Depremin üzerinden 12 gün geçti. Yıkım ve belirsizlik sürerken, gelecek kağosları da şimdiden başladı. Daha depremin ağırlığı geçmeden, acılar katlanarak devam ederken, üstüne neolacak yarınlı yeni dertler de hızla eklenmeye başladı. Bunları olurken de yönetememe, kağos ve baskılar da üstüne konulunca, öfkeler ile acılar dalga dalga vuracak yer arayışına girdi. Ölümler, yıkımlar ve göçler adeta önemli yeni sosyolojik kağosu tetiklemeye devam ediyor. Buna bir de deprem öncesi kimisi zınen kimisi de göstere göstere oluşu sonucu, artık karmaşa bir bilmeceğe doğru yol almaya devam etmeğe hız ermektedir. Üstelik yeni hata veya yağma bilgileri ile günlük aşmazlar ve gelecek korkuları birbirine katılınca, işler arap saçına geldi.
Hala ilginç bilgiler oluşuyor. Deprem için toplanan vergi miktarının Altıyüzbin yetmişbeş milyar dolar olduğu ve bunların buhar olduğu açıklamaları, oldukça düşündürücü. Bu paranın seryame transferine dönüşüp adeta başka alanlarda kulanıldığı da kesin. Yine Pazarcıktaki Cem evine kayum atanması, Osmaniyedeki TKP kriz masasına saldırı düzenleyen polislerin “hayinliklerle” dolu suçlamaları, nerelere geldik sorusuna belki en basit yanıtı vermeye yetiyor. Ama cesetler çıkıyor veya enkaz kaldırmasında darmadağın oluyor, göçler ise yeni bir sığınma adına hızlanmaktadır. Adeta öncesi, yaşananı ve geleceği bir arada seyretme sızısıyla bilgi toparlamaya çalışıyoruz.
*****
Birden aklım bilime takıldı. Seksenbir yılına dek geçmişe döndüm. Ozaman ünüversiteyi yeni bitirdim. 12 Eylül darbesinin ağırlığı epey sert hissediliyordu. Bilgi alma adına dış yayınları izliyordum. Rumca bilmem ve İngilizce anlamam yanında güzel bir ratyo kulanıcısı olma durumum taze bilgileri de yakalama şansıma yardımcı oluyordu.
Soldan ayrılıp çevrecileşen veya siyasal parti olarak Yeşileri kuran eski kesimler ve bilim adamlarının bir kısmı şöyle bir rapor yayınladılar: Dünya ısınıyor. Öyle ısınıyor ki doğa olayları da deyişecek. Doğal afetler sertleşecek ve daha sık görünecek deniliyordu. Hemen tetbileri de öneriyorlardı. Ben bunu bazı arkadaşlara söyledim. Kasetden dinletim. Ama pek dikate alan olmadı. Sermaye kesimi bunu yalanlamak ve deyişecek bir şey yok algısını tutma adına milyonlarca dolar verip bazı başta Amerikan ünüversite profesörlere yazdırtılar. Bu durum doksanlarda bozuldu. Çünkü yapılan uyarılar pratikte karşılık buluyordu. Önce göstermelik toplantı düzenleyen B.M. sonradan istemeden cidiye almaya başladıydı.
****
Geldik bugüne. Yıllar önce vurgulananlar hepsi gerçekleşiyor. Hat da normal hale dâhin geldi. Beraberinde ısrarla başka tetbirli uyarılar geldi. Fay hatları üzerine imar, ovalık ve sulu alanlardaki yapılaşma konuları bilimsel şekliyle vurgulandı. Resmi sermaye siyaseti ise geçiştirme veya daha çok deprem veya yangın sonrasın tetbirlere önem verir gibi davrandı. Fakat, Şili ve Japonyanın özellikle bu konudaki araştırmaları ile hayata geçirmeleri sonucu giderek deprem öncesi sadece imar deyil yanında başka tetbiler de gündeme düştü. Nitekim bilim alanında deprem konusunda Şili, ABD, Japonya ve Türkiye bilim adamları ençok güvenilen kesimler olarak kabulendi.
****
Geldik günümüze: deprem oldu Türkiyede bir anda öncesi yaşananı ve şimdiden sora olacaklar birlikte savruldu. Yönetimin yönetememe ve öngörmeme anlayışı siyasal duruşunun sonucudur Öyle ki bilim yerine inancı koyup gerici kültür ile baskı mekanizmasıyla konuyu geçiştirmeğe çalışıyor.
Peki biz; sanırım en net durumu direk koltukçuların şaşkın ve taliamt bekleyen ikileminde yakalamak kolaydır. Deprem öncesi imarı ve yasayı takmayın arkanızdayız diyen Tatar veya kendisi dahi sgandalarla baş koltuğa oturan Ünalın yokmuşçasına davranıp her söylediğinin yalan veya yasadışı çıkması döngüsünde deblenip duruyoruz. Öyle bir acemilik ve yandaşlıkla iş yapıyor ki bir gün önce yandaşı başbakanlığa sözleşmeli alırken, ertesi gün kesintilerle vergi koyma lüksü yapıyor. Ne yasa, ne kural nede teknik içeriği sanki hiç bilmiyorcasına kararlar açıklamaktadır. Elbet, talimatla gelen ve talimatla iş yapmanın, bunun üstünden çıkar almanın tadıyla igirişimin aynasıdır.
Belli ki K. Kıbrıs hala işin gerçeğini anlamadı. Ne Adiyamanda ölenler nede deprem sonrası buraya göç etmenin geleceğini hiç hesaplamıyor. Hastahanede ilaç yokken, yeni nifusun salgın hastalık gerçeğine ilgi göstermesi de mümkün olamaz.Zaten çağrılar belediyelerden geliyor. Makamcılr ise kendi lükslerini koruyarak ve fırsat geldikçe devam etme rotasında. Unutmadan, yine deprem konusunda da gördük ki egemen elit kendi çıkarlarına hiç dokunmak istemiyor. Hala bu ülkede emekli üst elit risk ödeneği alıyor. Örtülü ödenek veya bol makamaraçlı kulanım havada uçuyor. İzaz ikramı artık konuşmaya deymiyor. Hele fırsatla Türkiye ile teslim anlaşmaları, ilerde çok acıtacağı kesin.