Mevsim kış da olunca, hele de bizim gibi bu yıl kuraklık da yaygın sinyaler verildiği dönemde, yağacak yağmur ısrarla beklenir. Ordan burdan yağacak yağmur umutları oluşur. Bazı inançlara daahi sarılarak “dualar dahi” yapılır. Sonrası, yağmur da yayınca, insanlar sevinir. Kimisi şiir yazar, pencerelerden seyredip zefk alır. Tarımcılar yeşerecek ekinleri beklemeye başlar. Kuraklık gidip gıda sorunu yaşanmayacağına, su sorununun olmama oalasılığının gelişeceği tahminelri umutla konuşulur…
Öyle mi dersiniz son dönem için? Özetlediğim yağmur elbet mevsimler akışınma göre baharlarda ve kış ayının normal doğa gerçekleşenidir. Bundan kaçınılmaz. Suyun hayat içindeki yeri ve yağışla doğadaki karşılığın insan hayatındaki önemi de artık olmazların olmazıdır. Fakat gelin görün ki Kuzey Kıbrıs denilen coğrafyada hem de düne de kuraklık korkularıyla konuşulan dönemde, yağam yağmur bereketler deyil de sorunlar getirdi. Öyle sorunlar ki birçok çökmüş, çürümüşş gerçeklerini ayuka çıkaracak çeşitlemeler yaratmaya yetip artı. Halbuki birkaç gün önce herkesin dilinde neden yağmur yağmuyor korkulu beklentileri vardı. Birkaç günlük yağış ise hem de kış ayında olmasına karşın anormal derecede bereketler taşıdığı da kesin. Yağmurla alakalı olmayanların dahi yağmurun alakasına katılışı da sistemsel sorgunun nerelre geldiğinin acı örneklemidir.
Yağmur yayınca, beklentielr hep umutla donatılır. Su ihdiyacından tarımdaki verimliliğe, çevrenin temizlenmesinden ılık güzel tabiyat canlanmalarına dek epey koşulların müjdesidir. Fakat, Kuzey Kbrısta öyle olmadı. Daha birkaç gün nerede ise herkes yağmurun beklenti umudundayken, kuraklıktan korkular saçarken, gelen birkaç günlük yağmur bu beklentilerin ters yönde işlemesiyle adeta yeni kendine has sorunlar konuşturtmaya başladı. En basitiyle yollardaki çöküş ve seller, evleri basan sular, normal koşullardaki sarsıntılar, yol kapanmalardan tutun elektrik kesintilerine varan nice durumu olumsuuz şekliyle yaşama taşıdı. Adeta sistemin aynasını yeniden karşımıza dikti. Yağmur için umut beklentileri, birden sorunlar yumağına çevrildi. Devam edilmesi halinde gelecek tehlikeler korkuları daha da yayıldı. Ama sonuçta kışın normal doğa davranışı olan yağmur, birkaç gün yağmakla hem de sağnak halinde oluşuna rağmen ülkenin nasıl çivisinin çıktığını her yanıyla ortaya serdi. Salt yağmur kaynaklı deyil, aksayan tüm yönleriyle, siyasetin direk kendisini de katarak, nasıl çürümüşlük ile servet kazanmanın resmini ortaya koydu.
Yağmur yağdı. Anormal bir yağış deyildi. Ama, elektrik kesintisine, yoların çöküşü
Etrafın karanlıklaşmasına dek varan birçlok sorunu yaşatmaya yetip artı. Devamında felaket dahi ortaya serileceği de kesin.birçok yanlışın hem de bilen bile yapılmasının bedeli bereketleşiyordu. Hatırlayın elektrik santrali tartışmasını. Braktım onu, daha aylar önce şu meşur imar hikayesini aklınızda canlandırın. İsgele bölgesinde hem de 2037 yılına dek dörtyüzbin nifusun karşılığı konut izni kabullenildi. Otuzbin yaşanan yerde dörtyüzbin rakamının ne olduğu malum. Ne dereler kalacak, ne orman alanları yerinde duracak olanakları kaybedecekelri de kesin. Böyle nifus yığılma rantıyla aşkla direnilirken, derelerin dolduruşu, ormanların talanı ve yığılan anormal nifus gerçekleri hiç siyasal ve sosyal yönden düşünülmedi. Bu noktaya daha önceleri derelerin imarlaşması, gelişigüzel nifus yığılıp binaların yükselmesi, dağların keleşmesi, ormanların yağmalanması uygulamalarıyla son birkaç günlük yağmur gerçeklerinin sonuçlarını yaratığı dikati hiç düşünülmedi.
