Yazının başlığını Erdoğan’ın Baykal’ın meşhur kasetini seçim meydanlarında söylerken kullandığı bir cümleden esinlenerek yazdım. O meydanlarda Erdoğan, Baykal’ın görüntülerinin olduğu kaseti anlatırken gördüklerini şöyle söyledi: “Ne özeli bunlar genel genel.”
Hatırlanacağı gibi bu olaydan sonra Baykal CHP Genel başkanlığından ayrılmak zorunda kalmıştı.
Atanmış başbakan Üstel Ankara’ya çağırıldı. Yanına koalisyon ortaklarını da aldı. Erdoğan’ın yardımcısı Fuat Oktay ve Erdoğan ile görüştü. Giderken niçin Ankara’ya çağrıldığını belki de bilmiyordu. Kapalı kapılar ardından yapılan görüşmelerde Arşiment’in hamamdan çıkarken bağırdığı gibi: müjde müjde” denilerek Üstel’e yapması gerektiklerini ve yapacaklarını söylediler.
Erdoğan yaklaşan seçimler nedeniyle Türkiye’deki seçmene de sürekli müjdeler vermekte bunu havuz medyasıyla köpürterek gündem yaratma peşindedir. Petrol bulunduğu müjdesi, Karadeniz’de gazın çıkarılıp evlere 2023 yılında verileceği müjdesi ilk akla gelenlerdir.
Türkiye’den Lefkoşa elçiliğine atanan Büyükelçi Metin Feyzioğlu da Erdoğan tarafından kendisine bir misyon yüklenerek gönderilmiştir. Buna göre yakın hedef seçimlerde burada oy kullanacak TC kökenli seçmenlerin oylarını yönlendirmedir. Bunun için Toki eliyle konut yapılması dahil sağlık hizmetlerinden yararlanma olanağı sunmakta ve oy devşirme hedeflenmektedir. Uzak hedef ise yargıyı hizaya getirmektir. Bunu İngiliz sömürge artıklarından kurtulmak ve Türkiye hukuk sistemini burada da uygulamak isteği olabilir.
Görüleceği gibi müjde diye söylenen vaatlerde hedef Kıbrıslı Türkler değil Türkiye kökenlilerdir.
Elektrik konusunda kablo ile elektrik getirilmesi aslında KIB-TEK’in devre dışı bırakılarak tamamen özelleştirme amaçlanmaktadır. Özellikle Türkiye’de özelleştirilen elektrik enerji üretimi ve nakli burada da devreye girecektir. Hele alım garantili bir dayatma söz konusu olunca bunun bedelini ne vatandaş olarak biz ne de ayakları üzerinde duramayan bu yapı ödeyebilir.
Dünya gündeminde yeşil enerji varken biz fosil veya nükleer enerji ile elektrik üretmeye ve kullanmaya yönlendiriliyoruz. Oysa güneşi bol olan ülkemizde güneş enerjisini elektrik enerjisine dönüştürme ve teşvik etmek gerekir. Bu konuda yakın geçmişte sisteme entegre edilen güneş enerjisinden elektrik üretimi alım garantili üretim anlaşması yapılırsa bu sorun vatandaş aleyhine olacaktır.
Erdoğan Türkiye’yi tek başına idare ederken Kıbrıs’ın kuzeyinde kurdurduğu bu yönetimi hayda hayda idare eder. İstediği yere saray yapar istediği yasaların çıkması için protokoller adıyla baskı yapar. İstediği kıyı şeridini, istediği orman arazilerini imara açmayı kendinde hak olarak görmektedir.
Tüm bu gerçekler ortadayken burada “Bağımsız, eşit ve egemen devlet vardır” bir safsatadır. Aslında içinde bulunduğumuz bu yapı adı konulmamış ilhaktır. Aksini kanıtlamak için göstermelik kurumlar sadece gerçeği gizlemek amacıyladır. Gerçek ise yaşanandır.