İngiltere Neoliberal sürece girerken, Teçır yönetimi resmen sendikalara karşı önemli imha hamlelerini kazanarak yerleştirdi. Buda ingilterede birçok ülkenin aksine Neoliberal dönemi sendikal kırılganlık ve etkisizleştirilme ile birlikte yaşadı. Bu nedenle birçok konuda bazen işçi parti yönetimlerinde dahi sendikaların etkisi eskisine göre epey azaldı. Bu durum son yılara dek sürdü. Çıkarılan yasalarla da sendikal grev yapmayı epey zorlaştırdılar.
Son korona salgınıyla birlikte çalışanlar iyice madur edildi. Birçok kesime desteklemeler olurken, çalışanlara ayni düzeyde gerçekleştirilmedi. Eflasyon artışı ve benzer olgular sendikal kıpırtıları başlatı. Sendikal dar alan olsa da grevler başladı. Önceki yazılarımda da belirtiğim gibi daraltılan sendikalaşma parçalanması tek kurumda dahi ortak eylem yapmayı engeliyordu. Bunu direk sağlık yapısında yaşadık. Birçok mesleki veya başka ayrıcalıklarla parçalatılan sendikalar ortak davranamıyordu. Grevler yine de üceret artışı talebiyle yayılmaya başladı. Hernekadar yıpranmış olsa da Muhavazakar hükümet direndi. Sonra eline silahı alıp yasal düzenleme adıyla greve gidilen önemli bazı yerlerde minimum çalıştırma kuralına dayalı kanunu Avam kamarasına sundu. Ve yasa geçti.
Bir anlamda ingilterede Teçır döneminde alınan ağır yenilgi ile yılarca sesizleşmenin şimdi yeniden koşulların dayatmasıyla harekete geçti. Fakat, etkin durumu öteki birçok ülkeye göre az. Kamuoyunda da örneğin Fransadaki destek de yok. Neoliberalizmin önemli metropol uygulayıcısı İngiltere sınıfsal eksende önemli geriletme sağladı. YOksulaşma ve işsizlikle kıpırdamaya girişen sendikalar ise şimdi “minimum çalıştırma” adıyla grevleri engeleme yasasını Avam kamarasından geçirdi. Uymayanların işten atılması kuralını da koydu. Bir anlamda işten atmanın da yasalığı ile güvencesiz olmayı da kanunlaştırıyor.
Şimdi yine tek tek alanlarda ingilterede grev girişimleri sürüyor. Ancak, yasa geçtikten sonra grevlerin de etkisinin epey sarsılacağı kesin. İngilterenin garantörümüz olduğu, hala günümüzde bazı hakların İngiltere sömürge döneminden kalma olduğunu da burada hatırlatalım.
****
Avrupada bir başka sendikal hareket de Fransadan geldi. Hatırlarsanız geçen hafta ilk sendikal grev dalgasını yazdım. Nedeni, yeni emeklilik yasası oluyordu. Makron direndikçe sendikalar da sokağa çıkmaya hız verdi. İngiltereden fark, Fransada Neoliberal süreçte sendikal güç kırılamadı, Sınıfsal dirençler yaygın sürdü. Gerileme sağlanamadı. Bundandır ki Fransada İngiltere gibi grevler sınırlı deyil önemli etkin şeklkiyle yoğun katılım ile protstolarla sürüyor. Yine Fransada genel greve gidiliyor. Katılım milyonlarla ifade ediliyor. Makron ise ısrarla yasayı geçireceğini söylüyor. Yalnız, Fransada ingiltereden önemli diyer bir fark da parlementoda Makron çoğunlukta deyil. Önemli sol muhalefet yanında Ulusal faşist parti de çoğunluğu sağlama konumundadır.
Sol kesimin direneceği kesin. Merak edilen, Faşist Ulusal cepenin ne yapacağıdır. Faşist parti emeklilik yaşına karşı oy kulanma noktasına gelirse, Makron için işler oldukça zor. Böylesi parlemento gerçeği de var. Sendikaların önerileri ise net: emekli yaşıyla oynanacağına, yüksek emeklilik alanlar ve yüksek gelirliden vergi alınmasıdır. Bu KIbrısta hiç seslendirilmez. Yani makamcıların ve üst elit kesimlerin asronomik rakamlarından kesilmesi talebi hiç seslendirilmez. Üstelik K. Kıbrısta üst elitler tahsisat da alıyorlar. Nedense paketlerde ve karşı çıkma duruşlarda bu önemli handikap hiç seslendirilmez.
****
Kısaca, kapitalizmin iki önemli ülkesinde sendikalar sınav veriyor. Daha sınıfsal olunan nerde ses daha sert geliyor. Mesleki ve dar alana sıkıştırılan sendikaların yeni hakları da elden alınma peşinde. İngiltere ve Fransa bene bu mücadele sonucunda dünyada yankılar yaratması kesin. Sınıfsal mücadeledeki en azından sendikal alanda yeni bir umut morali de getirmesi olasıdır. Demek ki kapitalizmi bilmeden ezberle sistemin ezilenler lehine olacağına inanmak saflığı sürmemesi gerekir. Mesleki deyil olaya sınıfsal ve siyasal gözle de bakmak şart. Neoliberalizimde sendikaların başına gelenleri de bilerek geleceği hesaplamak da kaçınılmazdır.