Yol hikayesi de zaten biriken gerçeklikle, yağmur karşısındaki çöküş de ortada. Elektiriğin önemli sosyal yanlısı da hala hiç dikate alınmıyor. Planlamayı brakın, daha Teknecik santrali kurulurken, hantal olduğu, Bursanın bunu kabul etmeyip bize laik görüldüğü başlangıcı çoktan unutuldu. Unutuldu da sakatlıklar hep bizi vurdu. Ek olarak kurulan santral ile nifus denklemi hiç düşünülmedi. Hep rant olarak bakıldı. En son yakıt hikayeleri zaten yaşadığımız en çirkef tutumdur. Ama, en basitiyle, nifusun ne olduğu ve elektrik ihdiyacı birlikteliği hiç tartışılmadı. Böylelikle hantalık, ağma ve rant bu sonucu yağmur yaynca da karşımıza resmen elektrik kesintisi olarak getirdi. Sayaç dahi olmayan kurumda, nifus bilinmeden ayni yoğunlukta nasıl karşılayacağı ihdiyacı da konuşturulunmuyor.
Evleri su basyor. Derelerin yönü kesildi. Biriken suyun patlayacağı en basit düşüncenin dahi bileceği sonuçtur. Bunlar tekrar tekrar yaşandı. Ama, dereler dolduruluyor. Yüzbinlerle ifadeli nifus yığılım peşinde denip sonra da doğanın isyanını da başka bahane veya susaarak geçiştirmeye devam deniliyor. Son yağmur yağışları biriken bu sistemsel yanlışların toplanan bereket meyvesidir. Bunu kimse pek söylemez. Yolardan tutun, yaşanan evler ve doğanın dengesizleştirmesi birlikte kurumsallaştırıldı. Birilerine bu çirkeflerle, çürümüşlüklerle de servetler kazandırıldı. Ama, kimse sisgtemin çürümüş şeklini konuşmak istemiyor. Hele son dönemdeki artan inaç gericiliği de eklenip tanrıya veya kadere olayı havale etmeler de artı. Bozulan doğa sonucu yağışlarda da dengesizlik olurken, birielri çıkıp dua ederken, şimdi de hiçbir anlayışı olamayan saraylılar da bu dua işine katıldılar. Ama, gelen yağmur yine onları haklı çıkaramadı. Çünkü yaratılan sistemin sonucu yeni sorunlarla çürümüşlükte çirkef olacağı sonucunu kafalara vuruldu. Tabi ki anlayan anlar misali.
Kısaca, çürüyen sistemimiz, çöken kurumsal yapılar ve genel doğa tahripleriyle oluşan iklim bozulmalarından tutun yyolardaki haler, derelerin doldurulması, plansızca gelişigüzel nifus yığmanın bereketinin birkaç günlük sağnak yağmurla ortaya tümden serildiğini yaşadık. Kaçı söyler bilmem. Ama neden olanla nedeni çözememe denklemi yerinde duruyor. Politik koltukçular şimdilik sesiz. Tıpkı öteki konulardaki gibi. Zaten son günlerde koltukçularımız gafları ve suskunluklarıyla kendilerini kanıtlarken, birkaç günlük yağmurla da doğadan sosyale dek nedenli çürüdüklerinin de yansıtmaları halinde dizildiler. Heykel beceriksizlikten dereleri ev doldurmalara, yeni yolun anlık çöküşünden elektrik rezaletlerine hepsini kısa yağışla yaşadık. Buna bir de atanmışlık ile din katılınca da kadınlara verilmek istenen kuram da katıldı. Diyecek söz mü kaldı. Yağışın bereketi sistemin çürümüşlükle birlikte gayet münasip bütünleşti. Devam etikçe de sürecek. Nitekim son imar açıklamalarıyla da daha da yığılacak nifus ve doğa katliyamlarının gelecekteki çirkeflere yenilerini ekleyecekleri de kesin. Doğa ile oynayarak sermaye aktarma ve siyasal koltuk kapma devam etikçe, her ufak kıpırtı sorunların da aynası olmaya da devam edecektir.