Sık sık yazdığım ve can alıcı olan gerçeği yeniden yazarak başlayacam. K. Kıbrısı konuşurken, Türkiyesiz olmaz. Türkiye bağımlılığından başllayıp aslında sömürgesel ilhak politikasının kurumsalaşmasnı aştığı günlere geldik. Ne yazık, oluşturulan koşul kültürleşince, Türkiyeyi resmi idolojik dışında konuşmama düşüncesini de yerleştirdiler. Konuşulmalyan ama bağımlı olunan gerçek. İkinci takınılan tehlike de bu yanlışa inanıp en başta Güneydeki siyasetçileri de kendi yakınını inandrıldı. Örneğin Akelin AKP ile kurdurulmalya çalışılan ve adına “olumlu” denilen ilişki. Nitekim son dönemde seçimler nedeniyle yapılan analizlerde de hala K. Kıbrıs liderliği imajı oldukça deyişik ko nuşturulması da bundandır.
Bu anlayışı son dönemde yeni bir gerçek daha destekledi. Biliyorsunz, son dönemlerde arada şu uyarıyı yapıyorum: Son gelişmeleri okurken, Türkiyenin seçişm dönemine girdiğini akılda tutun. Türkiyenin son girilen seçimleri normal seçinler deyildir. Rejim deyişimli önemli bir kavşaktır. Bunun direk yansımaları da Kıbrısa da gelecek. Eklemekte olduğum önemli veriler de şunlardı: özellikle yapılan kamuoyu araştırmalarında ve TC devletli partilerin dış politikada tabusalaşan ortaklık sonucu rejim lehine işleyen kural haline geldi. Nitekim, yapılan tüm araştırmalarda AKP başarılı noktası hep dış politika oluyordu. Muhalefet sorgulamadan peşine takılması da bu kartın oynanmasına neden olunuyor. Bu koşul ister istemez kriz dönemli seçimde Kıbrıs kartı kulanıma hazır şekilde tutulacak. Muhalefetin buna karşı diyecek şovenizim dışında sözü de yoktur. Dikatli olmamız gerektiğini, burada da bazı oyunların oynanacağı, provakasyon girişimlerinin artacağını belirtim
Bu konudaki özetlediğim görüşlerin seçim dönemli yeni kriz döngüsünün işlediğini de direk anlıyoruz. Varsın çok önemli kesim hala burada koltukculuklla çıkarcılık oynasın. İlk mesajlar ayarlarla zaten başlatıldı. En net yeni kırılmayı da direk UBP içinde yapıp atamalı makamcılar oluşturdular. Gerisi de geldi. Elçiliğe Türkiyeyi biraz takip edenler için baştan “acaba” sorusunu soracak rejim açısından önemli Metin Fevzioğlu atandı. Vakıflar ve din işleri dayresindeki çekilen ayarları çoğunuz farkında bile deyildir. Ama, hegemonik ayarın en tehlikeli alanında artık kilit Fuat beye devredildi. Bunlar olurken adına anlaşma veya kriz oyunları da sergileniyordu.
Hiç zaman geçmeden atananlar ile yeni döngünün de mesajı çakıldı. Metin Bey daha adaya gelir gelmez halkla ilişkilerle yetkileri devalıyordu. Ekonomik kuruluşlardan tutun kendine sivil denilen bazı kesimleri makamına çağırdı. Belediyeleri kısgaca aldı. Çözülmeyen her sorunun da atresi oldu. Din işlerinin en önemli anlatısı da kadınlar üzerinden hem de göstere göstere gerçekleştirildi. Vakıflarda olanların haberini dahi almıyoruz. Tarikat faaliyetleri ise kahve sohbeti kadar önemi dahi olmmadı. Bu ayarlar beraberinde “anlaşma” dneilip aslında talimatlaşan uygulamalar da gözümüze sokuldu. Fuat Bey açıklarken bizim makamcılarımız “teşekkür ve şükran” çekiyorlardı. Böyle bir protokol açıklaması sürecine de tanık olduk. Yönetsel alandaki belediyeler hikayesi ise hep yasadışılıklarla dolu ve kuralsızlıklarla örüldü. Yalan haritalar dahi deyiştirilmeden geçirildi. Anayasaya aykırı ama itiraz edilmeyerek normaleşen kağoslu seçimler yapıldı…
Bu alanları artırmak mümkün. Hele bol vatandaş yapma ile bolca konutla yabancı yığmanın sosyolojik yıkımı ayuka çıktı. Küliye ve Hala Sultan merkezli siyasal yapıların da mesajı malumdur. Ama, bir de girişte belirtiğim önemli konu vardı: seçim süreci: sadece buradaki oylarla alakalı deyildi. Seçimler dönemindeki dış politika etkinlik gerçeği, hamle için zemindi. Nitekim son elime geçen kamuoyu araştırmasında, dış politikanın oy artışındaki rakam Y.11 oluyor. Demek ki ekonomik ve siyasal zayıflığı dış politika ile kapatma hamleleri beklemek doğaldı. Bu risksiz yerlerden biri de K. Kıbrıstı. Boşuna deyil, Taksim sahası krizi. Okumadan milli şahlanış nedeniyle ana muhalefet dahi gerçeği söylemekten kaçtı. Yine bazı sınırlarda sorunlar haberi gelmeye başladı. Sosyal Konutları derinyada yapma tetiklemesi de psikolojik harp kuralının önemine işaretdir. Korkutma amacıyla sınırda Küliye veya sosyal konutlar dizme durumu karşı tarafa mesajdır. Bunu anlamamak mümkün deyildir. Ama, kimse ses çıkarmıyor. Ancak, memnuniyetle izliyorum ki az da olsa bazı kesimler bu oyunu doğru okudular. Fakat, korkutucu olan anamuhalefet ve medyanın nerede ise tümü bu oyunda oyuncu olmaya hazır gibidir.
Ama akılarına şu örnekle karşılaşmaları da iyi oldu: Asil Nadir Tepkisi. Asil Nadir hep sistemi destekledi. Türkiyeye dokunmama üzerinden medya çalışanlarını hep uyardı. Türkiyeye dokunmadı da Türkiye ona dokundu. Bu örneğe geçmeden Karpazdaki teleme veya isgeledeki üst girişimelri sesiz sedasız oldu. Şimdi de ta baştan beklenen Lefkonuk veya Geçitkale hava alanı da askeri üst haline getirildi. Üstelik Barış kuvetlerine verildi. Bu arada bu karar öncesi alanın ihalarla tanıştığı Sadat hakında bazı idiyaların da oluşunu aanımsatmak fena olmaz.
Kısaca, Türkiye seçimler sürecine girdi. Rejim sorgulatıcı özeliği var. Kıbrıs da kriz döngüsü için önemli alan. Şimdiden gelişmeler oluyor. Metin Fevzioğlu atanması ve yapılmış gibi olan anlaşmalar da net açıklayıcı örneklerdir. Hala görmezden gelmek ve fırsat kolamak ise tedavisi zor olacak siyasal hastalığın kronikleşmesinden başka bir şey deyildir.