek Partisi ise AKP’den kopan ve tabanı muhafazakarlara dayanan partiler. Demokrat Parti Menderes ve Demirel’in kalıntılarını barındırıyor. İyi Parti dışında kalan partilerin oy oranları %2-3 civarında.
Bu yaklaşım CHP’nin Sol’dan çok uzaklaştığını muhafazakar ve sağ oylara ve partiler ile ittifaka yöneldiğini göstermektedir.
CHP kurmayları kimlik ve inanç üzerinden bir siyaset gütmediklerini söyleseler de özellikle Kürt sorunu konusunda Kürtleri mutlu edecek açılımlar yapmaktan kaçınmaktadırlar. Oysa CHP milletvekili Kürt kökenli Sezgin Tanrıkulu bu ilişkilerin geliştirilmesi için bir köprü görevi yapmaktadır.
MHP’den ayrılıp İyi Parti’yi Kuranlar ne yazık ki Kürt sorunu konusunda eski inatlarını sürdürmektedirler. Bu inatları CHP’nin Kürt açılımını da engellemektedir.
“Altılı Masa’nın son toplantısında ortaya çıka metinde Kürt sorunu konusunda, HDP’nin hesaplarına bloke konulması konusunda tek bir cümle yer almazken. Ülkü Ocakları eski genel başkanının öldürülmesi yer almıştır. Bu cinayet üzerinden günlerdir değerlendirme yapılmakta ve bunu siyasi malzeme olarak kullanmaktan çekinmemektedirler.
HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın Geçmişte İyi Partiye uzattığı el ne yazık ki karşılık bulmamıştı. Bunun sonucu olarak “altılı masada” Kürt halkını rahatlatacak HDP ile ittifak yolları hiç açılmamıştır.
Türkiye’de yapılan tüm anketler ve hesaplar Kürt seçmenin ve HDP’nin kilit parti oldukları gerçeğidir. Bu nedenle HDP’yi yok saymak başarısızlık demektir. Bunun vebali de başta İyi Parti olmak üzere Altılı masa’nındır.
Elbette ki CHP de en az İyi Parti kadar bunun sorumlusudur. Kılıçdaroğlu’nun sadece “Selahattin Demirtaş’a özgürlük vadetmesi yeterli değildir. Yıllardır eşit vatandaşlık hakları için mücadele eden insanların umutlarını yeşertmek gerekir. Bu da sorunların çözümü için adım atmakla olur.
Başörtüsü için yasal düzenleme veya anayasa değişikliğini gündeme alanlar Kürt Halkının beklentileri için kılını kıpırdatmıyorsa ne HDP’yi ne de Kürt seçmenlerini yanında bulur.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken ve HDP’nin en geniş ittifak çağrısı karşılık bulmazken doğal olarak seçimlerde aday gösterme bir haktır.
Altılı masa dışında kalan ittifaklar samimiyetlerini göstermekte ve en geniş muhalefet cephesiyle tek adayla seçime gidilmesini istemektedirler.
Şimdi CHP ya İyi Partiyi ikna ederek HDP ve diğer muhalif güçlerle ittifaka girecek ya da bu ittifakın oluşmamasının vebalini üzerinde taşıyacaktır. Başarısızlığa mazeret üretmek yerine başarılı olmanın ve akıl yolunu seçmenin günü gelmiştir.
CHP kurucu parti ise İyi Parti’nin rehinesi olmak ona yakışmaz.