Başlıktaki sözler bir şarkının adıdır. Şarkı Türk sanat müziğinin klasiklerinden olup birçok sanatçı tarafından yorumlandı. Nihavent makamındaki bu şarklı nereden aklıma geldi diyorsanız yazımın devamını okuyunuz. (Buraya kadar belki müzikle atarmın iyi olduğunu düşündünüz. Yanıldınız. Sadece herkes gibi dinleyiciyim. Makamını da internetten öğrendim)
Ben geçmişteki yazılarımda KKTC denen oluşumun aslında dünyanın inanmadığı, bununla birlikte tanımadığı bir yapı. Türkiye dışında dünya devletleri buranın Türkiye’nin altyönetimi oldğunu ve buradaki kukla rejim ile yönetildiğini bilirler.
Dünya bunu bilirken bizde başta ana muhalefet partisi olmak üzere birçok kişi Türkiye’nin aday olarak seçimlere kattığı ve yaptığı müdahalelerle seçtirdiği cumhurbaşkanını KKTC cumhurbaşkanı olarak bilir. Aynı şekilde UBP’ye başkanın kim olacağına karar vererek onu da parti içinde düzmece kurultayla seçtirip başbakanlık koltuğuna oturtan da Türkiye’deki Erdoğan rejimidir. Hükümetin nasıl kurulacağı, kimlerin hangi bakanlıklarda görev yapacaklarını da o belirleyen güç aynı güçtür.
Durum bu iken ana muhalefet partisinin başkan ve milletvekilleri tüm olumsuluklardan başbakanı ve hükümeti sorumlu tutmasının bir anlamı yok. Bunu bildikleri halde burada gerçek anlamada egemen bir devlet olduğuna inanmaları nasıl açıklanmalı.
Cumhurbaşkanını, başbakanı, başbakan yardımcılarını ve bakanları kişi olarak eleştirebilirsiniz. Giyimini, çektiği ve sosyal medyada paylaştığı fotoğrafları da eleştirebilirsiniz. Kıbrıslı Türklerin hassas oldukları konularda ahkam kesen devşirme parti başkanını da eleştiriniz tabii. Bakanların incir çekirdeğini doldurmayan ve anlaşılmayan açıklamalarında eleştirebilirsiniz.
Anlamadığınız bu kişilerin Türkiye’deki Erdoğan rejiminin talimatları dışına çıkamayan, onların her sözünden vazife çıkararak yalakalık yapan bu kişilerin yetkilerinin olmadığıdır. Bunun için yine eve yeniden “Anla artık anla beni” diyorum. Şarkı her ne kadar da sevgilileri ilgilendirse de anlamayanlara söylenecek bir cümleyi içinde barındırır.
Bu da yetmiyorsa Nazım Hikmet’in Peyami Safa’ya yazdığı “BİR PROVOKATÖR ÜSTÜNDE
HİCİV DENEMELERİ şiirini başta cumhurbaşkanı koltuğuna oturtulan Tatar ve başbakan koltuğuna oturtulan Üstel ve diğerleri için söylenmemiş gibi okuyunuz.
İşte o şiirden bir bölüm:
Sen çıkmadın
çıkardılar karşıma seni!
Kıllı, kara elleriyle tutup enseni
gövdeni yerden bir karış kaldırdılar,
sonra birdenbire
bırakıp yere
seni pantolonumun paçasına saldırdılar.
Bir düşün oğlum,
bir düşün ey yetimi Safa
bir düşün ki, son defa
anlıyabilesin :
Sen bu kavgada
bir nokta bile değil,
bir küçük, eğri virgül,
bir zavallı vesilesin!..
Ben, kızabilir miyim sana?
Sen de bilirsin ki, benim âdetim değildir
bir posta tatarına
bir emir kuluna sövmek,
efendisine kızıp
uşağını dövmek!.