Kadınlar, bir ulus inşa edilecekse, toplum modernleştirilecekse, tüketim işbirlikleri sürdürülecekse ya da dinci-muhafazakar ittifaklarla hareket edilecekse mutlaka araçsallaştırılır. “Kadınlar belirlenen ideoloji ekseninde araçsallaştırılır” başlıklı yazımda bunun ideolojik yapılanmasını örnekleriyle birlikte açıklamıştım. Tek tanrılı dinlerde olsun kültürümüzde olsun, nesilden nesle aktarılan birçok öğreti barınmaktadır. Eşitliği savunan her birey bu öğretilerle yani geleneksel-muhafazakâr ve cinsiyetçi ahlakla hesaplaşmalıdır.
Erkek egemen düzenin saldırılarına karşı korunmak için kadınların bireysel olarak güçlenmesi ve erkeklerin egemen olduğu örgütlerden ve erkeklerden bağımsızlaşması gereklidir lakin yeterli değildir. Peki ya aile-cemaat-tarikat üçgenindeki kadınlar için bu böyle midir? İslamcılığın bütün fraksiyonlarının iddiası; kadınların her türlü felaketten korunmasının şeriata uygun İslami bir hayat olduğu yönündedir. Kadına aile dışında varoluş hakkı vermeyi kökten reddeden İslamcı öğreti bir insan hakkı mıdır? Örneğin başörtüsü, kadının kendi bedeni üzerindeki tercih hakkı mıdır?
Örtünme, kadına mahsustur. Erkek egemen bir uygulamadır. Çünkü yüzyıllardır kadınları cinsel olarak eşyalaştıranlar, cariye-eş diye ayıranlar, fıtratı öne sürerek kadına toplumsal cinsiyet rollerini dayatanlar erkeklerdir. Bunun tam tersi çağdaşlaşma, modernleşme ve laiklik kurallarını yine kadın bedenini ve yaşamını eşyalaştırarak gerçekleştirenler de erkeklerdir.
AKP, klasik İslamcı bir partiden koparak muhafazakâr demokrat sıfatıyla 2002’de deklarasyonunu açıkladı. İslamcı ve neo-liberal kadrolardan destek alarak büyüdü. Demokratikleşme algısıyla her kesimin temsilinin olacağı sözünü verdi. Yıllardır Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan bütçeler ise bunun tam tersi olduğunu söylemektedir. Demokratikleşme iyimserliğindeki destekçileri yanıldı. Adeta Suni İslam dayatmasıyla tarikatlar-cemaatler-din eğitimi veren okullar çoğaltıldı. Müfredatta bilimsel bilgiden çok “Vahiy” bilgisi üstün tutuldu.
Biz de sömürülenler olarak siyasi İslam politikalarından nasibimizi aldık! Rauf Denktaş, 1969’da müftülüğün talebi olan orta dereceli okullarda din eğitiminin müfredata dahil edilmesini uygun bulmadı. Ancak 1976 Federe Devletinin yasası uyarınca ortaokul ve liselerde seçmeli ders olarak haftada bir programa yerleştirildi. Türkiye’de 1982 yılında okullarda din derslerinin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi zorunlu dersler kapsamında okutulması kararlaştırılınca, Kuzey Kıbrıs’taki okullarda da ders zorunlu dersler kapsamına alındı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ve orta dereceli okulları için hazırlanan kitapları kullanılmaya başlandı. 2005-2009 CTP’li Ferdi Sabit Soyer’in başbakan olduğu dönemde ise tüm kademelerdeki din dersleri seçmeli kapsama alındı. Fakat 2009 yılının yaz tatilinde devlet ilkokullarında eğitim bakanlığından izinsiz gerçekleştirilen kuran kursları öğretmen sendikalarının tepkileriyle bozguna uğratıldı. Gel gelelim ki dönemin solcu başbakanı Ferdi Sabit Soyer bu duruma “ha tenis kursu ha kuran kursu” diyerek meşruluk kazandırdı. 2009-2010’da Derviş Eroğlu yönetimiyle de 4. ve 5. sınıflarda, ortaokulda zorunlu, lisede ise seçmeli ders oldu. Günümüzde ise 4. ve 5. sınıflarda haftada bir liselerde ise seçmeli ders olarak okutulmaktadır lakin İlahiyat Koleji ve derneklerin, cemaatlerin, Vakıfların gerçekleştirdiği eğitimler, kuran kursları ve yatılı merkezler çoğalmıştır. Yasaya göre tümünün eğitim bakanlığı tarafından izinli olması zorunluluğu vardır. Fakat denetimler ve gerçekleştirilen faaliyetler hakkında şeffaf bir bilgi bulunmamaktadır.
2012’de Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin açılması bir dönüm noktasıydı. Yerleşkenin ortasına inşa ettirilen cami ise dönemin TC. Başbakan Yardımcısı Talip Atalay’ın ifadeleriyle “Türklerin adadaki varlığının önemli işareti, sembolüdür.” Yakın Doğu Üniversitesi’nin kampüsüne inşa edilen devasa cami ise yerli sermayeyle uzlaşıldığını açık etmektedir. Her köyde belediye başkanları ve muhtarların işbirliği ile sıfırdan inşa edilen tek tip camiler toplumsal dönüşümü ve işbirliğini büyüttü. 2018’de Akdoğan’da inşa edilen caminin avlusuna çocuk oyun parkının yerleştirilmesi masumane değildir. Toplum tarafından olumsuz eleştiri almasına rağmen oyun parkı halen cami avlusunda bulunmaktadır. 2019 yılından itibaren ise Din İşleri desteğiyle “Haydi Çocuklar Camiye” projesi Kıbrıs’ta da uygulanmıştır. Camiye giden çocuklara rüşvet niteliğinde tablet veya bisiklet hediye edilmektedir. 2022’de yapılan Aile Çalıştayı ise yine muhafazakâr politikalara örnektir.
2012’de AKP’nin Kıbrıs dayatmalarını reddetmek için TC. Elçiliği önünde öğretmenlerin gerçekleştirdiği “Kara Çarşaf” protestosu TC. nin Sünni İslam dayatmalarına karşı bir direnişti. Ne yazık ki gerçekleştirilen demokratik eylem demokratikleşme ve özgürleşme iddiasında olan elçilik tarafından öfkeyle karşılanmış ve şikayetçi olunmuştu. Özetle, çok önceden başlayan ve AKP iktidarı ile hız kazanan Sünni İslam siyasetinin Din İşleri Başkanı Ahmet Ünal ile başladığını düşünmek büyük talihsizliktir. Yıllardır var olan sistematik dayatmaları yok saymak topluma ihanettir! “Tencere boş muhalefeti” ve “emek/emekçi” zemininde varoluş mücadelesini örmek yetersiz ve etkisiz olduğu gibi Din İşleri Başkanı Ahmet Ünsal’ın açıklamasını baz alarak sisteme çomak sokmadan istifasını talep etmek “sanane ahmet”le yetinmek popülizmdir!
Geç de olsa, bundan sonra günlük hayatımızın sevap ve günahla biçimlenmeye başlayacağının farkına varmalıyız. Buna karşılık teoriden destek almayı ihmal etmeden bağımsız feminist mücadeleyi örmeliyiz. Dayatılan “örf-adet-gelenek-görenek-kültür” den ibaret “patriarkal paket”i, “protokolleri”, “ofisleri”, “işbirlikleri” reddetmeli, bize aile ile ev dışında yaşam sunmayan tahakkümcü ve işgalci politikaları püskürtmeliyiz.
Haberlere ait linkler:
https://www.dunyabulteni.net/arsiv/laikciler-kibrista-sendikalar-kuran-kurslarini-basti-h85405.html
https://www.kibriscnn.com/haydi-cocuklar-camiye-musabakasi-buyuk-bir-cosku-ile-tamamlandi
https://haberkibris.com/kara-carsaf-davasi-bugun-basliyor-2013-10-30.html
https://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/kibrista-din-lazim-haberi-5548